15. Bölüm: Seydiköy'ün Üzüm Bağları
Seydiköy Rumları bağcılıkta çok ileriydi.
Seydiköy’ün üzüm bağları…
Seydiköy’lü Levantenler kısmında bahsettiğimiz gibi, Lamartine 1850 yılında Seydiköy’ü ziyaret eder. Seydiköy’ü çok güzel bulur ve hayran kalır: “Büyük ve güzel bir köy, dağlar arasında harika bir yerleşim. Oksijeni ve ormanı bol olması köyü mükemmel bir yerleşim yapıyor. Etrafındaki üzüm bağlarının ve çeşit çeşit ağaç türlerinin olması köyün güzelliğini artırıyor. Köyde ikamet eden Rumlar bağların işlenişi ve toprağın ekilip biçilmesi konusunda çok hassas ve titizler. Çeşitli sebzeler yetiştiriyorlar, gezdiğimiz bağların her biri İtalya’daki bağlardan üstün. Kır evlerinin büyük bir bölümü ağaçlar arasındadır. Etrafından dereler akıp geçiyor. Bu da evlere serinlik veriyor.”
Dini törenlerin yapıldığı önemli bir merkez…
Seydiköy’ü gören yazarların anlatımlarına göre, Seydiköy dini bir bölgedir. Burada dini törenler yapılmaktadır. Roma ve Bizans döneminde de önemli bir merkezdir. M.S 1. yüzyılda İzmir’den Seydiköy’e gelen bir yol vardır. XIV. yüzyıla kadar Bizanslıların yaşadığı, bu yıllardan sonra da bir Türk köyü olarak adını duyurduğu yazılır. Bu yıllarda adını köye veren beyden bahsedilir. 1678 yılından itibaren Seydiköy’e Samos (Sisam) adasından gelip yerleşen Rumlardan bahsedilir. Bir anlatıya göre, ilk Yunanlılar, Türk mezarlığının üstlerinde Çam Köyü olarak adlandırılan Karakaçan Çiftliğini bir Türk aileden çok ucuza satın alırlar. Çiftliği alan, Hacı Vasileos adlı bir Yunanlıdır. Seydiköy’ü en son terk eden kişidir. Mübadeleden sonra Selanik yakınlarında Seydiköy’ü terk eden Rumlar tarafından kurulacak yerleşime bu kişinin adı verilecektir. 1770 yıllarında Yunanistan’da çıkan iç savaştan kaçan Yunanlı aileler Seydiköy’e yerleşeceklerdir. Bu kişilerin buraya kabul edilmelerinin sebebi, tarım ve bahçe işlerinden iyi anlamalarıdır.
Gezginler mutlaka Seydiköy’e uğruyor…
Bu dönemlerde İzmir’i ziyaret eden Avrupalı gezgin ve yazarlardan Seydiköy’ü ziyaret etmeyen hemen hemen yok gibidir. Nikoy Kapapa “1835 yılında Düş Marmon Raguzisin anlatımına göre Seydiköy halkının yabancı ve Rumlardan oluştuğunu anlatır. O tarihte yine Seydiköy de yaşayan bir Rum doktorun evinde misafir olur ve çok olumlu izlenimler edinir: “Seydiköy o kadar güzel ki, insan eli onu mükemmel duruma getirmiş. Kadınları güler yüzlü, iyi giyimli ve çok da güzeldiler. Rum kadınları eski Yunan geleneklerini koruyor ve o dönemi andıran elbiseler giyiyorlardı.” Yine aynı kitapta 11 Temmuz 1765 yıllarında şiddetli bir deprem olduğu anlatılıyor. “Biz onun sesinin (deprem gürültüsü) İzmir’den geldiğini düşündük. Acaba, Kaptan Sultanın adamlarına savaş açıp onların silah ve top sesleri mi geliyor diye düşündük.”
Gündüz yapılan cami inşaatı gece yıkılıyor…
Seydiköy de yerel bir söylentiye göre, camiin bulunduğu yere ilave inşaat yapılması istenir. İşe koyulan Türkler inşaatı gündüz yapıyor, gece birileri yıkıyormuş. Bir kaç kez aynı şey olunca Türkler Rumların yıktığından şüphelenmeye başlamışlar. Çünkü o yere Agios Nikol kilisesi yapılmıştır. Türklerin inşaatı esnasında temelinde Agios Nikol’ün ikonu (resmi) bulunduğu tespit edilmiştir. Bu kilisedeki ikonun ruhu burada cami yapılmasına izin vermiyormuş. Rivayete göre Agios Nikol ün ruhu gelip onu yıkıyormuş. Bu söylentiler, Kiriakidis’in oğlunun anılarında yer almaktaymış. Söz konusu anılara göre, 1850 yıllarında Seydiköy nüfusu tamamen Rumlardan oluşmaktadır. Eski köyden çok büyük ve güzel bir yerleşim alanı yaratılmıştır.
Seydiköy’e yerleşen Yunanlı aileler genellikle göçtükleri bölgenin ismini soyadı olarak kullanıyorlar. Buna örnek, Yunanistan’ın Tripoli, Kalamata, Rumeli bölgesinden gelen aileler buraya yerleştikten sonra Rumeliotis, Tripolitis ve Kalamatiotis soyadlarını almışlardır. Nikoy Kapapa kitabında şöyle anlatıyor: “Burada yaşayan aileler arasında çok dostane ilişkiler olduğundan, hiçbir aile arasında düşmanlık ve kırgınlık görülmez. Bu nedenle köyde ne bir jandarma ne de polis bulunmaz. Fakat bazı aileler arasında palikarlık ve efelik geleneği vardır. Bu aileler köyün tüm asayişini üstlenip köyü ve köylüleri her türlü tehlikeye karşı korurlar. Bu görevi yapan ailelerin isimleri, Mihalis Bukovinoz, Kostas Bugiukas, Alekos Haralambakis, Vasilis Hasapakis, Çkas Delimanolis ve Kostas Çaganeas aileleridir.”
GAZİEMİR GAZİEMİR
Copyright © 2008 gaziemirtarihi | Tüm Hakları saklıdır.| gaziemirtarihi@gmail.com
Portalımızda yayınlanan fotoğraflar Ercan ÇOKBANKİR'in arşivindendir.
Kaynak gösterilerek ve portalımızın ilgili sayfasına link verilerek yayınlanabilir.
Designed by E. Ç.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder