7 Kasım 2010 Pazar

23. Bölüm: Bir kitabenin söyledikleri...

23. Bölüm: Bir kitabenin söyledikleri...
Gaziemir'deki kitabeden, burada bir cami olduğu anlaşılıyor...
Seydiköy’deki eski cami
Yavuz Sultan Selim döneminde İzmir’in vakıf köyleri içinde bu kadar kalabalık olan başka köy yoktur. Köyün hemen arkasından Seydiköy’deki camiden bahis edilmesi de yerleşimin Seydiköy olduğundan şüphe bırakmamaktadır. Ayrıca Kanuni devri vakıf tahrir defterindeki yazılış sırası da bunu doğrulamaktadır. Başlangıç kısmı bulunmayan kayıtlarda köyü takiben Der Karye-i Seydi İzmir Dizdarı Hasan Ağa bir cami bünyad edip… ifadesiyle Seydiköy’deki camiden bahis edilir. (83) Bu cami ile ilgili yaptığımız araştırmada, caminin yerini henüz tespit edemedik. Fakat Ahmet Piriştina Kent Müzesi Uzmanlarından Züleyha Yördem ve M. Uğur Sağıroğlu yaptığı çalışmada resimde görüldüğü gibi dört kısımdan oluşan kitabenin, sağ üst satırın da Kale’n-Nebiyyü Aleyhisselam:men veya min? (Nebi ‘Peygamber’) Aleyhisselam dedi (buyurdu) ki…(Hadis-i şerif olması gerek) silinmiştir.
Sol üst satır’da sadece site okunabiliyor, kalanı silinmiş.
Sağ alt satır’da Kad bena haza’l-ayn:fi ila el’emr kelimeleri de okunabilmektedir. Anlamı: Çeşme bina edilmiştir.
Sol alt satır’da sadece Ağa okunmaktadır. Bu satırda olasılıkla seneyi bildiren sayılar da silinmiştir.
Bu yazılardan çıkardığımız anlam: Hasan ismini andıran harfler silik olması sebebiyle Mübahat S. Kütükoğlu’nun bahsettiği İzmir Dizdarı Hasan Ağanın Camii bu olmalıdır. Çünkü çeşmenin kitabesinde Hasan ismi silinmesine rağmen Ağa ismine okunuyor. Bu kitabede ki yazılardan hareketle, burada İzmir Dizdarı Hasan Ağa Cami’sinin bulunduğu, çeşmenin de çok büyük bir olasılıkla bu camiye ait olduğu sonucunu çıkarıyoruz. Nikoy Kapapa da kitabında burada bir cami bulunduğundan bahsetmektedir.
M. S. Kütükoğlu, ”Şeyh Mükremüddün zaviyesinin 16.yüzyılda Kanuni devrindeki kayıtlarını Yavuz Sultan Selim dönemiyle kıyasladığımızda 33.383 akçelik geliri, Kanuni devrinde 30.000 akçeye inmiştir. Bu gelirin sarf yerlerine gelince, günlük sarf edilecek miktarlarının toplamı Yavuz Sultan Selim saltanatında 46 akçeden, Kanuni saltanatında 79 akçeye çıkmıştır.” (84)
Bu arada, Osmanlı dönemine geçmeden önce unutmadan yazalım: Aydınoğlu döneminde İzmir Kadısı Ahmet oğlu İlyas, Bu vakıf için 1292 (708) yılında Kadifekale’de, kale içindeki camiyi yaptırmıştır. Seydiköy’deki 200 akçelik yıllık geliri olan bademlik bu vakfın gelir kaynağıydı. (85)
Seydiköy’de Osmanlı kayıtlarında rastladığımız bir caminin yanında, Yunan kaynaklarına göre bir cami daha vardı. Yunan kaynaklarından çıkardığımız kayıtlarda, şimdiki Irmak mahallesinde Eski Cami diye bir camiye rastlıyoruz. Acaba bu eski cami Osmanlı 1528 kayıtlarında görülen İzmir Dizdarı Hasan Ağanın camiinden başka bir cami midir? Bugün temellerine dahi rastlayamadığımızdan fikir yürütemiyoruz. Ama Irmak mahallesindeki camiye eski cami denildiğine göre mutlaka başka bir cami daha vardır. Bu da Çift Çeşme nin oradaki kitabesi silinen, Hasan Ağa camii olmalıdır. Irmak Mahallesindeki Eski Cami de Şeyh Mükremüddün Zaviyesinin yani Aydınoğlu Umur Bey Vakfına ait Cami olmalıdır.
Yeri gelmişken Hasan Ağa Camii ile ilgili kayıtları okuyalım. İzmir Dizdarı Hasan Ağanın Seydiköy’ünde yaptırdığı camide Cuma namazı kılınan büyük camiler arasındadır. Hasan Ağa şer-i muamele olunup faizi caminin hatip (günde 2 akçe) ve müezzinlerine (birine 2 akçe, diğerine 1 akçe) cihet olmak üzere 10.000 akçe, caminin hasırı ve kandilinin yağına kullanılmak üzere 500 akçe, caminin önünde yaptırdığı çeşme için 2000 akçe vakf etmiştir. Aynı zamanda 2000 akçenin faizi cami ve çeşmenin tamiri için sarf olunacaktır.(86) Bu vakıf paralarının faizini kullanma durumu acaba Osmanlının diğer bölgelerinde nasıldı? Yoksa ‘Gâvur İzmir’ e has bir uygulama mıdır? Günümüzde din ulemalarınca faizin haram olduğu söylenir. Devri İzmir 1528 yılında ise faizle cami tamiri ve bakımı yapılmaktadır.
Vakfiyesine göre, Hasan Ağa hayatta olduğu sürece vakfettiği paralar kendi tasarrufunda olacak ve masraf için harcanacak, ölümünden sonra vakfettiği meblağ caminin hatip ve müezzini tarafından emin yerlerde faize verilip, tayin olunan cihetlere sarf edilerek, tamir için vakfedilen 2000 akçe ise kadı, müezzin ve hatip taraflarından emin bir yerde emanet olarak bırakılacak ve cami veya çeşme tamiri ihtiyaç gösterdiğinde kadı tarafından onun faizinden alınıp harcanacaktır. Günlük sarfiyat şöyledir.
Hitabet: 2 İmamet: 2 Müezzin: 2 Tevliyet: 2 Yağ ve Hasır: 1 Akçe: 9

Bu caminin kandili için daha sonra Ahmet Bey adlı şahıs 300 akçe vakıf ve faizin kandil kullanılması şartını koymuştur. Bu meblağ o sırada mütevelli olan İskender Beye teslim edilmişti. (87)
Hasan Ağanın vakfettiği nakdin bir kısmı daha sonra mütevellilerin iyi işletememesi sonucu azalmış olup camideki vazifeliler için vakfedilen 30.000 akçe 22.800 e tamir için vakfedilen 2.000 akçe ise 1.280 akçeye düşmüştür.(88)
GAZİEMİR GAZİEMİR
google_protectAndRun("ads_core.google_render_ad", google_handleError, google_render_ad);
Copyright © 2008 gaziemirtarihi Tüm Hakları saklıdır. gaziemirtarihi@gmail.com
Portalımızda yayınlanan fotoğraflar Ercan ÇOKBANKİR'in arşivindendir.
Kaynak gösterilerek ve portalımızın ilgili sayfasına link verilerek yayınlanabilir.
Designed by E. Ç.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder