6- Türkler ve Yunanlılar Nasıl Düşman Oldu?
Türk - Yunan Savaşının Nedenleri
Bu iç-içe yaşamdan verdiğimiz örnekleri
çoğaltmak o kadar mümkün ki,
I.Dünya savaşını kaybeden istilacı devletlerle
yapılan antlaşma
neticesinde Anadolu da yaşayan 1.400.000
Rum ile Yunanistan’dan göç
eden mübadele Türküne yerli halk ne gözle
bakmıştı? Yunanistan’a göçen
Rum’a Türk (Turkospori = Türk tohumu), öz
vatanına gelen Türk’e
gâvur gözüyle bakanları unutmayalım. Bugün
bu insanların yurtlarından
koparılışlarının acıklı öykülerini basından,
Yunan ve Türk yazarlarının
kitaplarından okuyoruz. Prof. Dr. Bilge Umar’ın
“Yunanlıların ve Anadolu
Rumlarının Anlatımıyla İzmir Savaşı” kitabından,
Yunanlıların Exodos
adlı yayımlarından aktaracağımız anılar bize
geçmişi yaşatmaktadır
Sulucaova göçmeni Georgios
Khatzeliades in anlatımından
Bu anlatım Exodos (Helen dilinde ve
Rumca da ‘Göçe Çıkma’
anlamına gelmektedir) cilt II. S.244’tedir.
Sulucaova Niğde’nin 41 km
kuzeydoğusundadır.
(…) Biz giderken, bizim Türkler Tepe
üstüne kadar ağlaşarak
geldiler. Bizi uğurladılar. Türklerin çoğu sonuna
kadar bizimle iyi geçimde
kaldılar. Bizi gitmeye bırakmak istemiyorlardı.
Bizim kendilerinden
ayrıldığımız tepe üstü yerinde ağlayarak şöyle
dediler: “Bre keratalar
(Yunanlılar) ! Bizim elimizden ipek alıyorsunuz
bize keçi yünü
veriyorsunuz.” (26)
Germir göçmeni Paisios Kiremitzoglou’nun
(Kiremitçioğlu)
anlatımı: Exodos cilt. II S.89 da yayımlanmıştır.
Germir Kayseri nin 7 km
kuzey-doğusunda bir köydür.
“Bizim ayrılışımızın 8 ay öncesinden
Yunanistan’dan Türk
göçmenler geldiler. Sefil ve perişandılar.
Makedonya’dan geliyorlar,
Rumca bilmiyorlardı. Boş evlerde kalıyorlardı.
Yerli Türkler onlara çok
kızıyorlardı. Şöyle diyorlardı. “Venezilos bizi
aldattı. Bize işe yaramaz
adamları gönderdi”. Taşınır değerli mallarımızı
serbestçe sattık.
Sattıklarımızı Türkler aldı. Bakır kapları, halıları,
davarları, ev gereçleri
iyi bedelle sattık. Bize haksızlık etmediler.
Germir’de iyi bir hocamız
vardı. Ona Hafız Efendi derlerdi. Biz giderken
şunu söyleyerek ağladı:
” Vah vah! Venezilos bu politikasıyla bizi aldattı.
Elmas gibi komşularımızı
aldılar, yerine paslı demir gönderdiler. Bir bahçe
bir ağacılan olmaz,
tadı yok. Çeşit türlü meyve ağaçları olmalı.” (27)
Eleutherios İosetides in anlatımı:
Develi nin Zile köyünden;
Exodos cilt II. S.62 de yayımlanmıştır.
“Doğrusu şu ki, köyümüzün Türkleri bizi
vermediler (bırakmadılar).
İyi insanlardı. Türk Mehmet çavuşun mülklerinde
yazın ürün kaldırma
işinde çalıştım. Onun benimle yaşıt bir oğlu vardı. Benimle çok iyi geçinir,
beni çok severdi. Bana hitap ederken öteki Türkler gibi ‘Gâvur’ demez
‘Urumoğlu’ derdi. Bu güne dek bu Türk’le mektuplaşmaktayım. Bana
‘Zile ye gel’ diye yazıyor. Beni konuk edecekmiş.(28)
Karıştıran göçmeni Mikhael Nikolaides’in anlatımı;
Exodos cilt II. S.386 yayımlanmıştır. Karıştıran Kırıkkale ilinin
Keskin ilçesinin 4 km yakınında bir köydür.
“Bizim Rumlar mübadeleden önce 1922’de memleketimizden ayrıldılar.
Eşyalarını parça parça sattılar. Bunların dördü kız, dördü erkek sekiz çocukları
vardı. Kıymetli eşyalarını para ve takılarını küçük çocukların bellerine bağladıkları
kemerlere gizlediler. İstanbul a kadar kolaylıkla geldiler. Haydarpaşa’da önce
kadınları sonra erkekleri kontrol ettiler. Kızlardan büyüğü kendisini arayan Türk
Hanıma “ Benden ne istiyorsun. Senin neyin varsa senin, benim neyim varsa
benimdir.” dedi. Türk görevli hanım güldü ve “Şimdiye kadar hiç kimseden böyle
laf duymadım.” dedi. ”Üzerinde saklı bir şey varsa helal olsun.” dedi. İstanbul’dan
vapurla Selanik’e gittiler. Selanik’in o zaman kral tarafından olan valisine ” Bize
iş verin, aş verin.” diye yakındık. ”Gidin Venezilos’unuzu bulun!” dedi. Onların
orada inmelerine izin vermemiş. Bunlarda ayaklanmışlar, ”Yaşasın Kemal! Perişan
olsun Yunanistan!” Bu sözler üzerine suç işledikleri hatırlatılan Rumlar göğüslerini
açarak “Vurun bizi! Türkler öldürmedi siz öldürün!” demişlerdir. (29)
Kozmas Politis, “İzmir de yaşarken kendimizi hür hissediyorduk ve 1914
öncesi Türklerle hiçbir sorunumuz yoktu. (...) Ama Yunan orduları İzmir e yerleşince
kendimizi (düşman bir gücün demeyim ama) yabancı bir gücün altında hissettik.”(30)
“Ben kendi halkımı tanırım. Onların çoğunluğu Türkleri tanırlar severler,
unutmayalım, çok ama birçok ortak noktamız var. Bunlarda doğaldır.
Ama anımsamamız gerekir. Türklerle Yunanlılar dört yüzyıl birlikte yaşamışlardır.
Mutfaktan tutun, müziğe kadar Türklerden çok şey öğrendik. Tabii ki, Türkler de
Yunanlılardan çok şey öğrendiler.” Mikis Theodorakis-ünlü Yunanlı Müzisyen. (31)
“Emperyalizmin maksadı Yunan ordusundan kendi sömürü alanlarını
genişletmek için faydalanmaktı. Emperyalizmin Yunan işbirlikçileri, vatanımızı
bir maşa durumuna getirmişlerdi. Buna seyirci kalamazdık. Tümenimizde örgütlendik,
sloganımız ‘Kato Polimas!‘ idi. Ben, Türk kanı akıtmamaya ant içmiştim. Türkler
bir kurtuluş savaşı veriyorlardı.” Yunanlı partizan sendikacı Vasil (32)
Bu kitap ve anlatımlar içinde çok dostluk ve kardeşlik içerenler olduğu gibi
düşmanlık içerenler de çoktur. Düşmanlık içeren sözleri daha çok savaşı yaşamış
bölge insanlarında görüyoruz. Anadolu’da Yunan savaşını yaşamamış kesimlerdeki
duygulu kardeşlik içeren sözlerin yanında batıda genellikle öfke ve düşmanlık dolu
sözleri daha çok okuyoruz. Bu kitap ve anlatımlar içinde ödül alanlar bile bulunmaktadır.
Urla da yaşamış Rum şair Seferis için şimdi günler tertipliyor, evini müze haline
getiriyoruz. Umarım geçmişteki acı ve kötü anılar unutulacak iki ülke eskisi gibi
dost olacaktır. Dido Sotiriyu’nun “Benden selam söyle Anadolu’ya” kitabındaki gibi
daha çok selamlar söylenecektir, Güzel Anadolu’ya.
Bu güzel anıları geçmişte kavgaya hatta savaşa dönüştüren milliyetçilik duyguları
1789 Fransız ihtilali ile başlar. Aslında Anadolu milliyetçiliği de bu tarihten sonra
Yunan ve Ermeni milliyetçiliğinin başlangıcı olmuştur. Küçük Asya’nın iki zıt kutbu
olan Ortodoks Hıristiyanlar Helenleşmeye yine Ortodoks ve Grogeryen Ermenilerinde
de önce çeteleşme ve çeteleşmeden devletleşme özlemine geçtikleri dönemi
başlamıştır. Bu hareket tabi ki etki tepki neticesi olarak Müslümanları da
Türkleştirmiştir. Bazı bilim adamlarına göre burada sıkı sıkıya akraba bir soy
(etnisite) mozaiği söz konusudur. Anadolu ve Yunan yarımadası ve adalarda
yaşayan Yunan olmayan halk islamiyetin doğuşu M.S 7. yüzyıldan sonra bir arayışın
içine girmiş olmalıdırlar. Her dinin doğuşundan sonra görülen yayılma dönemi doğu
Avrupa da Yunanistan, Bulgaristan ve eski Yugoslavya (Makedonya, Kosova ve Bosna)
ve Arnavutluk’ta Osmanlının Avrupa ya açılması ile su yüzüne çıkmış olmalıdır.
