10 Kasım 2010 Çarşamba

6- Türkler ve Yunanlılar Nasıl Düşman Oldu?

6- Türkler ve Yunanlılar Nasıl Düşman Oldu?


Türk - Yunan Savaşının Nedenleri

Bu iç-içe yaşamdan verdiğimiz örnekleri

çoğaltmak o kadar mümkün ki,

I.Dünya savaşını kaybeden istilacı devletlerle

yapılan antlaşma

neticesinde Anadolu da yaşayan 1.400.000

Rum ile Yunanistan’dan göç

eden mübadele Türküne yerli halk ne gözle

bakmıştı? Yunanistan’a göçen

Rum’a Türk (Turkospori = Türk tohumu), öz

vatanına gelen Türk’e

gâvur gözüyle bakanları unutmayalım. Bugün

bu insanların yurtlarından

koparılışlarının acıklı öykülerini basından,

Yunan ve Türk yazarlarının

kitaplarından okuyoruz. Prof. Dr. Bilge Umar’ın

“Yunanlıların ve Anadolu

Rumlarının Anlatımıyla İzmir Savaşı” kitabından,

Yunanlıların Exodos

adlı yayımlarından aktaracağımız anılar bize

geçmişi yaşatmaktadır
Sulucaova göçmeni Georgios

Khatzeliades in anlatımından

Bu anlatım Exodos (Helen dilinde ve

Rumca da ‘Göçe Çıkma’

anlamına gelmektedir) cilt II. S.244’tedir.

Sulucaova Niğde’nin 41 km

kuzeydoğusundadır.

(…) Biz giderken, bizim Türkler Tepe

üstüne kadar ağlaşarak

geldiler. Bizi uğurladılar. Türklerin çoğu sonuna

kadar bizimle iyi geçimde

kaldılar. Bizi gitmeye bırakmak istemiyorlardı.

Bizim kendilerinden

ayrıldığımız tepe üstü yerinde ağlayarak şöyle

dediler: “Bre keratalar

(Yunanlılar) ! Bizim elimizden ipek alıyorsunuz

bize keçi yünü

veriyorsunuz.” (26)

Germir göçmeni Paisios Kiremitzoglou’nun

(Kiremitçioğlu)

anlatımı: Exodos cilt. II S.89 da yayımlanmıştır.

Germir Kayseri nin 7 km

kuzey-doğusunda bir köydür.

“Bizim ayrılışımızın 8 ay öncesinden

Yunanistan’dan Türk

göçmenler geldiler. Sefil ve perişandılar.

Makedonya’dan geliyorlar,

Rumca bilmiyorlardı. Boş evlerde kalıyorlardı.

Yerli Türkler onlara çok

kızıyorlardı. Şöyle diyorlardı. “Venezilos bizi

aldattı. Bize işe yaramaz

adamları gönderdi”. Taşınır değerli mallarımızı

serbestçe sattık.

Sattıklarımızı Türkler aldı. Bakır kapları, halıları,

davarları, ev gereçleri

iyi bedelle sattık. Bize haksızlık etmediler.

Germir’de iyi bir hocamız

vardı. Ona Hafız Efendi derlerdi. Biz giderken

şunu söyleyerek ağladı:

” Vah vah! Venezilos bu politikasıyla bizi aldattı.

Elmas gibi komşularımızı

aldılar, yerine paslı demir gönderdiler. Bir bahçe

bir ağacılan olmaz,

tadı yok. Çeşit türlü meyve ağaçları olmalı.” (27)

Eleutherios İosetides in anlatımı:

Develi nin Zile köyünden;

Exodos cilt II. S.62 de yayımlanmıştır.

“Doğrusu şu ki, köyümüzün Türkleri bizi

vermediler (bırakmadılar).

İyi insanlardı. Türk Mehmet çavuşun mülklerinde

yazın ürün kaldırma

işinde çalıştım. Onun benimle yaşıt bir oğlu vardı. Benimle çok iyi geçinir,

beni çok severdi. Bana hitap ederken öteki Türkler gibi ‘Gâvur’ demez

‘Urumoğlu’ derdi. Bu güne dek bu Türk’le mektuplaşmaktayım. Bana

‘Zile ye gel’ diye yazıyor. Beni konuk edecekmiş.(28)

Karıştıran göçmeni Mikhael Nikolaides’in anlatımı;

Exodos cilt II. S.386 yayımlanmıştır. Karıştıran Kırıkkale ilinin

Keskin ilçesinin 4 km yakınında bir köydür.

“Bizim Rumlar mübadeleden önce 1922’de memleketimizden ayrıldılar.

Eşyalarını parça parça sattılar. Bunların dördü kız, dördü erkek sekiz çocukları

vardı. Kıymetli eşyalarını para ve takılarını küçük çocukların bellerine bağladıkları

kemerlere gizlediler. İstanbul a kadar kolaylıkla geldiler. Haydarpaşa’da önce

kadınları sonra erkekleri kontrol ettiler. Kızlardan büyüğü kendisini arayan Türk

Hanıma “ Benden ne istiyorsun. Senin neyin varsa senin, benim neyim varsa

benimdir.” dedi. Türk görevli hanım güldü ve “Şimdiye kadar hiç kimseden böyle

laf duymadım.” dedi. ”Üzerinde saklı bir şey varsa helal olsun.” dedi. İstanbul’dan

vapurla Selanik’e gittiler. Selanik’in o zaman kral tarafından olan valisine ” Bize

iş verin, aş verin.” diye yakındık. ”Gidin Venezilos’unuzu bulun!” dedi. Onların

orada inmelerine izin vermemiş. Bunlarda ayaklanmışlar, ”Yaşasın Kemal! Perişan

olsun Yunanistan!” Bu sözler üzerine suç işledikleri hatırlatılan Rumlar göğüslerini

açarak “Vurun bizi! Türkler öldürmedi siz öldürün!” demişlerdir. (29)

Kozmas Politis, “İzmir de yaşarken kendimizi hür hissediyorduk ve 1914

öncesi Türklerle hiçbir sorunumuz yoktu. (...) Ama Yunan orduları İzmir e yerleşince

kendimizi (düşman bir gücün demeyim ama) yabancı bir gücün altında hissettik.”(30)

“Ben kendi halkımı tanırım. Onların çoğunluğu Türkleri tanırlar severler,

unutmayalım, çok ama birçok ortak noktamız var. Bunlarda doğaldır.

Ama anımsamamız gerekir. Türklerle Yunanlılar dört yüzyıl birlikte yaşamışlardır.

Mutfaktan tutun, müziğe kadar Türklerden çok şey öğrendik. Tabii ki, Türkler de

Yunanlılardan çok şey öğrendiler.” Mikis Theodorakis-ünlü Yunanlı Müzisyen. (31)

“Emperyalizmin maksadı Yunan ordusundan kendi sömürü alanlarını

genişletmek için faydalanmaktı. Emperyalizmin Yunan işbirlikçileri, vatanımızı

bir maşa durumuna getirmişlerdi. Buna seyirci kalamazdık. Tümenimizde örgütlendik,

sloganımız ‘Kato Polimas!‘ idi. Ben, Türk kanı akıtmamaya ant içmiştim. Türkler

bir kurtuluş savaşı veriyorlardı.” Yunanlı partizan sendikacı Vasil (32)

Bu kitap ve anlatımlar içinde çok dostluk ve kardeşlik içerenler olduğu gibi

düşmanlık içerenler de çoktur. Düşmanlık içeren sözleri daha çok savaşı yaşamış

bölge insanlarında görüyoruz. Anadolu’da Yunan savaşını yaşamamış kesimlerdeki

duygulu kardeşlik içeren sözlerin yanında batıda genellikle öfke ve düşmanlık dolu

sözleri daha çok okuyoruz. Bu kitap ve anlatımlar içinde ödül alanlar bile bulunmaktadır.

Urla da yaşamış Rum şair Seferis için şimdi günler tertipliyor, evini müze haline

getiriyoruz. Umarım geçmişteki acı ve kötü anılar unutulacak iki ülke eskisi gibi

dost olacaktır. Dido Sotiriyu’nun “Benden selam söyle Anadolu’ya” kitabındaki gibi

daha çok selamlar söylenecektir, Güzel Anadolu’ya.

Bu güzel anıları geçmişte kavgaya hatta savaşa dönüştüren milliyetçilik duyguları

1789 Fransız ihtilali ile başlar. Aslında Anadolu milliyetçiliği de bu tarihten sonra

Yunan ve Ermeni milliyetçiliğinin başlangıcı olmuştur. Küçük Asya’nın iki zıt kutbu

olan Ortodoks Hıristiyanlar Helenleşmeye yine Ortodoks ve Grogeryen Ermenilerinde

de önce çeteleşme ve çeteleşmeden devletleşme özlemine geçtikleri dönemi

başlamıştır. Bu hareket tabi ki etki tepki neticesi olarak Müslümanları da

Türkleştirmiştir. Bazı bilim adamlarına göre burada sıkı sıkıya akraba bir soy

(etnisite) mozaiği söz konusudur. Anadolu ve Yunan yarımadası ve adalarda

yaşayan Yunan olmayan halk islamiyetin doğuşu M.S 7. yüzyıldan sonra bir arayışın

içine girmiş olmalıdırlar. Her dinin doğuşundan sonra görülen yayılma dönemi doğu

Avrupa da Yunanistan, Bulgaristan ve eski Yugoslavya (Makedonya, Kosova ve Bosna)

ve Arnavutluk’ta Osmanlının Avrupa ya açılması ile su yüzüne çıkmış olmalıdır.

Osmanlının bu döneminde adı geçen bölgelere Uç Beyi olarak yerleştirilen, savaşlar

sonrası o bölgelerde kalan Türklerle beraber bu sayının 150- 200 bini bulduğu iddia

edilir. Bugün bu bölgelerden göçen Türklerin sayısı 6,5- 7 milyondan fazladır. Yine

kalanların sayısı da 1–1,5 milyon civarında olduğu kabul edilmektedir. Acaba bu

bölgelere Uç Beylerinden önce giden Avar, Peçenek, Kuman, Germiyan Türkleri

bu bölgedeki Türk nüfusunu bu kadar çoğaltmış olmalıdır. Çünkü 1071 yılında

Türklerin Anadolu’ya adım attıkları günkü sayıları tarihçilere göre 500 bin ile

iyimser tahminlere göre 750 bin arasında kabul edilmektedir. Bu rakam

Osmanlı’nın ilk kurulduğu yıllarda Hitit, Frig ve Kimmerler yani Anadolu’nun

eski halkı ile 1–1,5 milyon olarak varsayılmaktadır. Demek ki Anadolu’nun yerli

Rum ve Ermeni olmayan halkından Türkleşen ve Müslüman olanlar olmuştur.

İyon ya ve Pontus’ta, Kapadokya’da yaşayan Rum ve Ermeni halkının da 5 milyon

civarında olduğu kabul edilmektedir. O zamanlar resmi nüfus sayımı yapılmadığı

için devletin elindeki kayıtlara itibar edilirdi. Bu kayıtlarda genellikle vergi

kayıtlarıdır. Seneler sonra nasıl oluyor da 1922 mübadelesinde 1.400.000 Rum

göçmenle, 1.500.000 Ermeni nüfus olduğu söylenebiliyor? Aslında tam olarak bilgi

sahibi olamadığımız Ermeni nüfusun 1.500.000 milyondan az olduğu Türk kaynaklarında

vardır. Bu sayıyı doğrulayan en ciddi kaynağı Nail Moralı, Servet-i Fünun dergisinin

1910 yılı Recep ayı baskılı ve 1328 sayılı nüshasında Alman Hern Edvis Triyeç’in

Frankfurter Zeitung kaynağına göre verilen 1.265.000(33) rakamı doğru olmalıdır.

Aslında Anadolu’ya sahip çıkmak isteyen Rum ve Ermeni nüfus hızla artış gösterirken

yaşanan savaşlar neticesinde evlerinden yıllarca uzakta kalmaları nedeniyle

Türklerde nüfus azalmakta idi. Yine kayıtlardan öğrendiğimiz kadarıyla Rumlarda

sürekli nüfus artışı adalardan göçler ve bilinçli olarak doğumlarla artıyordu.

Buna rağmen Anadolu da, Müslüman nüfus sayısı, dönmeler (Rum ve

Ermenilerden Türk ve Müslüman olanlar) sayesinde de 5 milyon sayısına

yükselir.

Bunları yazan bizler bir soybilimci değiliz. Ama tarihteki insan hareketlerini

(göçleri) iyi anlamak için soy (etnisite) ile ulus kavramlarını iyi analiz etmeliyiz.

Artık hiçbir ulus eski atalarının (arkeon imon progonon) torunları değil! Yani tarih

içinde hiçbir soy sürekli değildir. Bu Türkler için de, Yunanlılar için de, Ermeniler

için de böyledir. Arkeolog Dr. Georgios Nakracas Anadolu ve Rum Göçmenlerinin

Kökeni adlı kitabında Yunan milliyetçiliğinin bir hurafesini yıkmaya çalışır.

Anadolu da yaşayan bu nüfusun % 75–80 ile öteki Hıristiyan nüfusun önemli

bir bölümü 200–250 yıllık süreç içinde gerek Rum gerekse de Ermeni nüfusun

İslam dinini kabul ederek Türkleştiğini iddia eder. (34)

Fotoğraf: Yunan müzik ve politika adamı Mikis Teodorakis.

GAZİEMİR GAZİEMİR


Copyright © 2008 gaziemirtarihi | Tüm Hakları saklıdır.| gaziemirtarihi@gmail.com

Portalımızda yayınlanan fotoğraflar Ercan ÇOKBANKİR'in arşivindendir.
Kaynak gösterilerek ve portalımızın ilgili sayfasına link verilerek yayınlanabilir.
Designed by E. Ç.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder