31 Aralık 2010 Cuma
28 Aralık 2010 Salı
Live in İzmir Ataturk Stadium (09.09.1986 izmir / TURKEY)
Live in İzmir Ataturk Stadium (09.09.1986 izmir / TURKEY)
80'lerin efsane pop vokalisti Sandra'nın 09.09.1986'da İzmir Atatürk Stadında verdiği konserden ''In The Heat Of The Night'' şarkısı... Bu konser 9 Eylül kurtuluş günü kutlamaları özel konseri olmasının yanında Afrika'daki açlık için de yapılmış bir organizasyondu...Konsere ayrıca dönemin ünlü euro-beat akımı gruplarından efsane Bad Boys Blue ve C.C.Catch gibi gruplarda katılmıştı... Şarkısının sonunda ''Taşekkur'' diyen Sandra ablamızı gül dudaklarından, gamzelerinden öpüyoruz...Sandra - In The Heat Of The Night - Live in İzmir (09.09.1986 TURKEY)
http://www.youtube.com/watch?v=iizykN-x2Kk
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/26401/sandra---izmir-konseri-1986
RESMİ BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYINIZ
RESMİ BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYINIZ
İzmir'in "İzmir" olduğu güzel yıllar.
kolları dirseğe kadar sıvanmış vatkalı ceketler ve neidüğü belirsiz org-gitar melezi garip alet olmadan şarkı yapanı fena döverlerdi 80'lerde.
heey gidi beee
http://www.lastfm.com.tr/music/Sandra
1984 yılında Arabesque'in dağılmasıyla birlikte Sandra, kariyerine solo olarak devam etme kararı aldı. Bu dönemde zamanın hit gruplarından Moti Special'ında üyesi olan Piyanist ve Pop Müzik prodüktörü Michael Cretu ile tanıştı ve duygusal yakınlık kurdu. Cretu'nun yanı sıra Hubert Kah veFrank Peterson'dan da oluşan bir ekiple çalışmaya başladı. İkinci solo girişimini Alphaville'in en kült şarkısı "Big in Japan"i Almanca yorumladığı "Japan ist Weit" 45'liği ile yaptı. Bu çalışmayı Michael Cretu'yla birlikte hazırladı. 1985'de yine Michael Cretu prodüktörlüğünde hazırlanan ilk solo albümü The Long Play'i yayınladı. Albümden çıkan ilk 45'lik "Maria Magdalena" onu bütün Avrupa'da aranan bir Euro-Beat ikonu yaptı. Aynı albümden yayınlanan, "In the Heat of the Night" da bu başarıyı perçinleyerek, 80'li yılların unutulmaz şarkılarından biri oldu. Bu büyük başarının ardından 1986'da yayınlanan "Mirrors" aynı grafiği devam ettirdi. İlginç olabilecek bir ayrıntı da bu albümde bulunan lokomotif şarkıların dünya prömiyerinin, aynı yıl İzmir Atatürk Stadında, Afrikalı açlar için düzenlenen 9 Eylül Kutlamaları Özel Konseri'nde yapılmış olmasıdır. Aynı konsere Bad Boys Blue ve C.C. Catch gibi dönemin en popüler Euro-Beat solist ve grupları da katılmıştır. Sandra 1988'de Michael Cretu ile evlendi ve İbiza'ya yerleşti.
26 Aralık 2010 Pazar
Gaziemir Tarihi - Web Slide Show
Gaziemir Tarihi - Web Slide Show
GESO WEB SLIDE
Gaziemir Tarihi Albüm 1
Gaziemir Tarihi Albüm 2
Gaziemir Tarihi Albüm 3
GESO WEB SLIDE
Gaziemir Tarihi Albüm 1
Gaziemir Tarihi Albüm 2
Gaziemir Tarihi Albüm 3
18 Aralık 2010 Cumartesi
ERKAN ÇOBAN
26.01.1971 tarihinde Uşak, Eşme'de doğmuştur. Evli olup, Anadolu Üniversitesi Afyon Meslek Yüksek Okulu mezunudur. 01.08.2007 tarihinden bu yana Gaziemir Esnaf ve Sanatkarlar Odası'nın Genel Sekreterlik görevini sürdürmektedir.
http://www.iesob.org.tr/content/view/345/121/
http://www.iesob.org.tr/content/view/345/121/
15 Aralık 2010 Çarşamba
Saat 20’de20 dakika kitap okuyalım
Saat 20’de20 dakika kitap okuyalım diyoruz
KAYNAK
http://yirmideyirmidakika.blogspot.com/
Gaziemir Kaymakamlığı, Cumhurbaşkanlığı tarafından başlatılan “Türkiye Okuyor” kampanyası çerçevesinde “Gaziemir her akşam saat 20’de 20 dakika kitap okuyor” projesini hayata geçirdi.Bu proje kapsamında; Gaziemirli öğrenci, öğretmen, veli, memur, işçi, esnaf, ev hanımı, emekli, kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı herkesi her gün saat 20’de 20 dakika kitap okumaya davet ediyoruz.Kitap Okumak bir ayrıcalıktır; Bundan böyle Gaziemirliler bu ayrıcalıkla hayatını şekillendirecek diyoruz.Evde, kahvehanede, pastanede, berberde, kuaförde, otobüste, dolmuşta, derneklerde, lokallerde, halka açık yerlerde saat 20’de her neredeysek 20 dakikamızı ayırarak okuyalım, okutalım istiyoruz.20’de 20 dakika kitap okuma zaman diliminde tüm aile bireyleri bir araya gelerek günün değerlendirmesini yapacak ve aile olmanın gereğini yerine getireceklerdir.Kitap okuma alışkanlığı kazandırmak ve bu alışkanlığını geliştirmek; iyi bir okuma kültürüne sahip olabilmek, çözüm yolları ortaya koyabilmek; kitap okumayı bir yaşam biçimi olarak algılamak için okumalıyız.Kimine göre okumak bir deva, anlamak bir şifa… İsteriz ki herkes kitap okusun, devasını da, şifasını da kendi bulsun. Kimine göre kitaplar keşfedilmeyi bekleyen birer umman. İsteriz ki herkes bu ummanda bir balık olsun.Kimine göre buram buram kokan, rengarenk çiçeklerle bezeli cennet bahçesi…. İsteriz ki herkes kendi çiçeğini bulsun ve kendi cennetini yaşasın.Kimine göre yalnızlığın paylaşıldığı kadim bir dost… İsteriz ki sizin hayatınızda da vefakâr arkadaşlar ve kadim dostlar bulunsun.İsteriz ki hayatınızda şiirler, öyküler, başka başka hayatlar, üçüncü şahıslar ve illaki size dair, arkadaşlarınıza, ailenize dair bir şeyler olsun. Çünkü her insan bir kitap, her kitap bir hayattır.İsteriz ki Gaziemirliler olarak hep birlikte el ele bilinçlenmemizi artıralım, kültürel birikimimizi zenginleştirelim.Bu zenginliğe, bu kültür paylaşımına destek olmak için Gaziemir Halkına;Saat 20’de20 dakika kitap okuyalım diyoruz.
http://yirmideyirmidakika.blogspot.com/
KAYNAK
http://yirmideyirmidakika.blogspot.com/
Gaziemir Kaymakamlığı, Cumhurbaşkanlığı tarafından başlatılan “Türkiye Okuyor” kampanyası çerçevesinde “Gaziemir her akşam saat 20’de 20 dakika kitap okuyor” projesini hayata geçirdi.Bu proje kapsamında; Gaziemirli öğrenci, öğretmen, veli, memur, işçi, esnaf, ev hanımı, emekli, kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı herkesi her gün saat 20’de 20 dakika kitap okumaya davet ediyoruz.Kitap Okumak bir ayrıcalıktır; Bundan böyle Gaziemirliler bu ayrıcalıkla hayatını şekillendirecek diyoruz.Evde, kahvehanede, pastanede, berberde, kuaförde, otobüste, dolmuşta, derneklerde, lokallerde, halka açık yerlerde saat 20’de her neredeysek 20 dakikamızı ayırarak okuyalım, okutalım istiyoruz.20’de 20 dakika kitap okuma zaman diliminde tüm aile bireyleri bir araya gelerek günün değerlendirmesini yapacak ve aile olmanın gereğini yerine getireceklerdir.Kitap okuma alışkanlığı kazandırmak ve bu alışkanlığını geliştirmek; iyi bir okuma kültürüne sahip olabilmek, çözüm yolları ortaya koyabilmek; kitap okumayı bir yaşam biçimi olarak algılamak için okumalıyız.Kimine göre okumak bir deva, anlamak bir şifa… İsteriz ki herkes kitap okusun, devasını da, şifasını da kendi bulsun. Kimine göre kitaplar keşfedilmeyi bekleyen birer umman. İsteriz ki herkes bu ummanda bir balık olsun.Kimine göre buram buram kokan, rengarenk çiçeklerle bezeli cennet bahçesi…. İsteriz ki herkes kendi çiçeğini bulsun ve kendi cennetini yaşasın.Kimine göre yalnızlığın paylaşıldığı kadim bir dost… İsteriz ki sizin hayatınızda da vefakâr arkadaşlar ve kadim dostlar bulunsun.İsteriz ki hayatınızda şiirler, öyküler, başka başka hayatlar, üçüncü şahıslar ve illaki size dair, arkadaşlarınıza, ailenize dair bir şeyler olsun. Çünkü her insan bir kitap, her kitap bir hayattır.İsteriz ki Gaziemirliler olarak hep birlikte el ele bilinçlenmemizi artıralım, kültürel birikimimizi zenginleştirelim.Bu zenginliğe, bu kültür paylaşımına destek olmak için Gaziemir Halkına;Saat 20’de20 dakika kitap okuyalım diyoruz.
http://yirmideyirmidakika.blogspot.com/
Saat 20’de20 dakika kitap okuyalım diyoruz
KAYNAK
http://yirmideyirmidakika.blogspot.com/
Gaziemir Kaymakamlığı, Cumhurbaşkanlığı tarafından başlatılan “Türkiye Okuyor” kampanyası çerçevesinde “Gaziemir her akşam saat 20’de 20 dakika kitap okuyor” projesini hayata geçirdi.Bu proje kapsamında; Gaziemirli öğrenci, öğretmen, veli, memur, işçi, esnaf, ev hanımı, emekli, kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı herkesi her gün saat 20’de 20 dakika kitap okumaya davet ediyoruz.Kitap Okumak bir ayrıcalıktır; Bundan böyle Gaziemirliler bu ayrıcalıkla hayatını şekillendirecek diyoruz.Evde, kahvehanede, pastanede, berberde, kuaförde, otobüste, dolmuşta, derneklerde, lokallerde, halka açık yerlerde saat 20’de her neredeysek 20 dakikamızı ayırarak okuyalım, okutalım istiyoruz.20’de 20 dakika kitap okuma zaman diliminde tüm aile bireyleri bir araya gelerek günün değerlendirmesini yapacak ve aile olmanın gereğini yerine getireceklerdir.Kitap okuma alışkanlığı kazandırmak ve bu alışkanlığını geliştirmek; iyi bir okuma kültürüne sahip olabilmek, çözüm yolları ortaya koyabilmek; kitap okumayı bir yaşam biçimi olarak algılamak için okumalıyız.Kimine göre okumak bir deva, anlamak bir şifa… İsteriz ki herkes kitap okusun, devasını da, şifasını da kendi bulsun. Kimine göre kitaplar keşfedilmeyi bekleyen birer umman. İsteriz ki herkes bu ummanda bir balık olsun.Kimine göre buram buram kokan, rengarenk çiçeklerle bezeli cennet bahçesi…. İsteriz ki herkes kendi çiçeğini bulsun ve kendi cennetini yaşasın.Kimine göre yalnızlığın paylaşıldığı kadim bir dost… İsteriz ki sizin hayatınızda da vefakâr arkadaşlar ve kadim dostlar bulunsun.İsteriz ki hayatınızda şiirler, öyküler, başka başka hayatlar, üçüncü şahıslar ve illaki size dair, arkadaşlarınıza, ailenize dair bir şeyler olsun. Çünkü her insan bir kitap, her kitap bir hayattır.İsteriz ki Gaziemirliler olarak hep birlikte el ele bilinçlenmemizi artıralım, kültürel birikimimizi zenginleştirelim.Bu zenginliğe, bu kültür paylaşımına destek olmak için Gaziemir Halkına;Saat 20’de20 dakika kitap okuyalım diyoruz.
Gaziemir Kaymakamlığı, Cumhurbaşkanlığı tarafından başlatılan “Türkiye Okuyor” kampanyası çerçevesinde “Gaziemir her akşam saat 20’de 20 dakika kitap okuyor” projesini hayata geçirdi.Bu proje kapsamında; Gaziemirli öğrenci, öğretmen, veli, memur, işçi, esnaf, ev hanımı, emekli, kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı herkesi her gün saat 20’de 20 dakika kitap okumaya davet ediyoruz.Kitap Okumak bir ayrıcalıktır; Bundan böyle Gaziemirliler bu ayrıcalıkla hayatını şekillendirecek diyoruz.Evde, kahvehanede, pastanede, berberde, kuaförde, otobüste, dolmuşta, derneklerde, lokallerde, halka açık yerlerde saat 20’de her neredeysek 20 dakikamızı ayırarak okuyalım, okutalım istiyoruz.20’de 20 dakika kitap okuma zaman diliminde tüm aile bireyleri bir araya gelerek günün değerlendirmesini yapacak ve aile olmanın gereğini yerine getireceklerdir.Kitap okuma alışkanlığı kazandırmak ve bu alışkanlığını geliştirmek; iyi bir okuma kültürüne sahip olabilmek, çözüm yolları ortaya koyabilmek; kitap okumayı bir yaşam biçimi olarak algılamak için okumalıyız.Kimine göre okumak bir deva, anlamak bir şifa… İsteriz ki herkes kitap okusun, devasını da, şifasını da kendi bulsun. Kimine göre kitaplar keşfedilmeyi bekleyen birer umman. İsteriz ki herkes bu ummanda bir balık olsun.Kimine göre buram buram kokan, rengarenk çiçeklerle bezeli cennet bahçesi…. İsteriz ki herkes kendi çiçeğini bulsun ve kendi cennetini yaşasın.Kimine göre yalnızlığın paylaşıldığı kadim bir dost… İsteriz ki sizin hayatınızda da vefakâr arkadaşlar ve kadim dostlar bulunsun.İsteriz ki hayatınızda şiirler, öyküler, başka başka hayatlar, üçüncü şahıslar ve illaki size dair, arkadaşlarınıza, ailenize dair bir şeyler olsun. Çünkü her insan bir kitap, her kitap bir hayattır.İsteriz ki Gaziemirliler olarak hep birlikte el ele bilinçlenmemizi artıralım, kültürel birikimimizi zenginleştirelim.Bu zenginliğe, bu kültür paylaşımına destek olmak için Gaziemir Halkına;Saat 20’de20 dakika kitap okuyalım diyoruz.
8 Aralık 2010 Çarşamba
Gaziemir Tavla Turnuvası Babalar Günü 18-19-20 Haziran 2010
Gaziemir Tavla Turnuvası
Babalar Günü 18-19-20 Haziran 2010
Sevgi yolu 1. Etap Gaziemir - İZMİR
Gaziemir Tavla Turnuvası
Yükleyen yerel1. - Aile videolarını izleyin.
http://www.dailymotion.com/video/xds54q_gaziemir-tavla-turnuvasy_people
Tavla turnuvasının ardı ve yansımaları..
Gaziemir Belediyesi'nin Babalar Günü'ne özel düzenlediği Tavla Turnuvası ilçede neredeyse dünya kupası kadar etki yarattı.
HABER KAYNAK
HABERİN VİDEOSU İÇİN TIKLAYINIZ!:
http://www.yerelhaberci.com.tr/video.asp?videoID=41
Ben bu işi çok iyi bilirim!” diyenlerin yanı sıra “Ben bu işin kitabını yazdım ancak arasızlıktan bastıramadım!” diyenlerde vardı, gerçekten de tavla profesörü olanlarda yarışa katılanlarda… Hediyeler büyük olunca elbette katılımcılarda arttı.
Kazanan LCD plazma tv, digital fotoğraf makinası, traş makinası alacak olması herkesin iştahını kabarttı. Dünya Tavla Federasyonu ile belediyenin işbirliği ile yapılan ve 128 kişinin katıldığı yarışmada elbette 3 kişi kazanacaktı..
Kazananlar evine hediyelerini götürürken özellikle ikinci gün yarışmalarda yaptığımız çekimlerden ve bazı müsabakalardan geriye ise görüntüler ve sonuçları kaldı.
6 Nolu Masa
Mustafa Tekgül: 5 - Engin İlter: 4
Notları: Aynı zamanda organizasyonun sponsorlarından olan Arıkan Tıp Merkezi Müdürü Engin Bey her ne kadar muhasebeci Ali Bey’in tribün desteğine rağmen 4-0 önde götürdüğü müsabakayı vererek tavlada hüsran kırıklıkları bölümüne adını yazdırdı (!) Bilinen mazeret ise belliydi; “Etraftan çok karıştılar, uğurum kaçtı!”
01 Nolu Masa
İzzetin Şahin: 5
Serhan Seyhan:2
Notları: Serhan daha baştan kaybettim dedi, kaybetti. Rakibi ise 2008’in finalistiydi. “Kötü kura çektim” demekten öte bahane üretmedi.
05 Nolu Masa
Cengiz Ayıboğan: 5
Yaşar Turçu: 4
Notları: Cengiz yine direkten döndü. Başa baş yarışma çıkardı, kaybedebilirdi de, finallerde zaten kaybetti.
16 Masa
Y.Murat Ertürk: 5
Mustafa Işık:1
Notlar: Mustafa Bey, tavla müsabakası biter bitmez ortadan kayboldu. Sanki masadan ışınlandı yok oldu.
Masa 26
Erkan Çoban: 5
Erhan Karter: 3
Notlar: Erkan adeta Arap Atı gibi geriden geldi rakibini yendi. Mine hanım yendiğine inanamasa da bir üst tura geçti. (Tabi orada kaldı)
Masa 10
İsmet Kalyoncu: ?
Cafer Öztürker: ?
Notlar: Seydiköylü İsmet Baba ile İzmir’in reklamcısı Ayça’nın sahibi Cafer Öztürker’in ikinci gün yatıkları müsabakada biz sonuçları hala öğrenemedik. Tüm masalarda oyunlar bittiği halde bu masada iki inatçı tavlacı vardı. İsmet baba 4-1 önde idi ama, Cafer Bey de mücadeleyi bırakmıyordu. Bir el oyun neredeyse 15 dakika sürüyordu. Satranç oynasalar bu kadar düşünürler mi bilemiyoruz. Oyunlarını hep kaşı tarafının açığını her ne pahasına olursa olsun “kırma” olarak değerlendirmeleri gece yarısını bulmalarına yol açsa da “Kaç kırığın var?” diyalogları masada eksik olmadı..
Son Not; Diğer müsabakaları pek takip edemedik
eden varsa habere ekleyebiliriz!
Babalar Günü 18-19-20 Haziran 2010
Sevgi yolu 1. Etap Gaziemir - İZMİR
Gaziemir Tavla Turnuvası
Yükleyen yerel1. - Aile videolarını izleyin.
http://www.dailymotion.com/video/xds54q_gaziemir-tavla-turnuvasy_people
Tavla turnuvasının ardı ve yansımaları..
Gaziemir Belediyesi'nin Babalar Günü'ne özel düzenlediği Tavla Turnuvası ilçede neredeyse dünya kupası kadar etki yarattı.
HABER KAYNAK
HABERİN VİDEOSU İÇİN TIKLAYINIZ!:
http://www.yerelhaberci.com.tr/video.asp?videoID=41
Ben bu işi çok iyi bilirim!” diyenlerin yanı sıra “Ben bu işin kitabını yazdım ancak arasızlıktan bastıramadım!” diyenlerde vardı, gerçekten de tavla profesörü olanlarda yarışa katılanlarda… Hediyeler büyük olunca elbette katılımcılarda arttı.
Kazanan LCD plazma tv, digital fotoğraf makinası, traş makinası alacak olması herkesin iştahını kabarttı. Dünya Tavla Federasyonu ile belediyenin işbirliği ile yapılan ve 128 kişinin katıldığı yarışmada elbette 3 kişi kazanacaktı..
Kazananlar evine hediyelerini götürürken özellikle ikinci gün yarışmalarda yaptığımız çekimlerden ve bazı müsabakalardan geriye ise görüntüler ve sonuçları kaldı.
6 Nolu Masa
Mustafa Tekgül: 5 - Engin İlter: 4
Notları: Aynı zamanda organizasyonun sponsorlarından olan Arıkan Tıp Merkezi Müdürü Engin Bey her ne kadar muhasebeci Ali Bey’in tribün desteğine rağmen 4-0 önde götürdüğü müsabakayı vererek tavlada hüsran kırıklıkları bölümüne adını yazdırdı (!) Bilinen mazeret ise belliydi; “Etraftan çok karıştılar, uğurum kaçtı!”
01 Nolu Masa
İzzetin Şahin: 5
Serhan Seyhan:2
Notları: Serhan daha baştan kaybettim dedi, kaybetti. Rakibi ise 2008’in finalistiydi. “Kötü kura çektim” demekten öte bahane üretmedi.
05 Nolu Masa
Cengiz Ayıboğan: 5
Yaşar Turçu: 4
Notları: Cengiz yine direkten döndü. Başa baş yarışma çıkardı, kaybedebilirdi de, finallerde zaten kaybetti.
16 Masa
Y.Murat Ertürk: 5
Mustafa Işık:1
Notlar: Mustafa Bey, tavla müsabakası biter bitmez ortadan kayboldu. Sanki masadan ışınlandı yok oldu.
Masa 26
Erkan Çoban: 5
Erhan Karter: 3
Notlar: Erkan adeta Arap Atı gibi geriden geldi rakibini yendi. Mine hanım yendiğine inanamasa da bir üst tura geçti. (Tabi orada kaldı)
Masa 10
İsmet Kalyoncu: ?
Cafer Öztürker: ?
Notlar: Seydiköylü İsmet Baba ile İzmir’in reklamcısı Ayça’nın sahibi Cafer Öztürker’in ikinci gün yatıkları müsabakada biz sonuçları hala öğrenemedik. Tüm masalarda oyunlar bittiği halde bu masada iki inatçı tavlacı vardı. İsmet baba 4-1 önde idi ama, Cafer Bey de mücadeleyi bırakmıyordu. Bir el oyun neredeyse 15 dakika sürüyordu. Satranç oynasalar bu kadar düşünürler mi bilemiyoruz. Oyunlarını hep kaşı tarafının açığını her ne pahasına olursa olsun “kırma” olarak değerlendirmeleri gece yarısını bulmalarına yol açsa da “Kaç kırığın var?” diyalogları masada eksik olmadı..
Son Not; Diğer müsabakaları pek takip edemedik
eden varsa habere ekleyebiliriz!
3 Aralık 2010 Cuma
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu son şekliyle aşağıdadır.
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 1.03 Mb
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu son şekliyle aşağıdadır.
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 1.03 Mb
Gıda Eğitim Sunumları
Gıda Eğitim Sunumları
İESOB Gıda Birimi tarafından; gıda maddesi üreten, satan ve toplu tüketime arz eden işyerlerinin sahipleri ile gıda maddesi üreten işyerlerinde sorumlu yöneticilik görevi yapan değişik meslek grubuna mensup kişilere yönelik eğitimler gerçekleştirilmektedir.
Bu eğitimlerde dersler power point sunumlar şeklinde anlatılmaktadır.
Gıda ile ilgili faaliyette bulunan kişilerin; 5179 sayılı Gıda kanunu gereği işyerlerinde çalışanlara yönelik olarak yapacakları hijyen ile ilgili eğitimlere destek olmak ve işyerlerinde gerçekleştirecekleri " İyi Hijyen Uygulamaları " ile " İyi İmalat Uygulamaları " gibi konular hakkında bilgi sahibi olmaları amacıyla, bu eğitimlerde anlatılan dersler, web sayfamızda power point sunumlar halinde verilmiştir.
İstediğiniz Sunuyu Üzerine Tıklayarak Bilgisayarınıza İndirebilirsiniz.
GİDA SANAYİİNDE ÇALIŞAN SORUMLU YÖNETİCİ GÖREVLERİ
http://www.iesob.org.tr/images/stories/gidasunu/gidasanayi.ppt
GIDA YÖNETMELİĞİ
http://www.iesob.org.tr/images/stories/gidasunu/gidayonetmeligi.ppt
FIRINLAR İÇİN GMP VE GHP GEREGİ KULLANILACAK OLAN BAZI FORMLAR
http://www.iesob.org.tr/images/stories/gidasunu/firin.doc
FIRINCILIK VE PASTANE MAMULLERİ ÜRETİMİ İÇİN İYİ HİJYEN UYGULAMALARI REHBERİ
http://www.iesob.org.tr/images/stories/gidasunu/firincilik-hijyeni.ppt
GIDA İŞYERLERİNDE BULUNDURULMASI GEREKEN BELGELER
http://www.iesob.org.tr/images/stories/gidasunu/gida-isyerlerindeki-belgeler.ppt
GIDA MADDESİ ÜRETEN SATAN VE TOPLU TÜKETİME ARZ EDEN İŞYERLERİNİN YASA GEREĞİ UYMASI GEREKEN KURALLAR
http://www.iesob.org.tr/images/stories/gidasunu/Gida-Maddeleri-Satis-Kurallari.ppt
HİJYEN VE SANİTASYON SUNUMU (SorumluYon.Usta Egitimi)
http://www.iesob.org.tr/images/stories/gidasunu/hijyen.ppt
GHP
http://www.iesob.org.tr/images/stories/gidasunu/ghp.ppt
GMP
http://www.iesob.org.tr/images/stories/gidasunu/gmp.ppt
İyi Hijyen Uygulamaları Rehberleri
Gıda Satış Yerleri İçin İyi Hijyen Uygulamaları Rehberi
http://www.tesk.org.tr/tr/calisma/gida/gidasatishijyen.pdf
Et ve Et Mamulleri Satan Küçük İş Yerleri İçin İyi Hijyen Uygulamaları Rehberi
http://www.tesk.org.tr/tr/calisma/gida/ethijyen.pdf
Fırıncılık ve Pastane Mamulleri Üretimi İçin İyi Hijyen Uygulamaları Rehberi
http://www.tesk.org.tr/tr/calisma/gida/firinhijyen.pdf
Toplu Tüketim Yerleri İçin İyi Hijyen Uygulamaları Rehberi
http://www.tesk.org.tr/tr/calisma/gida/toplutuketimhijyen.pdf
KAYNAK
İESOB Gıda Birimi tarafından; gıda maddesi üreten, satan ve toplu tüketime arz eden işyerlerinin sahipleri ile gıda maddesi üreten işyerlerinde sorumlu yöneticilik görevi yapan değişik meslek grubuna mensup kişilere yönelik eğitimler gerçekleştirilmektedir.
Bu eğitimlerde dersler power point sunumlar şeklinde anlatılmaktadır.
Gıda ile ilgili faaliyette bulunan kişilerin; 5179 sayılı Gıda kanunu gereği işyerlerinde çalışanlara yönelik olarak yapacakları hijyen ile ilgili eğitimlere destek olmak ve işyerlerinde gerçekleştirecekleri " İyi Hijyen Uygulamaları " ile " İyi İmalat Uygulamaları " gibi konular hakkında bilgi sahibi olmaları amacıyla, bu eğitimlerde anlatılan dersler, web sayfamızda power point sunumlar halinde verilmiştir.
İstediğiniz Sunuyu Üzerine Tıklayarak Bilgisayarınıza İndirebilirsiniz.
GİDA SANAYİİNDE ÇALIŞAN SORUMLU YÖNETİCİ GÖREVLERİ
http://www.iesob.org.tr/images/stories/gidasunu/gidasanayi.ppt
GIDA YÖNETMELİĞİ
http://www.iesob.org.tr/images/stories/gidasunu/gidayonetmeligi.ppt
FIRINLAR İÇİN GMP VE GHP GEREGİ KULLANILACAK OLAN BAZI FORMLAR
http://www.iesob.org.tr/images/stories/gidasunu/firin.doc
FIRINCILIK VE PASTANE MAMULLERİ ÜRETİMİ İÇİN İYİ HİJYEN UYGULAMALARI REHBERİ
http://www.iesob.org.tr/images/stories/gidasunu/firincilik-hijyeni.ppt
GIDA İŞYERLERİNDE BULUNDURULMASI GEREKEN BELGELER
http://www.iesob.org.tr/images/stories/gidasunu/gida-isyerlerindeki-belgeler.ppt
GIDA MADDESİ ÜRETEN SATAN VE TOPLU TÜKETİME ARZ EDEN İŞYERLERİNİN YASA GEREĞİ UYMASI GEREKEN KURALLAR
http://www.iesob.org.tr/images/stories/gidasunu/Gida-Maddeleri-Satis-Kurallari.ppt
HİJYEN VE SANİTASYON SUNUMU (SorumluYon.Usta Egitimi)
http://www.iesob.org.tr/images/stories/gidasunu/hijyen.ppt
GHP
http://www.iesob.org.tr/images/stories/gidasunu/ghp.ppt
GMP
http://www.iesob.org.tr/images/stories/gidasunu/gmp.ppt
İyi Hijyen Uygulamaları Rehberleri
Gıda Satış Yerleri İçin İyi Hijyen Uygulamaları Rehberi
http://www.tesk.org.tr/tr/calisma/gida/gidasatishijyen.pdf
Et ve Et Mamulleri Satan Küçük İş Yerleri İçin İyi Hijyen Uygulamaları Rehberi
http://www.tesk.org.tr/tr/calisma/gida/ethijyen.pdf
Fırıncılık ve Pastane Mamulleri Üretimi İçin İyi Hijyen Uygulamaları Rehberi
http://www.tesk.org.tr/tr/calisma/gida/firinhijyen.pdf
Toplu Tüketim Yerleri İçin İyi Hijyen Uygulamaları Rehberi
http://www.tesk.org.tr/tr/calisma/gida/toplutuketimhijyen.pdf
KAYNAK
1 Aralık 2010 Çarşamba
GAZİEMİR ESNAF VE SANATKARLAR ODASI YÖNETİM VE DENETİM KURUL ŞEMASI
GAZİEMİR ESNAF VE SANATKARLAR ODASI YÖNETİM VE DENETİM KURUL ŞEMASI
GAZİEMİR ESNAF VE SANATKARLAR ODASI YÖNETİM VE DENETİM KURUL ŞEMASI
GAZİEMİR ESNAF VE SANATKARLAR ODASI YÖNETİM VE DENETİM KURUL ŞEMASI
KOSGEB Kredi Faiz Desteği 2009 yılı KOBİ beyannamesi onaylanmış oda üye listesi
KOSGEB Kredi Faiz Desteği 2009 yılı KOBİ beyannamesi onaylanmış oda üye listesi
KOSGEB Kredi Faiz Desteği 2009 yılı KOBİ beyannamesi onaylanmış oda üyelerimizin listesi'ni indirmek için
TIKLAYIN...
CENGİZ TEZER 2009 Onaylı
REŞİT KUÇHAN 2009 Onaylı
Tugba Kazancı 2009 Onaylı
ZÜHAL GÜL 2009 Onaylı
EROL POLAT 2009 Onaylı
GÜLHAN İLHAN 2009 Onaylı
AYLA DURMUŞ 2009 Onaylı
MURAT POLAT 2009 Onaylı
EMİNE MANANGÖZ 2009 Onaylı
OĞUZ SEYRAN 2009 Onaylı
OKTAY CESUR 2009 Onaylı
KOSGEB Kredi Faiz Desteği 2009 yılı KOBİ beyannamesi onaylanmış oda üyelerimizin listesi'ni indirmek için
TIKLAYIN...
CENGİZ TEZER 2009 Onaylı
REŞİT KUÇHAN 2009 Onaylı
Tugba Kazancı 2009 Onaylı
ZÜHAL GÜL 2009 Onaylı
EROL POLAT 2009 Onaylı
GÜLHAN İLHAN 2009 Onaylı
AYLA DURMUŞ 2009 Onaylı
MURAT POLAT 2009 Onaylı
EMİNE MANANGÖZ 2009 Onaylı
OĞUZ SEYRAN 2009 Onaylı
OKTAY CESUR 2009 Onaylı
13 Kasım 2010 Cumartesi
Yalçın Bayer Gaziemir'i Anlattı
Yalçın Bayer Gaziemir'i Anlattı
Yalçın Bayer Gaziemir'i Anlattı CHP’li bir belediyede alışılmadık bir modelGAZİEMİR, İzmir’in güney kapısı sayılıyor. Yani Adnan Menderes Havalimanı ile Ege Serbest Bölgesi’nin bulunduğu 120 bin nüfuslu bir ilçe.Son yıllarda düzenli gelişen ender bölgelerden biri... Zengin Rum Levantenlerinin yaşadığı Seydiköy 1926’da belediye olmuş, 1960’larda ismi Gaziemir olarak değiştirilmiş. Gaziemir ismi, Gazi Umur Bey’den geliyor. CHP, 59 yıl sonra ilk kez belediye başkanlığını kazanmış. Yani, 1950’deki CHP’li Halil Tan’dan sonra bir başka Halil; Halil İbrahim Şenol seçilmiş. Balkan kökenli olan Şenol 20 yıllık bir belediyeci. Makine mühendisi olarak Konak Belediyesi’nin en alt kademesinden Başkan Yardımcılığı’na kadar gelmiş. Parti büyüklerinin ‘umutsuz’ gördükleri seçimi yoğun bir ekip çalışması sonucunda almayı başarmış... CHP % 50 oy alırken, AKP % 29’da kalmış, yani 13 bin fark atılmış... Tek katlı evlerin apartmana dönüşmesiyle son yıllarda ‘kentlileşmeye’ başlamış Gaziemir. Ama altyapı sorunları da o ölçüde artmış... Son yıllardaki göçlerle Boşnak, Pomak ve Arnavut kökenlilerin oranı % 30-40’lara düşmüş. İzmir’de ‘kavga edilmeyen’ bir ilçe olarak kabul ediliyor Gaziemir...Belediyecilikteki deneyimlerinden ötürü ‘Kent Doktoru’ olarak tanımlanan H. İbrahim Şenol, pek görülmedik şekilde CHP İlçe Başkanı Yüksel Demirsoy ile uyum içinde çalışıyor ve bu sonucu almalarının gerekçesini şöyle açıklıyor:“Ben önceki seçimi 2 bin oyla kaybetmiştim. İlçe Başkanımız ile beş yıl gezmedik ev ve dükkân bırakmadık, vatandaşlarımızla iç içe olduk. Bu kadar fark yaratacağımızı Genel Merkez bile ummuyordu.”Bu köşede sık sık yineleriz. Münih Belediye Başkanı Christian Ude’ye “Kentinizin coğrafyasını tanımlar mısınız?” diye sorduğumuzu, onun da “Üçte biri yeşil alan, üçte biri konut ve üçte biri de havaalanı” dediğini... Şenol’a da aynı soruyu sorduk, o da şöyle yanıtladı:“% 50 orman, % 35 yerleşim alanı, % 15 de Adnan Menderes Havalimanı ve Ege Serbest Bölgesi.”Böyle bir soruya hemen yanıt verebilecek kaç belediye başkanı vardır? Gaziemir’in coğrafyasında taşıyabileceği nüfus en son 250 bin olarak hesaplanıyor.Ege Serbest Bölgesi’nde 350 ruhsatlı olmak üzere 282 firma faaliyet halindeymiş; 13 bin kişi çalışıyor... Başbakan Erdoğan’ın belediye binasını açtıktan üç ay sonra yasa gereği kapatılarak Gaziemir’e bağlanan Sarnıç Beldesi’ndeki 10 bin konutundan tapusu bulunmayan 8 bininin 2B’ye girmesi bir ‘kanayan yara’ olarak başkanın önünde duruyor. Vatandaş ecrimisil ödemekte dahi zorlanıyormuş. Bu nedenle Belediye Başkanı’nın eşinin başkanlığında bir bir dernek kurulmuş; ilk önce kız öğrencilere burs, yurt ve yoksul ailelere gıda yardımı ile yaşlılara bakım projesi gerçekleştirilmeye başlanmış.CHP’de bazı belediyeler artık vatandaşına sahip çıkma, adam yerine koyma, hizmet götürme gibi modelleri daha çağdaş bir yöntemle uygulamaya sokuyor; AKP’den ‘kopyalanmış’ olsa bile... Başkan bu nedenle “Ben solcuyum, bu projeleri soldan bakarak yaptım” diyor.Ama; AKP’den devralınan kredibilitesi tüketilmiş, az miktardaki arsaları dahi satılmış, 18 trilyon borcu olan, sigorta ve vergi borçlarını ödemekte zorluk çeken, gelir-gider dengesi bozulmuş, yaklaşık 30 trilyon bütçeli ve de 100 memur ve 334 işçisi olan bir belediyede iş yapmak pek kolay olmasa gerek.7 yıldaki zam şampiyonlarıCHP Gaziemir İlçe Başkanı Yüksel Demirsoy, 10 bin adet “Zam şampiyonu AKP” başlıklı bir broşür dağıtıyordu. Yeni bastırmış bunu. Yani AKP iktidarında ‘mutfaktaki yangın’ nereden nereye gelmiş. 2002 Kasım’ında bir kilo soğan 10 kuruş iken bugün 1.8 liraya yükselmiş, artış oranı % 1770... Pirinçteki artış % 491, sütte % 221, patateste % 915, mercimekte % 408, tüpte % 194, domateste % 827, fasulyede % 229, tozşekerde % 118, tuzda % 525, ekmekte % 150, zeytinde % 288, kömürde % 111, peynirde % 141, siyah çayda % 150 ve doğalgazda % 118... Broşürün arkasında da AKP’nin özelleştirme politikaları sonucu bankalar başta olmak üzere KİT’leri kime sattığı bir tablo halinde yer alıyor ve “İşte Türkiye’yi pazarlayanlar ve ‘babalar gibi satanların’ icraatları” deniyor...Prof. Alacakaptan’ın gözyaşlarıUĞUR Mumcu’nun katledilişinin 17. yılında CHP’li belediyelerin tamamına yakını çeşitli anma etkinlikleri düzenledi... İstanbul dışında Tekirdağ’dan Bodrum’a kadar birçok etkinlik vardı. Karabağlar Belediyesi bir Uğur Mumcu heykeli yaptırmıştı. Balçova’daki paneli 3 bin kişi izledi. Hikmet Çetinkaya’dan Şükran Soner’e, Alev Coşkun’dan Ataol Behramoğlu’na kadar onlarca konuşmacı, Uğur Mumcu’nun katillerinden hesap sorulmasını istediler. Etkinliklerin en ilginci ise Gaziemir’deki idi... Çünkü ilk kez düzenleniyordu. Nedeni ise şu ana kadar CHP’li bir yönetimin olmamasıydı. Panelin konuşmacıları, cezaevi arkadaşı ve hocası Prof. Dr. Uğur Alacakaptan ile çalışma arkadaşları Fikret İlkiz, Erbil Tuşalp, Celal Başlangıç, Yalçın Bayer, ayrıca İzmir’den gazeteci dostları Gönül Soyoğul ve Atilla Sertel’di. Prof. Uğur Alacakaptan, ‘hücre arkadaşı’ Uğur Mumcu’nun ölüm haberini nasıl aldığını anlatırken gözyaşlarına boğuldu ve şöyle dedi:“Anma toplantılarına 1994’te ilk katıldığımda tansiyonum yükseldi, hastanelik oldum. 16 senedir bu tür toplantılarına katılmıyorum. Çünkü bunu yapanları hâlâ affedemiyorum.”Bir dinleyiciden gelen “Uğur Mumcu, bugün yaşasaydı Ergenekon’un neresinde olurdu?” biçimindeki bir soruya şu yanıtı veriyordu Alacakaptan: “Hiçbir yerinde olmazdı... Çünkü hukuka aykırı hareket etmezdi. Bakın, açıklayayım, kimse ordudan medet ummasın. AKP daha ileri gidemez. Her şey demokratik kurallar içinde olacaktır, gelecek seçimlerde halkın vereceği dersle olacaktır. Bu zor bir şeydir ama içimize sindirmeliyiz. Türk halkı bu kadar aç ve yoksul kalamaz, kandırılamaz... Midesi ile birlikte kendi haklarını düşünecektir.”
Yalçın Bayer Gaziemir'i Anlattı CHP’li bir belediyede alışılmadık bir modelGAZİEMİR, İzmir’in güney kapısı sayılıyor. Yani Adnan Menderes Havalimanı ile Ege Serbest Bölgesi’nin bulunduğu 120 bin nüfuslu bir ilçe.Son yıllarda düzenli gelişen ender bölgelerden biri... Zengin Rum Levantenlerinin yaşadığı Seydiköy 1926’da belediye olmuş, 1960’larda ismi Gaziemir olarak değiştirilmiş. Gaziemir ismi, Gazi Umur Bey’den geliyor. CHP, 59 yıl sonra ilk kez belediye başkanlığını kazanmış. Yani, 1950’deki CHP’li Halil Tan’dan sonra bir başka Halil; Halil İbrahim Şenol seçilmiş. Balkan kökenli olan Şenol 20 yıllık bir belediyeci. Makine mühendisi olarak Konak Belediyesi’nin en alt kademesinden Başkan Yardımcılığı’na kadar gelmiş. Parti büyüklerinin ‘umutsuz’ gördükleri seçimi yoğun bir ekip çalışması sonucunda almayı başarmış... CHP % 50 oy alırken, AKP % 29’da kalmış, yani 13 bin fark atılmış... Tek katlı evlerin apartmana dönüşmesiyle son yıllarda ‘kentlileşmeye’ başlamış Gaziemir. Ama altyapı sorunları da o ölçüde artmış... Son yıllardaki göçlerle Boşnak, Pomak ve Arnavut kökenlilerin oranı % 30-40’lara düşmüş. İzmir’de ‘kavga edilmeyen’ bir ilçe olarak kabul ediliyor Gaziemir...Belediyecilikteki deneyimlerinden ötürü ‘Kent Doktoru’ olarak tanımlanan H. İbrahim Şenol, pek görülmedik şekilde CHP İlçe Başkanı Yüksel Demirsoy ile uyum içinde çalışıyor ve bu sonucu almalarının gerekçesini şöyle açıklıyor:“Ben önceki seçimi 2 bin oyla kaybetmiştim. İlçe Başkanımız ile beş yıl gezmedik ev ve dükkân bırakmadık, vatandaşlarımızla iç içe olduk. Bu kadar fark yaratacağımızı Genel Merkez bile ummuyordu.”Bu köşede sık sık yineleriz. Münih Belediye Başkanı Christian Ude’ye “Kentinizin coğrafyasını tanımlar mısınız?” diye sorduğumuzu, onun da “Üçte biri yeşil alan, üçte biri konut ve üçte biri de havaalanı” dediğini... Şenol’a da aynı soruyu sorduk, o da şöyle yanıtladı:“% 50 orman, % 35 yerleşim alanı, % 15 de Adnan Menderes Havalimanı ve Ege Serbest Bölgesi.”Böyle bir soruya hemen yanıt verebilecek kaç belediye başkanı vardır? Gaziemir’in coğrafyasında taşıyabileceği nüfus en son 250 bin olarak hesaplanıyor.Ege Serbest Bölgesi’nde 350 ruhsatlı olmak üzere 282 firma faaliyet halindeymiş; 13 bin kişi çalışıyor... Başbakan Erdoğan’ın belediye binasını açtıktan üç ay sonra yasa gereği kapatılarak Gaziemir’e bağlanan Sarnıç Beldesi’ndeki 10 bin konutundan tapusu bulunmayan 8 bininin 2B’ye girmesi bir ‘kanayan yara’ olarak başkanın önünde duruyor. Vatandaş ecrimisil ödemekte dahi zorlanıyormuş. Bu nedenle Belediye Başkanı’nın eşinin başkanlığında bir bir dernek kurulmuş; ilk önce kız öğrencilere burs, yurt ve yoksul ailelere gıda yardımı ile yaşlılara bakım projesi gerçekleştirilmeye başlanmış.CHP’de bazı belediyeler artık vatandaşına sahip çıkma, adam yerine koyma, hizmet götürme gibi modelleri daha çağdaş bir yöntemle uygulamaya sokuyor; AKP’den ‘kopyalanmış’ olsa bile... Başkan bu nedenle “Ben solcuyum, bu projeleri soldan bakarak yaptım” diyor.Ama; AKP’den devralınan kredibilitesi tüketilmiş, az miktardaki arsaları dahi satılmış, 18 trilyon borcu olan, sigorta ve vergi borçlarını ödemekte zorluk çeken, gelir-gider dengesi bozulmuş, yaklaşık 30 trilyon bütçeli ve de 100 memur ve 334 işçisi olan bir belediyede iş yapmak pek kolay olmasa gerek.7 yıldaki zam şampiyonlarıCHP Gaziemir İlçe Başkanı Yüksel Demirsoy, 10 bin adet “Zam şampiyonu AKP” başlıklı bir broşür dağıtıyordu. Yeni bastırmış bunu. Yani AKP iktidarında ‘mutfaktaki yangın’ nereden nereye gelmiş. 2002 Kasım’ında bir kilo soğan 10 kuruş iken bugün 1.8 liraya yükselmiş, artış oranı % 1770... Pirinçteki artış % 491, sütte % 221, patateste % 915, mercimekte % 408, tüpte % 194, domateste % 827, fasulyede % 229, tozşekerde % 118, tuzda % 525, ekmekte % 150, zeytinde % 288, kömürde % 111, peynirde % 141, siyah çayda % 150 ve doğalgazda % 118... Broşürün arkasında da AKP’nin özelleştirme politikaları sonucu bankalar başta olmak üzere KİT’leri kime sattığı bir tablo halinde yer alıyor ve “İşte Türkiye’yi pazarlayanlar ve ‘babalar gibi satanların’ icraatları” deniyor...Prof. Alacakaptan’ın gözyaşlarıUĞUR Mumcu’nun katledilişinin 17. yılında CHP’li belediyelerin tamamına yakını çeşitli anma etkinlikleri düzenledi... İstanbul dışında Tekirdağ’dan Bodrum’a kadar birçok etkinlik vardı. Karabağlar Belediyesi bir Uğur Mumcu heykeli yaptırmıştı. Balçova’daki paneli 3 bin kişi izledi. Hikmet Çetinkaya’dan Şükran Soner’e, Alev Coşkun’dan Ataol Behramoğlu’na kadar onlarca konuşmacı, Uğur Mumcu’nun katillerinden hesap sorulmasını istediler. Etkinliklerin en ilginci ise Gaziemir’deki idi... Çünkü ilk kez düzenleniyordu. Nedeni ise şu ana kadar CHP’li bir yönetimin olmamasıydı. Panelin konuşmacıları, cezaevi arkadaşı ve hocası Prof. Dr. Uğur Alacakaptan ile çalışma arkadaşları Fikret İlkiz, Erbil Tuşalp, Celal Başlangıç, Yalçın Bayer, ayrıca İzmir’den gazeteci dostları Gönül Soyoğul ve Atilla Sertel’di. Prof. Uğur Alacakaptan, ‘hücre arkadaşı’ Uğur Mumcu’nun ölüm haberini nasıl aldığını anlatırken gözyaşlarına boğuldu ve şöyle dedi:“Anma toplantılarına 1994’te ilk katıldığımda tansiyonum yükseldi, hastanelik oldum. 16 senedir bu tür toplantılarına katılmıyorum. Çünkü bunu yapanları hâlâ affedemiyorum.”Bir dinleyiciden gelen “Uğur Mumcu, bugün yaşasaydı Ergenekon’un neresinde olurdu?” biçimindeki bir soruya şu yanıtı veriyordu Alacakaptan: “Hiçbir yerinde olmazdı... Çünkü hukuka aykırı hareket etmezdi. Bakın, açıklayayım, kimse ordudan medet ummasın. AKP daha ileri gidemez. Her şey demokratik kurallar içinde olacaktır, gelecek seçimlerde halkın vereceği dersle olacaktır. Bu zor bir şeydir ama içimize sindirmeliyiz. Türk halkı bu kadar aç ve yoksul kalamaz, kandırılamaz... Midesi ile birlikte kendi haklarını düşünecektir.”
Alişan, akşam saatlerinde İzmir Gaziemir'de...
Etiketler:
akşam saatlerinde İzmir Gazie...,
Alişan,
bakkal,
ekonomi,
esnaf,
esnaf odası,
genelge,
işyeri,
kanun,
KOSGEB,
market,
sanatkar,
tesk,
yönetmelik,
zanatkar
65-Güven'in sünnet şöleni...
65-Güven'in sünnet şöleni...
Güven'in sünnet şöleni...
Gaziemir Yerel Haber / 18.10.2009 PazarNihat-Bircan ÇOBAN'ın oğlu Güven delikanlılığa ilk adımını attı...
Sünnet düğünü 17 Ekim 2009 Cumartesi günü Akın Düğün Salonu'nda gerçekleşti.
Bu mutlu günde kuzenleri Dilay,Sıla ve Oğuz Kağan, Güven'i yalnız bırakmadılar.Sünnet çocuğu Güven'in 'kolbastı' oyunu çok alkış aldı ve görülmeye değerdi doğrusu..Şölene Gaziemir,Buca,Bornova,Ödemiş ve Uşak'tan gelen misafirler katıldılar.
Güven'in sünnet şöleni...
Gaziemir Yerel Haber / 18.10.2009 PazarNihat-Bircan ÇOBAN'ın oğlu Güven delikanlılığa ilk adımını attı...
Sünnet düğünü 17 Ekim 2009 Cumartesi günü Akın Düğün Salonu'nda gerçekleşti.
Bu mutlu günde kuzenleri Dilay,Sıla ve Oğuz Kağan, Güven'i yalnız bırakmadılar.Sünnet çocuğu Güven'in 'kolbastı' oyunu çok alkış aldı ve görülmeye değerdi doğrusu..Şölene Gaziemir,Buca,Bornova,Ödemiş ve Uşak'tan gelen misafirler katıldılar.
12 Kasım 2010 Cuma
Seydiköylüler de artık dernekleşti..
Seydiköylüler de artık dernekleşti..
12/Kasım/2010, 15:31
Ercan Çokbankir, Neriman Balcı Türkeri, Günay Tatar, Süleyman Beyen, Cem Koç, Hakan Süvari, Fatma Keçikçi bir araya gelerek Seydiköylüler Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'ni kurdu. Derneğin ilk üyesi Belediye Başkanı Şenol oldu.
Kuruluşu Aydınoğulları Beyliği ve Selçuklu’ya kadar dayanan Seydiköy ilçe 1992 yılında ilçe olduktan sonra Gaziemir adını alan İzmir’in bu önemli yerleşim merkezinin ilk sakinleri bir çatı altında bir araya gelmek adına dernekleştiler. Mübadele sonrası Selanik ve civarında oturan Türkler her türlü mal varlıklarını geride bırakarak Türkiye’ye ve Seydiköy’e yerleşirken, Seydiköy’de oturan Rumlar’da Türklerin geride bıraktıkları yerlere yerleşmişlerdi..
Yunanistan’a göçen Seydiköylü Rumlar Anadolu’da edindikleri kültürlerini kurdukları ve adını da Seydiköy olarak koydukları Dernek ile halen sürdürmekteler.. Gaziemir’de de benzer bir dernekte Ercan Çokbankir, Neriman Balcı Türkeri, Günay Tatar, Süleyman Beyen, Cem Koç, Hakan Süvari, Fatma Keçikçi önderliğinde hayata geçirerek, adını da Seydiköylüler Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği olarak belirlediler. Altı ay sonra genel kurula gidecek Seydiköylüler Derneği’nin ilk üyeleri de Gaziemir Belediye Başkanı Halil İbrahim Şenol, eşi ve aynı zamanda Gaziemir Gıda Bankası Yardımlaşma Derneği Başkanı Birsen Şenol ve Yüksel Demirsoy oldu. Derneğin geçici kurucu başkanlığına getirilen Ercan Çokbankir amaçlarının Seydiköy’ün kültürünü yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak olduğunu ifade ederek “Evet biz öncü olarak böyle bir dernek kurduk. Adı her ne kadar Seydiköylüler olsa da burada yaşayan ve buraya gönül veren herkes derneğimize üye olabilecek” dedi.
Seydiköylüler Derneği’ne üye olmaktan büyük mutluluk duyduğunu ifade eden Gaziemir Belediye Başkanı Halil İbrahim Şenol derneğin tün Gaziemirlilere ve buralara gönül vermiş herkese açık olmasının önemli olduğuna işaret etti. Şenol her türlü dernekleşme faaliyetine büyük önem verdiğini ifade ederken espri yapmayı da ihmal etmedi; “Bizzat üyesi olduğum dernek sayısı 9 oldu. Bu da en gelişmiş Avrupa Ülkeleri’nde bir kişinin üye olduğu dernek sayısından da fazla..”
11 Kasım 2010 Perşembe
KOBİ'lere 3 milyar TL'lik kredi desteği geldi !..
Bakan Ergün, KOBİ destek paketini açıkladı
HABER KAYNAK
KOBİ'lere 3 milyar TL'lik kredi desteği geldi
RADİKAL
KOBİ'lere toplam 3 milyar TL'lik kredi destek paketini açıklandı
SABAH
KOBİ'lere 3 milyar liralık kredi destek paketi
CUMHURİYET
KOBİ'lere 3 milyar liralık destek paketi
NTV
KOBİ'lere Kredi Müjdesi
TRT
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, küçük ve orta ölçekli işletmelere (KOBİ) toplam 3 milyar liralık kredi destek paketini açıkladı.
Ergün, paketin İhracat Kredisi Destek Programı ile Ölçek Endeksli Büyüme Kredisi Destek Programı’ndan oluştuğunu bildirdi.
Nihat Ergün, Yeni Başbakanlık Binası’nda düzenlediği basın toplantısında, İhracat Kredi Destek Programı’nın üst limitinin işletme başına 200 bin dolar olacağını söyledi.
Ergün, Ölçek Endeksli Büyüme Kredisi Destek Programı kapsamında işletme başına verilecek mikro ölçekli kredinin üst limitin 30 bin lira, küçük ölçekli işletmeler için üst limitin 50 bin lira, orta ölçekli işletmeler için üst limitin ise 80 bin lira olarak tespit edildiğini kaydetti.
Bu çerçevede mikro kredi 10 işçiden az işçi çalıştıran, yıllık ciro toplamı 1 milyon liradan az olan, küçük ölçekli işletme kredisi 10-49 arası işçi çalıştıran, yıllık cirosu 1-5 milyon lira arası olan, orta ölçekli işletme kredisi 50-249 arası işçi çalıştıran, yıllık cirosu 5-25 milyon lira arası olan işletmelere verilecek.
Destek paketi çerçevesinde verilecek kredilerin faizlerinin dörtte üçünü KOSGEB, dörtte birini işletme karşılayacak.
100 bin işletmeye bayram harçlığı
11 Kasım 2010
HABER KAYNAK
100 bin işletmeye Sanayi Bakanından bayram harçlığı… KOSGEB’in ihracatçılar ile mikro, küçük ve orta boy işletmeler için hazırladığı yeni kredi programının faizleri şaşırttı.
Mikro işletmelere 30 bin liraya kadar nakit kredisi kullandırılacak. 2 yıl vadeli kredi için sadece 859 lira faiz ödeyecekler.
Küçük işletmeler ise 50 bin lira kredi kullanabilecek. Bunun için bin 431 lira faiz ödemeleri yeterli olacak.
Orta boy işletmeler 80 bin liraya kadar kredi kullanabilirken, 24 ay vade için iki bin 300 lira faiz ödeyecekler. İsteyen KOBİ bu kredisiyle banka borcunu da kapatabilecek.
İhracatçı KOBİ’ler ise 200 bin dolarlık krediyi, 6 ay vadede 874 dolar faizle alabilecek.
BANKA BORCU KAPATILABİLECEK
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, KOSGEB’in yeni kredi destek programını açıkladı. Yni paket için ‘bayram hediyesi’ diyen Ergün, amaçlarının KOBİ’leri ihracat ve büyümeye yönlendirmek olduğunu söyledi. Krediden borçlu işletmelerin de yararlanabileceğini belirten Ergün, krediyi borçlarını kapatmak için de kullanabileceklerinin altını çizdi.
KİMLER BAŞVURABİLİR?
Ölçek Endeksli Büyüme Kredisine 1-250 çalışanı olan, yıllık cirosu 25 milyon lirayı aşmayan, KOSGEB veri tabanına kayıtlı olan işletmeler başvurabilecek. Bunların KOSGEB’e verilecek güncel KOBİ Beyannamesinin onaylanmış olması gerekiyor.
İhracatçı kredisinde ise yukarıdaki şartlara ilaveten işletmenin ihracat taahhüt etmesi gerekiyor.
KADINLARA POZİTİF AYRIMCILIK
Bakan Ergün, kredi programında kadınlara pozitif ayrımcılık yapılacağını, onların limitlerinin 10 bin lira daha fazla olacağını açıkladı.
FAİZİN DÖRTTE BİRİNİ ÖDEYECEKLER
KOBİ’lerin en önemli sorunun finansman olduğuna dikkat çeken Ergün, yeni pakette yer alan ‘ölçek endeksli büyüme kredisi’nin detaylarını anlattı.
Ergün, 1.5 milyar liralık kredi yaratması beklenen bu paketten 44 bin KOBİ’nin yararlanmasını beklediklerini söyledi. Faizin dörtte üçünü ikisini yani yüzde 75’ini KOSGEB’in üstlendiğini belirtti. Kredi kullanan işletmenin ise faizin sadece yüzde 25’ini ödeyeceğinin altını çizdi.
MİKRO İŞLETMELER
Eleman sayısı 10’un ve yıllık cirosu 1 milyon liranın altında olan mikro ölçekli işletmeler, bu paket çerçevesinde en fazla 30 bin liraya kadar kredi kullanabilecekler. 24 ay vadeli kredi için ödeyecekleri faiz tutarı ise sadece 859 lira olacak. KOSGEB ise 2 bin 577 liralık faizi üstlenecek.
KÜÇÜKLERE 50 BİN
Çalışan sayısı 10 ila 50; yıllık cirosu 1 ila 5 milyon lira arasındaki küçük işletmeler ise en fazla 50 bin lira kredi kullanacaklar. 24 ay vadeli bu kredi için ödeyecekleri faiz tutarı ise 1431 lira.
ORTALARA 80 BİN
Eleman sayısı 50 ila 250; yıllık cirosu da 5 ila 25 milyon lira arasında olan orta boy işletmelerin kullanacağı kredi limiti ise 80 bin lira. Orta boy işletmeler üst limitten 2 yıl vadede bu krediyi kullanırlarsa, karşılığında 2 bin 300 lira faiz ödeyecekler.
55 BİN İHRACATÇIYA KREDİ
Destek paketinin ikinci ayağını ise ihracat kredisi oluşturuyor. Buna göre ihracatını geliştirmek ve ya ihracat taahhüdünü yerine getirebilmek için ilave kaynağa ihtiyaç duyan işletmelere verilecek.
200 bin dolar üst limitli kredi 6 ay vadeli olacak. Burada da kar payı veya faizin yüzde 75’ini KOSGEB karşılayacak. Örneğin 200 bin dolar kredi kullanan bir ihracatçı bunun için sadece 874 dolar faiz ödeyecek.
1 MİLYAR DOLARLIK İLAVE İHRACAT
Bakan Ergün, ihracat kredisinden 55 bin ihracatçının yararlanmasını beklediklerini söyledi. 1.5 milyarlık kredi hacmi yaratması beklenen bu destek sayesinde 1 milyar dolarlık ilave ihracat beklediklerini açıkladı.
BAŞVURULAR NEREYE, NE ZAMAN?
Nihat Ergün, her iki kredi programı için başvuruların bayramın hemen ardından yani 23 Kasım itibariyle yapılabileceğini belirtti.
Ölçek endeksli büyüme kredisi için;
Akbank, Alternatifbank, Albarakatürk, Anadolubank, Denizbank, Eurobank Tefken, Finansbank, Fortisbank, Garanti Bankası, HSBC, Şekerbank, Halkbank, İş Bankası, Türk Ekonomi Bankası, Türkiye Finans Katılım Bankası, Vakıflar Bankası, Yapı ve Kredi Bankası ile Ziraat Bankası’na başvurulacak.
İhracat Kredisi için;
Akbank, nadolubank, Denizbank, Eurobank Tefken, Finansbank, Fortisbank, Garanti Bankası, HSBC, ING Bank, Şekerbank, Halkbank, İş Bankası, Türk Ekonomi Bankası, Türkiye Finans Katılım Bankası, Vakıflar Bankası, Yapı ve Kredi Bankası ile Ziraat Bankası’na başvurulacak.
KOSGEB BAŞVURU İŞLEMLERİ
KOSGEB İŞLEMLERİ
KOSGEB İŞLEMLERİ
Kosgeb destek / kredilerinden faydalanamayacak meslek dalları, Esnaf Online sistemindeki meslekler dikkate alınarak aşağıda belirtilmiştir:
Ambulans Hizmetleri
Arıcılık
Balık Çiftliği İşletmeciliği
Besicilik
Bilardo-Bowling-Atari ve PlayStation Salonu İşletmeciliği
Disko-Taverna-Gazino-Gece Klübü-Pavyon-Birahane ve Bar İşletmeciliği
Eğitime Muhtaç çocukların rehabilitasyon Merkezi İşletmeciliği
Emanetçilik
Emlak Komisyonculuğu ve Danışmanlığı
Hamam-Sıhhi Banyo-Kaplıca -Sauna-Solaryum İşletmeciliği
Kahvecilik-Kıraathanecilik ve İnternet Kafe İşletmeciliği
Piknik ve dinlenme yeri işletmeciliği
Kreş ve Gündüz Bakımevi işletmeciliği
Lokal işletmeciliği
Mantar üretimi
Masaj Salonu işletmeciliği
Panayır Sirk ve Lunapark işletmeciliği
Plaj işletmeciliği
Seracılık (sera ürünleri yetiştiriciliği)
Ses ve sahne sanatçılığı
Sigorta acenteliğ
Sinema tiyatro ve gösteri merkezi işletmeciliğ
Spor salonu- halı saha ve vücut geliştirme aerobik salonu vb.
su ürünleri avcılığı
Şans oyunları (milli piyango,loto,toto,ganyan bayii vb.)
Toplantı düğün ve kokteyl vb salon işletmeciliği
Yaşlı bakım ve huzur evi işletmeciliği vb.
Kosgeb destek / kredilerinden faydalanamayacak meslek dalları, Esnaf Online sistemindeki meslekler dikkate alınarak aşağıda belirtilmiştir:
Ambulans Hizmetleri
Arıcılık
Balık Çiftliği İşletmeciliği
Besicilik
Bilardo-Bowling-Atari ve PlayStation Salonu İşletmeciliği
Disko-Taverna-Gazino-Gece Klübü-Pavyon-Birahane ve Bar İşletmeciliği
Eğitime Muhtaç çocukların rehabilitasyon Merkezi İşletmeciliği
Emanetçilik
Emlak Komisyonculuğu ve Danışmanlığı
Hamam-Sıhhi Banyo-Kaplıca -Sauna-Solaryum İşletmeciliği
Kahvecilik-Kıraathanecilik ve İnternet Kafe İşletmeciliği
Piknik ve dinlenme yeri işletmeciliği
Kreş ve Gündüz Bakımevi işletmeciliği
Lokal işletmeciliği
Mantar üretimi
Masaj Salonu işletmeciliği
Panayır Sirk ve Lunapark işletmeciliği
Plaj işletmeciliği
Seracılık (sera ürünleri yetiştiriciliği)
Ses ve sahne sanatçılığı
Sigorta acenteliğ
Sinema tiyatro ve gösteri merkezi işletmeciliğ
Spor salonu- halı saha ve vücut geliştirme aerobik salonu vb.
su ürünleri avcılığı
Şans oyunları (milli piyango,loto,toto,ganyan bayii vb.)
Toplantı düğün ve kokteyl vb salon işletmeciliği
Yaşlı bakım ve huzur evi işletmeciliği vb.
10 Kasım 2010 Çarşamba
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE SEYDİKÖY GAZİEMİR
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE SEYDİKÖY GAZİEMİR
Gaziemir–İzmir Yolunda Bir Roma Kitabesi Bulunuyor...
Yunanlıların ‘İzmir Yunan’dır’ iddiası doğru değil
Bilginler ve düşünürler yurdu Ege
Demokrasi Ege'de Doğdu
Anadolu, kültürlerin kaynaştığı yurt…
Türkler ve Yunanlılar Nasıl Düşman Oldu?
1081 Türkler İzmir'de
İzmirTicaret Merkezi oluyor
20. Yüzyılın başlarında İzmir’in semtleri
Seydiköy'ün Levantenleri
Salgın Hastalıklar ve Kitlesel Ölümler
Seydiköy'ün levanten aileleri
Demiryolu ve Kültürel Hayat
Seydiköy'ün Rumları
Seydiköy'ün Üzüm Bağları
Seydiköy'ün Rum Aileleri: Fotiadiler
Seydiköy'ün Rum Aileleri...
Seydiköy'deki Rum Okulları
Gaziemir Tarihinin kilometre taşları...
Levantenler neden Sevdiköy diyordu?
İzmir 1084 yılından beri Türkler’in…
Çok eski bir köy, Seydiköy…
Bir kitabenin söyledikleri...
15 ve 16. Yüzyıllarda Seydiköy
19. Yüzyılda Nüfus hareketleri
Seydköy Olayı nedir?
1910'larda Seydiköy’e elektrik geliyor
Seydiköy Ziraat Mektebi
Gaziemir–İzmir Yolunda Bir Roma Kitabesi Bulunuyor...
Yunanlıların ‘İzmir Yunan’dır’ iddiası doğru değil
Bilginler ve düşünürler yurdu Ege
Demokrasi Ege'de Doğdu
Anadolu, kültürlerin kaynaştığı yurt…
Türkler ve Yunanlılar Nasıl Düşman Oldu?
1081 Türkler İzmir'de
İzmirTicaret Merkezi oluyor
20. Yüzyılın başlarında İzmir’in semtleri
Seydiköy'ün Levantenleri
Salgın Hastalıklar ve Kitlesel Ölümler
Seydiköy'ün levanten aileleri
Demiryolu ve Kültürel Hayat
Seydiköy'ün Rumları
Seydiköy'ün Üzüm Bağları
Seydiköy'ün Rum Aileleri: Fotiadiler
Seydiköy'ün Rum Aileleri...
Seydiköy'deki Rum Okulları
Gaziemir Tarihinin kilometre taşları...
Levantenler neden Sevdiköy diyordu?
İzmir 1084 yılından beri Türkler’in…
Çok eski bir köy, Seydiköy…
Bir kitabenin söyledikleri...
15 ve 16. Yüzyıllarda Seydiköy
19. Yüzyılda Nüfus hareketleri
Seydköy Olayı nedir?
1910'larda Seydiköy’e elektrik geliyor
Seydiköy Ziraat Mektebi
Gaziemir Tarihi
Seydiköy ve civarı Türk hakimiyetine halk arasında Aydınoğulları Beyliği'nin kurucusu ve Umur Paşa olarak tanınan, Aydınoğlu Gazi Umur Bey döneminde geçmiştir. Seydiköy'de bulunan ve kuruluş tarihi kesin olarak bilinmeyen Seyyid Mükremeddin Zaviyesi ve Dizdar Hasan Ağa vakfiyesi bir cami ve çeşme, buradaki ilk Türk yerleşiminin çekirdeğini oluşturmuştur ve bunların ilki yerleşime ismini vermiştir. Seydiköy Türk yerleşimi ile ilgili en erken tarihli belge 1530 tarihli "tapu tahrir defteri"dir ve Seydiköy'ün Konya'dan göçmüş Yörük boyları taradından kurulmuş olduğuna işaret etmektedir.
18. yüzyıldan itibaren Batı Anadolu'nun zeytin/üzüm/incir/pamuk ihracatına dayalı olarak uluslararası boyutta gelişiminin bir sonucu olarak Seydiköy, Ege Adaları kaynaklı yoğun bir Rum nüfus akınına konu olmuş ve 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren, bir yandan İzmir'e güneyden giriş öncesinde kilit bir idari merkez olma özelliğine kavuşmuş, bir yandan da Türk nüfus ağırlığını kaybetmiştir. Bu gelişimin en önemli faktörlerden birisi, tren yolu ile birlikte bugünkü yerinde tesis edilmiş olan Gaziemir İstasyonu olmuştur. Yunan işgali sırasında yıkıma uğramış olduğu için ve 1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi sürecinde nahiye merkezi bir süre Cumaovası'na (bugünkü Menderes) taşınmıştır.
Kavala'dan mübadil olarak getirilip iskan edilen yaklaşık 2.500 kişi (529 aile) Seydiköy'ün yeniden imar ve inşası bakımından önemli rol oynamıştır. Bu nüfusa, 1944 başta olmak üzere, sonraki yıllarda iskan edilmiş olan Bulgaristan göçmenlerinin eklenmesiyle ilçe günümüzdeki sosyo-kültürel çehresine kavuşmuştur.
KAYNAK
Seydiköy'de Helenstik, Roma ve Bizans çağlarının da yaşanmış olduğu tarihi kayıtlardan anlaşılmaktadır.İzmir'in 1082 yılında Emir Çaka Bey tarafından alınmasından sonra Anadolu'dan başlayan Türk akınlarıyla İzmir'e yerleşen Seydi Mükremittin Sultanın babası olan Seydi Babanın yöreye gelip yerleşmesiyle o güne kadar "Aşk Köyü-Sevdi Köy" olan ismi Seydiköy olarak anılmaya başlamıştır.İzmir'in sayfiye yerlerinden biri olan Seydiköy bağ, bahçe ve zeytinlikler ile çevrilmiş idi.Cumhuriye sonrası bağlar bozularak tütün tarlası haline getirilmiştir.1970 yılına kadar geçimini tarımla (tütün ve zeytin) sağlamıştır.Bu yıllardan sonra sanayi gelişmiş, çevrede tekstil fabrikaları ve büyük alışveriş merkezleri kurulmuştur.Konut kooperatifçiliğinin ilçemizde artmasıyla ve Emlakbank konutlarının yapılması neticesinde modern ve örnek gösterilebilecek bir şehir merkezi olmuştur....
Gaziemir İzmir’in 13 Km güneyinde İzmir Aydın karayolu üzerinde yer almaktadır. Çatalkaya Dağı’nın eteğinde bulunan ilçenin yüzölçümü 59,722,000 m2 olup, denizden yüksekliği 114 m’dir. Akdeniz iklimi etkisindedir....
KAYNAK
About Gaziemir Today one of the metropolis communes of Izmir, Gaziemir’s history as a settlement landmark starts in the early of 14th century.
With its ancient name “Seydiköy”, in the time of Aydınoğulları Principality with the help of “Gazi Umur Bey”, Gaziemir’s being one of the “Seyyid Mükerremüddin Zaviyesi” foundation, in the 15th and 16th century it became one of the biggest village from demographic and economic angles.
Because of its size according to other settlements in the vincinity, Gaziemir became region-center in the second era of 19th century. Though it was halfly plundered, after the announcement of Republic, with the switched emigrants from Balkan countries, it was reconstructed and again it gained its becoming a center position.
Though the primary economic power was agriculture, with Gaziemir’s being city municipality in 1926, urbanization process started. The start of industrial and trading movements in the 1970’s, and in 1990’s with the help of Adnan Menderes Airport, Agean Free Zone, Emlak Bank residences, and big shopping halls Gaziemir’s appearance has started to change.
With Sarnıç (one of its small town hall) and its 4 parishes, total 16 parishes Gaziemir’s population became, according to the statics, 120.000 though it was 88.000 in 2000, and it is estimated that in the near future it will become 150.000. With its quick and systematic improvements, Gaziemir’s taking the attention of the people who are living outside of Gaziemir because of its life standarts is obviously seen.
Gaziemir today; with the modern town planning apprehension, systematic construction, cultural and sportive activities; peaceful social life, with its projects not only for municipality but for the city, Gaziemir is rising between the metropolis municipalities of Izmir.
Seydiköy ve civarı Türk hakimiyetine halk arasında Aydınoğulları Beyliği'nin kurucusu ve Umur Paşa olarak tanınan, Aydınoğlu Gazi Umur Bey döneminde geçmiştir. Seydiköy'de bulunan ve kuruluş tarihi kesin olarak bilinmeyen Seyyid Mükremeddin Zaviyesi ve Dizdar Hasan Ağa vakfiyesi bir cami ve çeşme, buradaki ilk Türk yerleşiminin çekirdeğini oluşturmuştur ve bunların ilki yerleşime ismini vermiştir. Seydiköy Türk yerleşimi ile ilgili en erken tarihli belge 1530 tarihli "tapu tahrir defteri"dir ve Seydiköy'ün Konya'dan göçmüş Yörük boyları taradından kurulmuş olduğuna işaret etmektedir.
18. yüzyıldan itibaren Batı Anadolu'nun zeytin/üzüm/incir/pamuk ihracatına dayalı olarak uluslararası boyutta gelişiminin bir sonucu olarak Seydiköy, Ege Adaları kaynaklı yoğun bir Rum nüfus akınına konu olmuş ve 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren, bir yandan İzmir'e güneyden giriş öncesinde kilit bir idari merkez olma özelliğine kavuşmuş, bir yandan da Türk nüfus ağırlığını kaybetmiştir. Bu gelişimin en önemli faktörlerden birisi, tren yolu ile birlikte bugünkü yerinde tesis edilmiş olan Gaziemir İstasyonu olmuştur. Yunan işgali sırasında yıkıma uğramış olduğu için ve 1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi sürecinde nahiye merkezi bir süre Cumaovası'na (bugünkü Menderes) taşınmıştır.
Kavala'dan mübadil olarak getirilip iskan edilen yaklaşık 2.500 kişi (529 aile) Seydiköy'ün yeniden imar ve inşası bakımından önemli rol oynamıştır. Bu nüfusa, 1944 başta olmak üzere, sonraki yıllarda iskan edilmiş olan Bulgaristan göçmenlerinin eklenmesiyle ilçe günümüzdeki sosyo-kültürel çehresine kavuşmuştur.
KAYNAK
Seydiköy'de Helenstik, Roma ve Bizans çağlarının da yaşanmış olduğu tarihi kayıtlardan anlaşılmaktadır.İzmir'in 1082 yılında Emir Çaka Bey tarafından alınmasından sonra Anadolu'dan başlayan Türk akınlarıyla İzmir'e yerleşen Seydi Mükremittin Sultanın babası olan Seydi Babanın yöreye gelip yerleşmesiyle o güne kadar "Aşk Köyü-Sevdi Köy" olan ismi Seydiköy olarak anılmaya başlamıştır.İzmir'in sayfiye yerlerinden biri olan Seydiköy bağ, bahçe ve zeytinlikler ile çevrilmiş idi.Cumhuriye sonrası bağlar bozularak tütün tarlası haline getirilmiştir.1970 yılına kadar geçimini tarımla (tütün ve zeytin) sağlamıştır.Bu yıllardan sonra sanayi gelişmiş, çevrede tekstil fabrikaları ve büyük alışveriş merkezleri kurulmuştur.Konut kooperatifçiliğinin ilçemizde artmasıyla ve Emlakbank konutlarının yapılması neticesinde modern ve örnek gösterilebilecek bir şehir merkezi olmuştur....
Gaziemir İzmir’in 13 Km güneyinde İzmir Aydın karayolu üzerinde yer almaktadır. Çatalkaya Dağı’nın eteğinde bulunan ilçenin yüzölçümü 59,722,000 m2 olup, denizden yüksekliği 114 m’dir. Akdeniz iklimi etkisindedir....
KAYNAK
About Gaziemir Today one of the metropolis communes of Izmir, Gaziemir’s history as a settlement landmark starts in the early of 14th century.
With its ancient name “Seydiköy”, in the time of Aydınoğulları Principality with the help of “Gazi Umur Bey”, Gaziemir’s being one of the “Seyyid Mükerremüddin Zaviyesi” foundation, in the 15th and 16th century it became one of the biggest village from demographic and economic angles.
Because of its size according to other settlements in the vincinity, Gaziemir became region-center in the second era of 19th century. Though it was halfly plundered, after the announcement of Republic, with the switched emigrants from Balkan countries, it was reconstructed and again it gained its becoming a center position.
Though the primary economic power was agriculture, with Gaziemir’s being city municipality in 1926, urbanization process started. The start of industrial and trading movements in the 1970’s, and in 1990’s with the help of Adnan Menderes Airport, Agean Free Zone, Emlak Bank residences, and big shopping halls Gaziemir’s appearance has started to change.
With Sarnıç (one of its small town hall) and its 4 parishes, total 16 parishes Gaziemir’s population became, according to the statics, 120.000 though it was 88.000 in 2000, and it is estimated that in the near future it will become 150.000. With its quick and systematic improvements, Gaziemir’s taking the attention of the people who are living outside of Gaziemir because of its life standarts is obviously seen.
Gaziemir today; with the modern town planning apprehension, systematic construction, cultural and sportive activities; peaceful social life, with its projects not only for municipality but for the city, Gaziemir is rising between the metropolis municipalities of Izmir.
HOMEROS NERELİDİR, NEREDE DOĞMUŞTUR?
HOMEROS NERELİDİR, NEREDE DOĞMUŞTUR?
ERCAN ÇOKBANKİRArkeologkaynak
Dünya da İncil’den sonra en çok okunan ve bilinen Homeros’un İlyada ve Odesia destanıdır. Homeros gelmiş geçmiş tüm ozanların ustası ve babasıdır. Onun eserleri tüm dünya insanlarının kitaplığını süsleyen başyapıttır.Bu nedenle onun doğduğu şehir elbette onurlanacak, dolayısıyla Homeros’un şehri olarak anılacaktır. Bu araştırmalar içinde onun İzmirli olduğuyla ilgili bilgiler birçok araştırmada öne çıkmaktadır. Odysseia ve İlyada isimli efsanevi eserleri günümüze kadar ulaşmış olan tarihin ilk batı edebiyatında yazılı dönemi başlatmış, en büyük şairi Homeros’tur. İzmir’de doğmuş olması vereceğimiz örneklerde en kuvvetli olasılıktır. Halikarnaslı(Bodrum) Tarihçi Heredot'a göre M.Ö.850 yıllarında yaşadığı ileri sürülen Homeros, gelmiş geçmiş tüm dünya halklarını etkilemiş, Yunan mitolojisi karakterlerini çizen kişilerden biridir. Tarih boyunca, Anadolulu vurgusunu yapmış olması da onun Batı Anadolu topraklarında ve İzmir’de yaşamış olma olasılığını pekiştirir.*** Homeros'un başyapıtı "İlyada" Destanı, Greklerle, Anadolulu Troia halkı arasında on yıl süren savaşların son kırk günlük bölümünü içerir. Yaklaşık 16.000 mısradan oluşmuştur. Yurt sevgisi ile tutuşan Homeros, bu destanında açık ve net olarak Troia’lıları tutar çünkü onlar ve Homeros Anadoluludur. Yunanlı önder ve savaşçıları gaddar ve saldırgan olarak göstermiştir. Onun Anadolulu olduğunu gösteren en büyük delil*de budur. Homeros'un ikinci yapıtı "Odysseia" Destanında ise, Troia savaşlarından on yıl sonraki*dönem anlatılır. Bu destanda, "Odysseus" isimli bir savaşçının yurduna dönmek için gösterdiği çaba*işlenir. Yaklaşık on iki bin mısradan oluşur.** Anadolu Uygarlıklarının en eski tarih ve kültür kaynakları olan "İlyada" ve "Odysseia" Destanları, Dünya Edebiyatının en çarpıcı metinleri ve ilk yazılı metinler olarak derlenmiş destanlar olup, günümüz yaşamında etkisini tüm şiirselliği ile sürdürmektedir.Anadolu’da yaşayan toplulukların yaratığı sanat eserlerinin Yunan sanatı, Yunan ekolü olarak adlandırılmasından çok rahatsız olan Sabahattin Eyüpoğlu,(1908-1973) Homeros için bakın “…bu Yunan eğilimine karşı bir fikir öne sürmüştür: eski Yunan okullarına gitmeye gerek yoktur, çünkü Homeros Anadoluludur, yani başlangıçtan itibaren -bizden birisidir- kapımızın önüne koyduğumuz ve ismini kitaplarımızdan sildiğimiz Anadolu çocuğu” bu yüzden okunmalıdır, demiştir. O yılların sanat ve edebiyatında Anadolu ve Anadoluluk egemendir. Homeros ile ilgili tüm yayın ve araştırmalarda ki bilgiler kesin değildir. Homeros’a birçok kent sahip çıkar. Tabii ki onun İzmirli, Kyme’li(Aliağa) veya Samos’lu olması o şehir için onur kaynağıdır. * Homeros'a yedi kent sahip çıkarak, kendi hemşehrileri olduğu onurunu yaşamak için iddia da bulunmuşlardır. Bu kentler içindeki Salamis, Argos, Atina ve Rodos'ta, Homeros'un yaşadığını ileri sürmek, bilim dışıdır. O çağlarda bu adı geçen şehirlerde ve dolaylarında bu kültür henüz gelişmemişti. Çünkü Homeros*destanlarını bir Anadolu lehçesi olan İonia’ca ile (Aoilia) sınır kenti İzmir'de yazmış olmalıdır. O çağlarda değindiğimiz gibi bu bölgelerde yazı henüz yoktur. Ayrıca o çağlarda bu eserleri Yunanistan'da değil yazılacak, okuyacak ve anlayacak bir kültür düzeyinin bulunduğu düşünülemez. Homeros'tan ancak 200 yıl* sonra örneğin Sokrates okuma yazmayı Smyrna’da öğrenmiştir.*** Homeros'un Sakızlı olduğunu iddia edenler, doğruluğunu ifade edecek bir kanıt ve belge de gösteremezler. Geçmişten bu yana Homeros destanlarını ezbere okuyan Samos’lu bir aile fertleri, köklerinin Homeros’tan geldiğini iddia ederler. Bunun yanında başka bir anlatımda, Homeros'un Sakız'a sürgün gittiğine dair söylentiler vardır, bu bağlamda adada Homeros Kayalıkları diye isimlendirilen bir yer bulunmaktadır. Geriye Kolophon (Değirmendere) ve Smyrna kalmaktadır.Homeros’un Anadolulu ve İzmirli olduğuna dair en güzel kanıt Strabon’un”Geographika” adlı eserinde “Homeros’un ksoanon’u(tahtadan yapılmış heykel) bulunan Homereion adı verilen dörtkenarlı bir portik bulunur. Bu nedenle Smyrna’lılar Homeros üzerinde özellikle hak iddia ederler ve gerçekten de kentin bir tip tunç sikkesi Homereion adını taşır.” diyerek Homeros’un İzmirli olduğunu kaydeder. Miletos’lu Hekataios’un söylediğine göre (M.Ö.VI:yüzyılda yaşamış),”İzmir körfezine Meles Çayı nedeniyle Meles Körfezi adı verilirdi”. Aristoteles(M.Ö.384-322)ve çağdaşı Kyme’li Ephoros, “Hemoros’un Meles kıyılarında doğmuş bulunduğu yolundaki atalardan kalma söylenceyi tekrarlayıp yaydılar; bu söylence, o doğum yerinin İzmir’den kısa bir yüryüş uzaklığında bulunduğu anlamına gelir” diye anlatır Cecil john Cadoux, İzmir anlatılarında, Meles Çayı, İzmir’in hemen dışında Kervan Köprüsü altından geçen çaydır. Güney yanda 10 mil ilerdeki tepelerde (İzmir-Gaziemir arasında) doğar, içinden geçerek aktığı verimli ve güzel, ama dar bir vadiyi doğudan (Buca’nın bulunduğu yandan) ve batıdan Paradiso/Kızılçulu/Şirinyer’in bulunduğu yandan sınırlayan ormanlık yamaçlardan gelen birkaç kolu alır. Yağmurlu mevsimde kabaran bir sel yatağına döndüğü halde yaz mevsiminde genellikle kuru yahut kuruya yakındır. Sanıldığına göre ilkçağ’da şimdikine göre suyu daha boldu, çünkü o zaman yörede ağaçlar çok daha fazlaydı, dolayısıyla yağmur daha sık yağardı. Bunun ağzının 3/4 mil kadar ilersinde, bu çay ile Artemis/Diana Hamamı(Halkapınar gölcüğü) arasında bugün Tepecik denen bir höyük yükseltisi vardır. Meles Çayının çıktığı ve denize kavuştuğu bölgeyi anlatır. Bu anlatımların en eskisi, (sözde Homeros’un yazmış olduğu), belki de M.Ö VI. yüzyılın- yani İzmir’in, olasılıkla körfezin kuzeydoğu köşesinde(yıkılmış ve sönükleşmiş durumda) bulunduğu dönemin- yapıtı olan “Artemis’e İlahi”de bulunur. (Bu eserde)tanrıça, İzmir’den geçerek, “derinlere kadar kamışların kök saldığı Meles’te atlarını suladıktan sonra” arabasını Kolophon yanındaki Klaraos’a sürdü diye anlatır.Plinius,(M.S.23-79) İzmir’i “pek uzak olmayan bir yerde doğan Meles’in nimetlerinden yararlanan kent” diye betimlemiştir. Ozan Statius (M.S.61-96) İzmir’de doğmuş olan birinin suyunu içtiği akarsu diye, pek ünlü kaynağı olan Meles’ten söz eder. Araştırmacı Cecil John Cadoux,“Yaşamı M.S IV.yüzyılda geçen bir sofist, Himerios, ( ekte görüleceği gibi, Nikoy Kapapa’nın Seydiköy kitabında ki 1920 yılına ait bir yerleşim planı ile 1900 yıllarında çizilmiş bir Seydiköy vaziyet planında da Meles Çayı kaynağına verilen bir isim olarak görülecektir) Meles’in İzmir’in dış mahallerinde, birbirine çok yakın birçok kaynaktan çıktığını ve hemen orada kayıkların girebileceği, kürek çekmeye olanak verecek kadar yeterli derinlikte geniş bir göl oluşturduğunu, sonra kamışların, servilerin kapladığı kıyılar arasından aktığını yavaşça ve sessizce “en çok sevdiği oğlanın yanında olma fırsatını bir şey çalarcasına elde etmek isteyen bir sevdalı imiş gibi” denize karıştığını anlatıyor. Aristotales, Homeros'un doğumunu şöyle anlatır: "Anadolu'ya İyon göçleri sırasında İos Adası'nın bir kızı olan Kriteis, bir ilah tarafından hamile bırakılır. Bu kadın Egina'ya kaçarsa da, korsanlar, kadını İzmir'de Lidya Kralı Maion'a sunarlar. Kral, kadına aşık olur ve onunla evlenir. Bir süre sonra Kriteis, Meles Çayı kenarında Homeros'u doğurur ve akabinde ölür. Maion bu kendinden olmayan çocuğu büyütür ve ona doğduğu yeri vurgulayan "Melesigenes" (Meles'in çocuğu) ismini verir.*********** Antik çağın çeşitli yazarları Homeros'un yaşantısı hakkında farklı şeyler söylemelerine karşın birleştikleri iki önemli konu vardır: Kör olan Homeros, İzmir doğumludur ve bu şair Meles Çayı'nın kıyısında şiirlerini söylemiş, çayın denize kavuşmak için kıvrıla fışkıra ilerlediği yörelerde*lir çalarak*destanlar şakımıştır...*** Eski yazarlar, Meles Çayı'nın günümüzdeki Halkapınar Çayı olduğu konusunda birleşmişlerdir.*Ancak, modern çağın yazarları, tarihçileri ve arkeologları, Meles Çayı'nın Kemer Çayı olduğuna dair eğilime sahiptirler...*** Deniz perilerine ismini veren ve kaynağından denize kadar yatağını kazan Meles, kentin kapıları*önünde kolunu uzatır. Kaynadığı yer, denize doğru suları akan bir hamamdır. (Diana Hamamları) Meles, mağaraların, evlerin ve ağaçlık korulukların arasından geçip gider. Meles çağıldamaz, bunun dalgaları sessiz ve usulca denize kavuşur. Bazen, denizin dalgaları köpürünce Meles'in dalgaları geri bile çekilir. Meles'in her tarafı balıkla doludur. Yaz, kış aynı seviyededir. Ne kurur ve ne de kükrer. Meles, serseri değildir, yatağını terk etmez, çünkü İzmir'in aşığıdır. Onun amacı, şehri öpe koklaya, yavaş-yavaş sevişerek, denize ulaşmaktır..." Araştırmacı işte böyle bahseder Homeros ve doğduğu yerden.*Meles Çayı ile özdeşleşmiş olan Homeros’un ikinci adı da “Meles kıyıları yöresinde doğmuş” anlamında Melesigenes’tir. Bu nedenle meles isminin etimolojisini bilmekte yarar vardır. Meles adı Luvi dilinde Mela anlamına gelmektedir. Anlamını Bilge Umar, M(a)-Ela, “Ana Tanrıça-Geçidi” yani “Ana Tanrıça tapkısı yerine giden geçit, boğaz” anlamına geldiğini ifade eder.Pausanias’ın yapıtının bir yerinde Meles ile ilgili şöyle diyor: “Smyrna’lıların ülkesinde Melés, çok güzel bir akarsudur. Kaynak yerinde bir mağara vardır. Oméros, şiirli öykülerini orada yaratmış imiş.”Homeros’u İzmirli olarak kabul edenler için kentin neresinden olduğu önemli değildir. İster Gaziemirli, ister Bornovalı isterse Halkapınar’dan olsun. Hiç önemli değildir. Yeter ki İzmirli olsun. Bu nedenle bu konunun araştırılmasının bazıları için önemli olmayacağını düşünürüm. Homeros’un yeter ki İzmirli olduğu herkes tarafından kabul görsün.Tarih boyu İzmir’i ziyaret eden seyyah ve gezginler, İzmir’de onu ararlar. “Meraklılar, ‘Homeros’un Mağaraları’ denilen yeri ziyaret ederler. Gezgin Anacharsis yalnızca bir mağaradan söz eder. Onun tanıklığına göre o mağara, Homeros’un yapıtlarını orada yazdığını ileri süren eski İzmir’liler için kutsaldır.”d’Estourmel’den de ilginç bir sav işitiriz. “Bir saatlik uzaklıkta ve yabanıl bir yörede, su perilerinin mağarasını, daha doğrusu mağaralarını buldum.”diye bahseder. Burası acaba Seydiköy olamaz mı, merak etmediniz mi? Neden İzmir’i ziyaret eden tüm gezginler Seydiköy’e(Sevdiköy) uğruyorlardı? Hangisi uğramadı ki, 1698 yılında İzmir’i ziyaret eden C.de. Bruyn Seydiköy’de Hollanda Konsolosunun yaşadığından bahseder. Hollandalı ailelerden ‘Madama Han Hoschpied, Van Lennep ve Wilkamann’ ailelerinin İzmir’de tercihi Seydiköy olmuştur. XVIII. Yüzyıl seyyahlarından Angelicus Maria Myler, Limaens Charles, Choiseul Gouffier aklımıza gelenlerdir. Richard Chandler İngiliz ailelerden By. Death, Crowly’li yanında Fransız gezginlerin bu uğrak yerinden bahsederler. Karl Von Scherzer’de 1873 yıllarında İzmir’e ziyarete gelenlerin yanında İzmirli Rumların ‘Homeros Bilim Derneğini” konu eder. İzmir’in kurulduğu günden bu yana hemşehrisi olan Homeros’u ziyaret için gelenlerin uğrak yeri olan Seydiköy’ünde, Fransa’nın meşhur botanikçisi Sherard yaşamına buralarda devam etme kararını verir. Yine Lamartine Seydiköy’ün neyine vurulmuştu ki İzmir’e her gelişinde Meles Çayının kaynağının bulunduğu bu toprakları ziyaret ediyordu. Çünkü ziyaret edenler, Homeros’un yaşadığı havayı teneffüs etmek, onun yaşadığı topraklarda yürümek istiyorlardı. *** Meles Çayını iyi tanıyan biri olarak burada bazı ekler yapmak yerinde olacaktır. Meles Çayı Gaziemir (Seydiköy) den çıkar. Çıktığı yer Çatalkaya’dır. Bu kısımlardan itibaren çağlayarak Seydi Babanın (Seyd-i Mükremüddün) altından kıvrıla-kıvrıla akarak şimdiki Serbest Bölge içinden geçerek, Hava Eğitim Okulunun altından kaynayarak gelen Yobaz Deresi ile birleşir Şirinyer, Gürçeşme’den geçerek İzmir Körfezine dökülür. Şimdi burada bir saptama yapalım. Yunanlı yazar Nikos Kapapa, TO EEBNTİKİOİ” adlı kitabının 186. sayfasında 1920 yılında hazırlanmış Seydiköy yerleşim planının Çatalkaya’dan kaynayan Kuzey-batı kısmından geçen bu dereye Himeros adını vermesi bir tesadüf olabilir mi? Yazarın bu kitabında Seydiköy’ü anlatırken XIX. yüzyıl sonlarında Seydiköy’de yaz-kış devamlı akan altı tane dereden bahseder. Yine Homeros ile ilgili bilgilerde Meles Çayının doğduğu yerlerde bir mağarada dünyaya geldiği ifadesi geçmektedir. Düşündüğümüz zaman Meles Çayının geçtiği alanlarda mağara yoktur. Çatalkaya’da mağara çoktur. Yine Homeros Vadisi olarak anlatılan yerleri gezerseniz, anlatılan Homeros Vadisine en uygun yerin Gaziemir’den inen Himeros Çayının Çatalkaya kısımları buna uygun yer olmalıdır.
ERCAN ÇOKBANKİRArkeologkaynak
ERCAN ÇOKBANKİRArkeologkaynak
Dünya da İncil’den sonra en çok okunan ve bilinen Homeros’un İlyada ve Odesia destanıdır. Homeros gelmiş geçmiş tüm ozanların ustası ve babasıdır. Onun eserleri tüm dünya insanlarının kitaplığını süsleyen başyapıttır.Bu nedenle onun doğduğu şehir elbette onurlanacak, dolayısıyla Homeros’un şehri olarak anılacaktır. Bu araştırmalar içinde onun İzmirli olduğuyla ilgili bilgiler birçok araştırmada öne çıkmaktadır. Odysseia ve İlyada isimli efsanevi eserleri günümüze kadar ulaşmış olan tarihin ilk batı edebiyatında yazılı dönemi başlatmış, en büyük şairi Homeros’tur. İzmir’de doğmuş olması vereceğimiz örneklerde en kuvvetli olasılıktır. Halikarnaslı(Bodrum) Tarihçi Heredot'a göre M.Ö.850 yıllarında yaşadığı ileri sürülen Homeros, gelmiş geçmiş tüm dünya halklarını etkilemiş, Yunan mitolojisi karakterlerini çizen kişilerden biridir. Tarih boyunca, Anadolulu vurgusunu yapmış olması da onun Batı Anadolu topraklarında ve İzmir’de yaşamış olma olasılığını pekiştirir.*** Homeros'un başyapıtı "İlyada" Destanı, Greklerle, Anadolulu Troia halkı arasında on yıl süren savaşların son kırk günlük bölümünü içerir. Yaklaşık 16.000 mısradan oluşmuştur. Yurt sevgisi ile tutuşan Homeros, bu destanında açık ve net olarak Troia’lıları tutar çünkü onlar ve Homeros Anadoluludur. Yunanlı önder ve savaşçıları gaddar ve saldırgan olarak göstermiştir. Onun Anadolulu olduğunu gösteren en büyük delil*de budur. Homeros'un ikinci yapıtı "Odysseia" Destanında ise, Troia savaşlarından on yıl sonraki*dönem anlatılır. Bu destanda, "Odysseus" isimli bir savaşçının yurduna dönmek için gösterdiği çaba*işlenir. Yaklaşık on iki bin mısradan oluşur.** Anadolu Uygarlıklarının en eski tarih ve kültür kaynakları olan "İlyada" ve "Odysseia" Destanları, Dünya Edebiyatının en çarpıcı metinleri ve ilk yazılı metinler olarak derlenmiş destanlar olup, günümüz yaşamında etkisini tüm şiirselliği ile sürdürmektedir.Anadolu’da yaşayan toplulukların yaratığı sanat eserlerinin Yunan sanatı, Yunan ekolü olarak adlandırılmasından çok rahatsız olan Sabahattin Eyüpoğlu,(1908-1973) Homeros için bakın “…bu Yunan eğilimine karşı bir fikir öne sürmüştür: eski Yunan okullarına gitmeye gerek yoktur, çünkü Homeros Anadoluludur, yani başlangıçtan itibaren -bizden birisidir- kapımızın önüne koyduğumuz ve ismini kitaplarımızdan sildiğimiz Anadolu çocuğu” bu yüzden okunmalıdır, demiştir. O yılların sanat ve edebiyatında Anadolu ve Anadoluluk egemendir. Homeros ile ilgili tüm yayın ve araştırmalarda ki bilgiler kesin değildir. Homeros’a birçok kent sahip çıkar. Tabii ki onun İzmirli, Kyme’li(Aliağa) veya Samos’lu olması o şehir için onur kaynağıdır. * Homeros'a yedi kent sahip çıkarak, kendi hemşehrileri olduğu onurunu yaşamak için iddia da bulunmuşlardır. Bu kentler içindeki Salamis, Argos, Atina ve Rodos'ta, Homeros'un yaşadığını ileri sürmek, bilim dışıdır. O çağlarda bu adı geçen şehirlerde ve dolaylarında bu kültür henüz gelişmemişti. Çünkü Homeros*destanlarını bir Anadolu lehçesi olan İonia’ca ile (Aoilia) sınır kenti İzmir'de yazmış olmalıdır. O çağlarda değindiğimiz gibi bu bölgelerde yazı henüz yoktur. Ayrıca o çağlarda bu eserleri Yunanistan'da değil yazılacak, okuyacak ve anlayacak bir kültür düzeyinin bulunduğu düşünülemez. Homeros'tan ancak 200 yıl* sonra örneğin Sokrates okuma yazmayı Smyrna’da öğrenmiştir.*** Homeros'un Sakızlı olduğunu iddia edenler, doğruluğunu ifade edecek bir kanıt ve belge de gösteremezler. Geçmişten bu yana Homeros destanlarını ezbere okuyan Samos’lu bir aile fertleri, köklerinin Homeros’tan geldiğini iddia ederler. Bunun yanında başka bir anlatımda, Homeros'un Sakız'a sürgün gittiğine dair söylentiler vardır, bu bağlamda adada Homeros Kayalıkları diye isimlendirilen bir yer bulunmaktadır. Geriye Kolophon (Değirmendere) ve Smyrna kalmaktadır.Homeros’un Anadolulu ve İzmirli olduğuna dair en güzel kanıt Strabon’un”Geographika” adlı eserinde “Homeros’un ksoanon’u(tahtadan yapılmış heykel) bulunan Homereion adı verilen dörtkenarlı bir portik bulunur. Bu nedenle Smyrna’lılar Homeros üzerinde özellikle hak iddia ederler ve gerçekten de kentin bir tip tunç sikkesi Homereion adını taşır.” diyerek Homeros’un İzmirli olduğunu kaydeder. Miletos’lu Hekataios’un söylediğine göre (M.Ö.VI:yüzyılda yaşamış),”İzmir körfezine Meles Çayı nedeniyle Meles Körfezi adı verilirdi”. Aristoteles(M.Ö.384-322)ve çağdaşı Kyme’li Ephoros, “Hemoros’un Meles kıyılarında doğmuş bulunduğu yolundaki atalardan kalma söylenceyi tekrarlayıp yaydılar; bu söylence, o doğum yerinin İzmir’den kısa bir yüryüş uzaklığında bulunduğu anlamına gelir” diye anlatır Cecil john Cadoux, İzmir anlatılarında, Meles Çayı, İzmir’in hemen dışında Kervan Köprüsü altından geçen çaydır. Güney yanda 10 mil ilerdeki tepelerde (İzmir-Gaziemir arasında) doğar, içinden geçerek aktığı verimli ve güzel, ama dar bir vadiyi doğudan (Buca’nın bulunduğu yandan) ve batıdan Paradiso/Kızılçulu/Şirinyer’in bulunduğu yandan sınırlayan ormanlık yamaçlardan gelen birkaç kolu alır. Yağmurlu mevsimde kabaran bir sel yatağına döndüğü halde yaz mevsiminde genellikle kuru yahut kuruya yakındır. Sanıldığına göre ilkçağ’da şimdikine göre suyu daha boldu, çünkü o zaman yörede ağaçlar çok daha fazlaydı, dolayısıyla yağmur daha sık yağardı. Bunun ağzının 3/4 mil kadar ilersinde, bu çay ile Artemis/Diana Hamamı(Halkapınar gölcüğü) arasında bugün Tepecik denen bir höyük yükseltisi vardır. Meles Çayının çıktığı ve denize kavuştuğu bölgeyi anlatır. Bu anlatımların en eskisi, (sözde Homeros’un yazmış olduğu), belki de M.Ö VI. yüzyılın- yani İzmir’in, olasılıkla körfezin kuzeydoğu köşesinde(yıkılmış ve sönükleşmiş durumda) bulunduğu dönemin- yapıtı olan “Artemis’e İlahi”de bulunur. (Bu eserde)tanrıça, İzmir’den geçerek, “derinlere kadar kamışların kök saldığı Meles’te atlarını suladıktan sonra” arabasını Kolophon yanındaki Klaraos’a sürdü diye anlatır.Plinius,(M.S.23-79) İzmir’i “pek uzak olmayan bir yerde doğan Meles’in nimetlerinden yararlanan kent” diye betimlemiştir. Ozan Statius (M.S.61-96) İzmir’de doğmuş olan birinin suyunu içtiği akarsu diye, pek ünlü kaynağı olan Meles’ten söz eder. Araştırmacı Cecil John Cadoux,“Yaşamı M.S IV.yüzyılda geçen bir sofist, Himerios, ( ekte görüleceği gibi, Nikoy Kapapa’nın Seydiköy kitabında ki 1920 yılına ait bir yerleşim planı ile 1900 yıllarında çizilmiş bir Seydiköy vaziyet planında da Meles Çayı kaynağına verilen bir isim olarak görülecektir) Meles’in İzmir’in dış mahallerinde, birbirine çok yakın birçok kaynaktan çıktığını ve hemen orada kayıkların girebileceği, kürek çekmeye olanak verecek kadar yeterli derinlikte geniş bir göl oluşturduğunu, sonra kamışların, servilerin kapladığı kıyılar arasından aktığını yavaşça ve sessizce “en çok sevdiği oğlanın yanında olma fırsatını bir şey çalarcasına elde etmek isteyen bir sevdalı imiş gibi” denize karıştığını anlatıyor. Aristotales, Homeros'un doğumunu şöyle anlatır: "Anadolu'ya İyon göçleri sırasında İos Adası'nın bir kızı olan Kriteis, bir ilah tarafından hamile bırakılır. Bu kadın Egina'ya kaçarsa da, korsanlar, kadını İzmir'de Lidya Kralı Maion'a sunarlar. Kral, kadına aşık olur ve onunla evlenir. Bir süre sonra Kriteis, Meles Çayı kenarında Homeros'u doğurur ve akabinde ölür. Maion bu kendinden olmayan çocuğu büyütür ve ona doğduğu yeri vurgulayan "Melesigenes" (Meles'in çocuğu) ismini verir.*********** Antik çağın çeşitli yazarları Homeros'un yaşantısı hakkında farklı şeyler söylemelerine karşın birleştikleri iki önemli konu vardır: Kör olan Homeros, İzmir doğumludur ve bu şair Meles Çayı'nın kıyısında şiirlerini söylemiş, çayın denize kavuşmak için kıvrıla fışkıra ilerlediği yörelerde*lir çalarak*destanlar şakımıştır...*** Eski yazarlar, Meles Çayı'nın günümüzdeki Halkapınar Çayı olduğu konusunda birleşmişlerdir.*Ancak, modern çağın yazarları, tarihçileri ve arkeologları, Meles Çayı'nın Kemer Çayı olduğuna dair eğilime sahiptirler...*** Deniz perilerine ismini veren ve kaynağından denize kadar yatağını kazan Meles, kentin kapıları*önünde kolunu uzatır. Kaynadığı yer, denize doğru suları akan bir hamamdır. (Diana Hamamları) Meles, mağaraların, evlerin ve ağaçlık korulukların arasından geçip gider. Meles çağıldamaz, bunun dalgaları sessiz ve usulca denize kavuşur. Bazen, denizin dalgaları köpürünce Meles'in dalgaları geri bile çekilir. Meles'in her tarafı balıkla doludur. Yaz, kış aynı seviyededir. Ne kurur ve ne de kükrer. Meles, serseri değildir, yatağını terk etmez, çünkü İzmir'in aşığıdır. Onun amacı, şehri öpe koklaya, yavaş-yavaş sevişerek, denize ulaşmaktır..." Araştırmacı işte böyle bahseder Homeros ve doğduğu yerden.*Meles Çayı ile özdeşleşmiş olan Homeros’un ikinci adı da “Meles kıyıları yöresinde doğmuş” anlamında Melesigenes’tir. Bu nedenle meles isminin etimolojisini bilmekte yarar vardır. Meles adı Luvi dilinde Mela anlamına gelmektedir. Anlamını Bilge Umar, M(a)-Ela, “Ana Tanrıça-Geçidi” yani “Ana Tanrıça tapkısı yerine giden geçit, boğaz” anlamına geldiğini ifade eder.Pausanias’ın yapıtının bir yerinde Meles ile ilgili şöyle diyor: “Smyrna’lıların ülkesinde Melés, çok güzel bir akarsudur. Kaynak yerinde bir mağara vardır. Oméros, şiirli öykülerini orada yaratmış imiş.”Homeros’u İzmirli olarak kabul edenler için kentin neresinden olduğu önemli değildir. İster Gaziemirli, ister Bornovalı isterse Halkapınar’dan olsun. Hiç önemli değildir. Yeter ki İzmirli olsun. Bu nedenle bu konunun araştırılmasının bazıları için önemli olmayacağını düşünürüm. Homeros’un yeter ki İzmirli olduğu herkes tarafından kabul görsün.Tarih boyu İzmir’i ziyaret eden seyyah ve gezginler, İzmir’de onu ararlar. “Meraklılar, ‘Homeros’un Mağaraları’ denilen yeri ziyaret ederler. Gezgin Anacharsis yalnızca bir mağaradan söz eder. Onun tanıklığına göre o mağara, Homeros’un yapıtlarını orada yazdığını ileri süren eski İzmir’liler için kutsaldır.”d’Estourmel’den de ilginç bir sav işitiriz. “Bir saatlik uzaklıkta ve yabanıl bir yörede, su perilerinin mağarasını, daha doğrusu mağaralarını buldum.”diye bahseder. Burası acaba Seydiköy olamaz mı, merak etmediniz mi? Neden İzmir’i ziyaret eden tüm gezginler Seydiköy’e(Sevdiköy) uğruyorlardı? Hangisi uğramadı ki, 1698 yılında İzmir’i ziyaret eden C.de. Bruyn Seydiköy’de Hollanda Konsolosunun yaşadığından bahseder. Hollandalı ailelerden ‘Madama Han Hoschpied, Van Lennep ve Wilkamann’ ailelerinin İzmir’de tercihi Seydiköy olmuştur. XVIII. Yüzyıl seyyahlarından Angelicus Maria Myler, Limaens Charles, Choiseul Gouffier aklımıza gelenlerdir. Richard Chandler İngiliz ailelerden By. Death, Crowly’li yanında Fransız gezginlerin bu uğrak yerinden bahsederler. Karl Von Scherzer’de 1873 yıllarında İzmir’e ziyarete gelenlerin yanında İzmirli Rumların ‘Homeros Bilim Derneğini” konu eder. İzmir’in kurulduğu günden bu yana hemşehrisi olan Homeros’u ziyaret için gelenlerin uğrak yeri olan Seydiköy’ünde, Fransa’nın meşhur botanikçisi Sherard yaşamına buralarda devam etme kararını verir. Yine Lamartine Seydiköy’ün neyine vurulmuştu ki İzmir’e her gelişinde Meles Çayının kaynağının bulunduğu bu toprakları ziyaret ediyordu. Çünkü ziyaret edenler, Homeros’un yaşadığı havayı teneffüs etmek, onun yaşadığı topraklarda yürümek istiyorlardı. *** Meles Çayını iyi tanıyan biri olarak burada bazı ekler yapmak yerinde olacaktır. Meles Çayı Gaziemir (Seydiköy) den çıkar. Çıktığı yer Çatalkaya’dır. Bu kısımlardan itibaren çağlayarak Seydi Babanın (Seyd-i Mükremüddün) altından kıvrıla-kıvrıla akarak şimdiki Serbest Bölge içinden geçerek, Hava Eğitim Okulunun altından kaynayarak gelen Yobaz Deresi ile birleşir Şirinyer, Gürçeşme’den geçerek İzmir Körfezine dökülür. Şimdi burada bir saptama yapalım. Yunanlı yazar Nikos Kapapa, TO EEBNTİKİOİ” adlı kitabının 186. sayfasında 1920 yılında hazırlanmış Seydiköy yerleşim planının Çatalkaya’dan kaynayan Kuzey-batı kısmından geçen bu dereye Himeros adını vermesi bir tesadüf olabilir mi? Yazarın bu kitabında Seydiköy’ü anlatırken XIX. yüzyıl sonlarında Seydiköy’de yaz-kış devamlı akan altı tane dereden bahseder. Yine Homeros ile ilgili bilgilerde Meles Çayının doğduğu yerlerde bir mağarada dünyaya geldiği ifadesi geçmektedir. Düşündüğümüz zaman Meles Çayının geçtiği alanlarda mağara yoktur. Çatalkaya’da mağara çoktur. Yine Homeros Vadisi olarak anlatılan yerleri gezerseniz, anlatılan Homeros Vadisine en uygun yerin Gaziemir’den inen Himeros Çayının Çatalkaya kısımları buna uygun yer olmalıdır.
ERCAN ÇOKBANKİRArkeologkaynak
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)