Osmanlının bu döneminde adı geçen bölgelere Uç Beyi olarak yerleştirilen, savaşlar
sonrası o bölgelerde kalan Türklerle beraber bu sayının 150- 200 bini bulduğu iddia
edilir. Bugün bu bölgelerden göçen Türklerin sayısı 6,5- 7 milyondan fazladır. Yine
kalanların sayısı da 1–1,5 milyon civarında olduğu kabul edilmektedir. Acaba bu
bölgelere Uç Beylerinden önce giden Avar, Peçenek, Kuman, Germiyan Türkleri
bu bölgedeki Türk nüfusunu bu kadar çoğaltmış olmalıdır. Çünkü 1071 yılında
Türklerin Anadolu’ya adım attıkları günkü sayıları tarihçilere göre 500 bin ile
iyimser tahminlere göre 750 bin arasında kabul edilmektedir. Bu rakam
Osmanlı’nın ilk kurulduğu yıllarda Hitit, Frig ve Kimmerler yani Anadolu’nun
eski halkı ile 1–1,5 milyon olarak varsayılmaktadır. Demek ki Anadolu’nun yerli
Rum ve Ermeni olmayan halkından Türkleşen ve Müslüman olanlar olmuştur.
İyon ya ve Pontus’ta, Kapadokya’da yaşayan Rum ve Ermeni halkının da 5 milyon
civarında olduğu kabul edilmektedir. O zamanlar resmi nüfus sayımı yapılmadığı
için devletin elindeki kayıtlara itibar edilirdi. Bu kayıtlarda genellikle vergi
kayıtlarıdır. Seneler sonra nasıl oluyor da 1922 mübadelesinde 1.400.000 Rum
göçmenle, 1.500.000 Ermeni nüfus olduğu söylenebiliyor? Aslında tam olarak bilgi
sahibi olamadığımız Ermeni nüfusun 1.500.000 milyondan az olduğu Türk kaynaklarında
vardır. Bu sayıyı doğrulayan en ciddi kaynağı Nail Moralı, Servet-i Fünun dergisinin
1910 yılı Recep ayı baskılı ve 1328 sayılı nüshasında Alman Hern Edvis Triyeç’in
Frankfurter Zeitung kaynağına göre verilen 1.265.000(33) rakamı doğru olmalıdır.
Aslında Anadolu’ya sahip çıkmak isteyen Rum ve Ermeni nüfus hızla artış gösterirken
yaşanan savaşlar neticesinde evlerinden yıllarca uzakta kalmaları nedeniyle
Türklerde nüfus azalmakta idi. Yine kayıtlardan öğrendiğimiz kadarıyla Rumlarda
sürekli nüfus artışı adalardan göçler ve bilinçli olarak doğumlarla artıyordu.
Buna rağmen Anadolu da, Müslüman nüfus sayısı, dönmeler (Rum ve
Ermenilerden Türk ve Müslüman olanlar) sayesinde de 5 milyon sayısına
yükselir.
Bunları yazan bizler bir soybilimci değiliz. Ama tarihteki insan hareketlerini
(göçleri) iyi anlamak için soy (etnisite) ile ulus kavramlarını iyi analiz etmeliyiz.
Artık hiçbir ulus eski atalarının (arkeon imon progonon) torunları değil! Yani tarih
içinde hiçbir soy sürekli değildir. Bu Türkler için de, Yunanlılar için de, Ermeniler
için de böyledir. Arkeolog Dr. Georgios Nakracas Anadolu ve Rum Göçmenlerinin
Kökeni adlı kitabında Yunan milliyetçiliğinin bir hurafesini yıkmaya çalışır.
Anadolu da yaşayan bu nüfusun % 75–80 ile öteki Hıristiyan nüfusun önemli
bir bölümü 200–250 yıllık süreç içinde gerek Rum gerekse de Ermeni nüfusun
İslam dinini kabul ederek Türkleştiğini iddia eder. (34)
Fotoğraf: Yunan müzik ve politika adamı Mikis Teodorakis.
GAZİEMİR GAZİEMİR
Copyright © 2008 gaziemirtarihi | Tüm Hakları saklıdır.| gaziemirtarihi@gmail.com
Portalımızda yayınlanan fotoğraflar Ercan ÇOKBANKİR'in arşivindendir.
Kaynak gösterilerek ve portalımızın ilgili sayfasına link verilerek yayınlanabilir.
Designed by E. Ç.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder