Yalçın Bayer Gaziemir'i Anlattı
Yalçın Bayer Gaziemir'i Anlattı CHP’li bir belediyede alışılmadık bir modelGAZİEMİR, İzmir’in güney kapısı sayılıyor. Yani Adnan Menderes Havalimanı ile Ege Serbest Bölgesi’nin bulunduğu 120 bin nüfuslu bir ilçe.Son yıllarda düzenli gelişen ender bölgelerden biri... Zengin Rum Levantenlerinin yaşadığı Seydiköy 1926’da belediye olmuş, 1960’larda ismi Gaziemir olarak değiştirilmiş. Gaziemir ismi, Gazi Umur Bey’den geliyor. CHP, 59 yıl sonra ilk kez belediye başkanlığını kazanmış. Yani, 1950’deki CHP’li Halil Tan’dan sonra bir başka Halil; Halil İbrahim Şenol seçilmiş. Balkan kökenli olan Şenol 20 yıllık bir belediyeci. Makine mühendisi olarak Konak Belediyesi’nin en alt kademesinden Başkan Yardımcılığı’na kadar gelmiş. Parti büyüklerinin ‘umutsuz’ gördükleri seçimi yoğun bir ekip çalışması sonucunda almayı başarmış... CHP % 50 oy alırken, AKP % 29’da kalmış, yani 13 bin fark atılmış... Tek katlı evlerin apartmana dönüşmesiyle son yıllarda ‘kentlileşmeye’ başlamış Gaziemir. Ama altyapı sorunları da o ölçüde artmış... Son yıllardaki göçlerle Boşnak, Pomak ve Arnavut kökenlilerin oranı % 30-40’lara düşmüş. İzmir’de ‘kavga edilmeyen’ bir ilçe olarak kabul ediliyor Gaziemir...Belediyecilikteki deneyimlerinden ötürü ‘Kent Doktoru’ olarak tanımlanan H. İbrahim Şenol, pek görülmedik şekilde CHP İlçe Başkanı Yüksel Demirsoy ile uyum içinde çalışıyor ve bu sonucu almalarının gerekçesini şöyle açıklıyor:“Ben önceki seçimi 2 bin oyla kaybetmiştim. İlçe Başkanımız ile beş yıl gezmedik ev ve dükkân bırakmadık, vatandaşlarımızla iç içe olduk. Bu kadar fark yaratacağımızı Genel Merkez bile ummuyordu.”Bu köşede sık sık yineleriz. Münih Belediye Başkanı Christian Ude’ye “Kentinizin coğrafyasını tanımlar mısınız?” diye sorduğumuzu, onun da “Üçte biri yeşil alan, üçte biri konut ve üçte biri de havaalanı” dediğini... Şenol’a da aynı soruyu sorduk, o da şöyle yanıtladı:“% 50 orman, % 35 yerleşim alanı, % 15 de Adnan Menderes Havalimanı ve Ege Serbest Bölgesi.”Böyle bir soruya hemen yanıt verebilecek kaç belediye başkanı vardır? Gaziemir’in coğrafyasında taşıyabileceği nüfus en son 250 bin olarak hesaplanıyor.Ege Serbest Bölgesi’nde 350 ruhsatlı olmak üzere 282 firma faaliyet halindeymiş; 13 bin kişi çalışıyor... Başbakan Erdoğan’ın belediye binasını açtıktan üç ay sonra yasa gereği kapatılarak Gaziemir’e bağlanan Sarnıç Beldesi’ndeki 10 bin konutundan tapusu bulunmayan 8 bininin 2B’ye girmesi bir ‘kanayan yara’ olarak başkanın önünde duruyor. Vatandaş ecrimisil ödemekte dahi zorlanıyormuş. Bu nedenle Belediye Başkanı’nın eşinin başkanlığında bir bir dernek kurulmuş; ilk önce kız öğrencilere burs, yurt ve yoksul ailelere gıda yardımı ile yaşlılara bakım projesi gerçekleştirilmeye başlanmış.CHP’de bazı belediyeler artık vatandaşına sahip çıkma, adam yerine koyma, hizmet götürme gibi modelleri daha çağdaş bir yöntemle uygulamaya sokuyor; AKP’den ‘kopyalanmış’ olsa bile... Başkan bu nedenle “Ben solcuyum, bu projeleri soldan bakarak yaptım” diyor.Ama; AKP’den devralınan kredibilitesi tüketilmiş, az miktardaki arsaları dahi satılmış, 18 trilyon borcu olan, sigorta ve vergi borçlarını ödemekte zorluk çeken, gelir-gider dengesi bozulmuş, yaklaşık 30 trilyon bütçeli ve de 100 memur ve 334 işçisi olan bir belediyede iş yapmak pek kolay olmasa gerek.7 yıldaki zam şampiyonlarıCHP Gaziemir İlçe Başkanı Yüksel Demirsoy, 10 bin adet “Zam şampiyonu AKP” başlıklı bir broşür dağıtıyordu. Yeni bastırmış bunu. Yani AKP iktidarında ‘mutfaktaki yangın’ nereden nereye gelmiş. 2002 Kasım’ında bir kilo soğan 10 kuruş iken bugün 1.8 liraya yükselmiş, artış oranı % 1770... Pirinçteki artış % 491, sütte % 221, patateste % 915, mercimekte % 408, tüpte % 194, domateste % 827, fasulyede % 229, tozşekerde % 118, tuzda % 525, ekmekte % 150, zeytinde % 288, kömürde % 111, peynirde % 141, siyah çayda % 150 ve doğalgazda % 118... Broşürün arkasında da AKP’nin özelleştirme politikaları sonucu bankalar başta olmak üzere KİT’leri kime sattığı bir tablo halinde yer alıyor ve “İşte Türkiye’yi pazarlayanlar ve ‘babalar gibi satanların’ icraatları” deniyor...Prof. Alacakaptan’ın gözyaşlarıUĞUR Mumcu’nun katledilişinin 17. yılında CHP’li belediyelerin tamamına yakını çeşitli anma etkinlikleri düzenledi... İstanbul dışında Tekirdağ’dan Bodrum’a kadar birçok etkinlik vardı. Karabağlar Belediyesi bir Uğur Mumcu heykeli yaptırmıştı. Balçova’daki paneli 3 bin kişi izledi. Hikmet Çetinkaya’dan Şükran Soner’e, Alev Coşkun’dan Ataol Behramoğlu’na kadar onlarca konuşmacı, Uğur Mumcu’nun katillerinden hesap sorulmasını istediler. Etkinliklerin en ilginci ise Gaziemir’deki idi... Çünkü ilk kez düzenleniyordu. Nedeni ise şu ana kadar CHP’li bir yönetimin olmamasıydı. Panelin konuşmacıları, cezaevi arkadaşı ve hocası Prof. Dr. Uğur Alacakaptan ile çalışma arkadaşları Fikret İlkiz, Erbil Tuşalp, Celal Başlangıç, Yalçın Bayer, ayrıca İzmir’den gazeteci dostları Gönül Soyoğul ve Atilla Sertel’di. Prof. Uğur Alacakaptan, ‘hücre arkadaşı’ Uğur Mumcu’nun ölüm haberini nasıl aldığını anlatırken gözyaşlarına boğuldu ve şöyle dedi:“Anma toplantılarına 1994’te ilk katıldığımda tansiyonum yükseldi, hastanelik oldum. 16 senedir bu tür toplantılarına katılmıyorum. Çünkü bunu yapanları hâlâ affedemiyorum.”Bir dinleyiciden gelen “Uğur Mumcu, bugün yaşasaydı Ergenekon’un neresinde olurdu?” biçimindeki bir soruya şu yanıtı veriyordu Alacakaptan: “Hiçbir yerinde olmazdı... Çünkü hukuka aykırı hareket etmezdi. Bakın, açıklayayım, kimse ordudan medet ummasın. AKP daha ileri gidemez. Her şey demokratik kurallar içinde olacaktır, gelecek seçimlerde halkın vereceği dersle olacaktır. Bu zor bir şeydir ama içimize sindirmeliyiz. Türk halkı bu kadar aç ve yoksul kalamaz, kandırılamaz... Midesi ile birlikte kendi haklarını düşünecektir.”
13 Kasım 2010 Cumartesi
Alişan, akşam saatlerinde İzmir Gaziemir'de...
Etiketler:
akşam saatlerinde İzmir Gazie...,
Alişan,
bakkal,
ekonomi,
esnaf,
esnaf odası,
genelge,
işyeri,
kanun,
KOSGEB,
market,
sanatkar,
tesk,
yönetmelik,
zanatkar
65-Güven'in sünnet şöleni...
65-Güven'in sünnet şöleni...
Güven'in sünnet şöleni...
Gaziemir Yerel Haber / 18.10.2009 PazarNihat-Bircan ÇOBAN'ın oğlu Güven delikanlılığa ilk adımını attı...
Sünnet düğünü 17 Ekim 2009 Cumartesi günü Akın Düğün Salonu'nda gerçekleşti.
Bu mutlu günde kuzenleri Dilay,Sıla ve Oğuz Kağan, Güven'i yalnız bırakmadılar.Sünnet çocuğu Güven'in 'kolbastı' oyunu çok alkış aldı ve görülmeye değerdi doğrusu..Şölene Gaziemir,Buca,Bornova,Ödemiş ve Uşak'tan gelen misafirler katıldılar.
Güven'in sünnet şöleni...
Gaziemir Yerel Haber / 18.10.2009 PazarNihat-Bircan ÇOBAN'ın oğlu Güven delikanlılığa ilk adımını attı...
Sünnet düğünü 17 Ekim 2009 Cumartesi günü Akın Düğün Salonu'nda gerçekleşti.
Bu mutlu günde kuzenleri Dilay,Sıla ve Oğuz Kağan, Güven'i yalnız bırakmadılar.Sünnet çocuğu Güven'in 'kolbastı' oyunu çok alkış aldı ve görülmeye değerdi doğrusu..Şölene Gaziemir,Buca,Bornova,Ödemiş ve Uşak'tan gelen misafirler katıldılar.
12 Kasım 2010 Cuma
Seydiköylüler de artık dernekleşti..
Seydiköylüler de artık dernekleşti..
12/Kasım/2010, 15:31
Ercan Çokbankir, Neriman Balcı Türkeri, Günay Tatar, Süleyman Beyen, Cem Koç, Hakan Süvari, Fatma Keçikçi bir araya gelerek Seydiköylüler Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'ni kurdu. Derneğin ilk üyesi Belediye Başkanı Şenol oldu.
Kuruluşu Aydınoğulları Beyliği ve Selçuklu’ya kadar dayanan Seydiköy ilçe 1992 yılında ilçe olduktan sonra Gaziemir adını alan İzmir’in bu önemli yerleşim merkezinin ilk sakinleri bir çatı altında bir araya gelmek adına dernekleştiler. Mübadele sonrası Selanik ve civarında oturan Türkler her türlü mal varlıklarını geride bırakarak Türkiye’ye ve Seydiköy’e yerleşirken, Seydiköy’de oturan Rumlar’da Türklerin geride bıraktıkları yerlere yerleşmişlerdi..
Yunanistan’a göçen Seydiköylü Rumlar Anadolu’da edindikleri kültürlerini kurdukları ve adını da Seydiköy olarak koydukları Dernek ile halen sürdürmekteler.. Gaziemir’de de benzer bir dernekte Ercan Çokbankir, Neriman Balcı Türkeri, Günay Tatar, Süleyman Beyen, Cem Koç, Hakan Süvari, Fatma Keçikçi önderliğinde hayata geçirerek, adını da Seydiköylüler Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği olarak belirlediler. Altı ay sonra genel kurula gidecek Seydiköylüler Derneği’nin ilk üyeleri de Gaziemir Belediye Başkanı Halil İbrahim Şenol, eşi ve aynı zamanda Gaziemir Gıda Bankası Yardımlaşma Derneği Başkanı Birsen Şenol ve Yüksel Demirsoy oldu. Derneğin geçici kurucu başkanlığına getirilen Ercan Çokbankir amaçlarının Seydiköy’ün kültürünü yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak olduğunu ifade ederek “Evet biz öncü olarak böyle bir dernek kurduk. Adı her ne kadar Seydiköylüler olsa da burada yaşayan ve buraya gönül veren herkes derneğimize üye olabilecek” dedi.
Seydiköylüler Derneği’ne üye olmaktan büyük mutluluk duyduğunu ifade eden Gaziemir Belediye Başkanı Halil İbrahim Şenol derneğin tün Gaziemirlilere ve buralara gönül vermiş herkese açık olmasının önemli olduğuna işaret etti. Şenol her türlü dernekleşme faaliyetine büyük önem verdiğini ifade ederken espri yapmayı da ihmal etmedi; “Bizzat üyesi olduğum dernek sayısı 9 oldu. Bu da en gelişmiş Avrupa Ülkeleri’nde bir kişinin üye olduğu dernek sayısından da fazla..”
11 Kasım 2010 Perşembe
KOBİ'lere 3 milyar TL'lik kredi desteği geldi !..
Bakan Ergün, KOBİ destek paketini açıkladı
HABER KAYNAK
KOBİ'lere 3 milyar TL'lik kredi desteği geldi
RADİKAL
KOBİ'lere toplam 3 milyar TL'lik kredi destek paketini açıklandı
SABAH
KOBİ'lere 3 milyar liralık kredi destek paketi
CUMHURİYET
KOBİ'lere 3 milyar liralık destek paketi
NTV
KOBİ'lere Kredi Müjdesi
TRT
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, küçük ve orta ölçekli işletmelere (KOBİ) toplam 3 milyar liralık kredi destek paketini açıkladı.
Ergün, paketin İhracat Kredisi Destek Programı ile Ölçek Endeksli Büyüme Kredisi Destek Programı’ndan oluştuğunu bildirdi.
Nihat Ergün, Yeni Başbakanlık Binası’nda düzenlediği basın toplantısında, İhracat Kredi Destek Programı’nın üst limitinin işletme başına 200 bin dolar olacağını söyledi.
Ergün, Ölçek Endeksli Büyüme Kredisi Destek Programı kapsamında işletme başına verilecek mikro ölçekli kredinin üst limitin 30 bin lira, küçük ölçekli işletmeler için üst limitin 50 bin lira, orta ölçekli işletmeler için üst limitin ise 80 bin lira olarak tespit edildiğini kaydetti.
Bu çerçevede mikro kredi 10 işçiden az işçi çalıştıran, yıllık ciro toplamı 1 milyon liradan az olan, küçük ölçekli işletme kredisi 10-49 arası işçi çalıştıran, yıllık cirosu 1-5 milyon lira arası olan, orta ölçekli işletme kredisi 50-249 arası işçi çalıştıran, yıllık cirosu 5-25 milyon lira arası olan işletmelere verilecek.
Destek paketi çerçevesinde verilecek kredilerin faizlerinin dörtte üçünü KOSGEB, dörtte birini işletme karşılayacak.
100 bin işletmeye bayram harçlığı
11 Kasım 2010
HABER KAYNAK
100 bin işletmeye Sanayi Bakanından bayram harçlığı… KOSGEB’in ihracatçılar ile mikro, küçük ve orta boy işletmeler için hazırladığı yeni kredi programının faizleri şaşırttı.
Mikro işletmelere 30 bin liraya kadar nakit kredisi kullandırılacak. 2 yıl vadeli kredi için sadece 859 lira faiz ödeyecekler.
Küçük işletmeler ise 50 bin lira kredi kullanabilecek. Bunun için bin 431 lira faiz ödemeleri yeterli olacak.
Orta boy işletmeler 80 bin liraya kadar kredi kullanabilirken, 24 ay vade için iki bin 300 lira faiz ödeyecekler. İsteyen KOBİ bu kredisiyle banka borcunu da kapatabilecek.
İhracatçı KOBİ’ler ise 200 bin dolarlık krediyi, 6 ay vadede 874 dolar faizle alabilecek.
BANKA BORCU KAPATILABİLECEK
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, KOSGEB’in yeni kredi destek programını açıkladı. Yni paket için ‘bayram hediyesi’ diyen Ergün, amaçlarının KOBİ’leri ihracat ve büyümeye yönlendirmek olduğunu söyledi. Krediden borçlu işletmelerin de yararlanabileceğini belirten Ergün, krediyi borçlarını kapatmak için de kullanabileceklerinin altını çizdi.
KİMLER BAŞVURABİLİR?
Ölçek Endeksli Büyüme Kredisine 1-250 çalışanı olan, yıllık cirosu 25 milyon lirayı aşmayan, KOSGEB veri tabanına kayıtlı olan işletmeler başvurabilecek. Bunların KOSGEB’e verilecek güncel KOBİ Beyannamesinin onaylanmış olması gerekiyor.
İhracatçı kredisinde ise yukarıdaki şartlara ilaveten işletmenin ihracat taahhüt etmesi gerekiyor.
KADINLARA POZİTİF AYRIMCILIK
Bakan Ergün, kredi programında kadınlara pozitif ayrımcılık yapılacağını, onların limitlerinin 10 bin lira daha fazla olacağını açıkladı.
FAİZİN DÖRTTE BİRİNİ ÖDEYECEKLER
KOBİ’lerin en önemli sorunun finansman olduğuna dikkat çeken Ergün, yeni pakette yer alan ‘ölçek endeksli büyüme kredisi’nin detaylarını anlattı.
Ergün, 1.5 milyar liralık kredi yaratması beklenen bu paketten 44 bin KOBİ’nin yararlanmasını beklediklerini söyledi. Faizin dörtte üçünü ikisini yani yüzde 75’ini KOSGEB’in üstlendiğini belirtti. Kredi kullanan işletmenin ise faizin sadece yüzde 25’ini ödeyeceğinin altını çizdi.
MİKRO İŞLETMELER
Eleman sayısı 10’un ve yıllık cirosu 1 milyon liranın altında olan mikro ölçekli işletmeler, bu paket çerçevesinde en fazla 30 bin liraya kadar kredi kullanabilecekler. 24 ay vadeli kredi için ödeyecekleri faiz tutarı ise sadece 859 lira olacak. KOSGEB ise 2 bin 577 liralık faizi üstlenecek.
KÜÇÜKLERE 50 BİN
Çalışan sayısı 10 ila 50; yıllık cirosu 1 ila 5 milyon lira arasındaki küçük işletmeler ise en fazla 50 bin lira kredi kullanacaklar. 24 ay vadeli bu kredi için ödeyecekleri faiz tutarı ise 1431 lira.
ORTALARA 80 BİN
Eleman sayısı 50 ila 250; yıllık cirosu da 5 ila 25 milyon lira arasında olan orta boy işletmelerin kullanacağı kredi limiti ise 80 bin lira. Orta boy işletmeler üst limitten 2 yıl vadede bu krediyi kullanırlarsa, karşılığında 2 bin 300 lira faiz ödeyecekler.
55 BİN İHRACATÇIYA KREDİ
Destek paketinin ikinci ayağını ise ihracat kredisi oluşturuyor. Buna göre ihracatını geliştirmek ve ya ihracat taahhüdünü yerine getirebilmek için ilave kaynağa ihtiyaç duyan işletmelere verilecek.
200 bin dolar üst limitli kredi 6 ay vadeli olacak. Burada da kar payı veya faizin yüzde 75’ini KOSGEB karşılayacak. Örneğin 200 bin dolar kredi kullanan bir ihracatçı bunun için sadece 874 dolar faiz ödeyecek.
1 MİLYAR DOLARLIK İLAVE İHRACAT
Bakan Ergün, ihracat kredisinden 55 bin ihracatçının yararlanmasını beklediklerini söyledi. 1.5 milyarlık kredi hacmi yaratması beklenen bu destek sayesinde 1 milyar dolarlık ilave ihracat beklediklerini açıkladı.
BAŞVURULAR NEREYE, NE ZAMAN?
Nihat Ergün, her iki kredi programı için başvuruların bayramın hemen ardından yani 23 Kasım itibariyle yapılabileceğini belirtti.
Ölçek endeksli büyüme kredisi için;
Akbank, Alternatifbank, Albarakatürk, Anadolubank, Denizbank, Eurobank Tefken, Finansbank, Fortisbank, Garanti Bankası, HSBC, Şekerbank, Halkbank, İş Bankası, Türk Ekonomi Bankası, Türkiye Finans Katılım Bankası, Vakıflar Bankası, Yapı ve Kredi Bankası ile Ziraat Bankası’na başvurulacak.
İhracat Kredisi için;
Akbank, nadolubank, Denizbank, Eurobank Tefken, Finansbank, Fortisbank, Garanti Bankası, HSBC, ING Bank, Şekerbank, Halkbank, İş Bankası, Türk Ekonomi Bankası, Türkiye Finans Katılım Bankası, Vakıflar Bankası, Yapı ve Kredi Bankası ile Ziraat Bankası’na başvurulacak.
KOSGEB BAŞVURU İŞLEMLERİ
KOSGEB İŞLEMLERİ
KOSGEB İŞLEMLERİ
Kosgeb destek / kredilerinden faydalanamayacak meslek dalları, Esnaf Online sistemindeki meslekler dikkate alınarak aşağıda belirtilmiştir:
Ambulans Hizmetleri
Arıcılık
Balık Çiftliği İşletmeciliği
Besicilik
Bilardo-Bowling-Atari ve PlayStation Salonu İşletmeciliği
Disko-Taverna-Gazino-Gece Klübü-Pavyon-Birahane ve Bar İşletmeciliği
Eğitime Muhtaç çocukların rehabilitasyon Merkezi İşletmeciliği
Emanetçilik
Emlak Komisyonculuğu ve Danışmanlığı
Hamam-Sıhhi Banyo-Kaplıca -Sauna-Solaryum İşletmeciliği
Kahvecilik-Kıraathanecilik ve İnternet Kafe İşletmeciliği
Piknik ve dinlenme yeri işletmeciliği
Kreş ve Gündüz Bakımevi işletmeciliği
Lokal işletmeciliği
Mantar üretimi
Masaj Salonu işletmeciliği
Panayır Sirk ve Lunapark işletmeciliği
Plaj işletmeciliği
Seracılık (sera ürünleri yetiştiriciliği)
Ses ve sahne sanatçılığı
Sigorta acenteliğ
Sinema tiyatro ve gösteri merkezi işletmeciliğ
Spor salonu- halı saha ve vücut geliştirme aerobik salonu vb.
su ürünleri avcılığı
Şans oyunları (milli piyango,loto,toto,ganyan bayii vb.)
Toplantı düğün ve kokteyl vb salon işletmeciliği
Yaşlı bakım ve huzur evi işletmeciliği vb.
Kosgeb destek / kredilerinden faydalanamayacak meslek dalları, Esnaf Online sistemindeki meslekler dikkate alınarak aşağıda belirtilmiştir:
Ambulans Hizmetleri
Arıcılık
Balık Çiftliği İşletmeciliği
Besicilik
Bilardo-Bowling-Atari ve PlayStation Salonu İşletmeciliği
Disko-Taverna-Gazino-Gece Klübü-Pavyon-Birahane ve Bar İşletmeciliği
Eğitime Muhtaç çocukların rehabilitasyon Merkezi İşletmeciliği
Emanetçilik
Emlak Komisyonculuğu ve Danışmanlığı
Hamam-Sıhhi Banyo-Kaplıca -Sauna-Solaryum İşletmeciliği
Kahvecilik-Kıraathanecilik ve İnternet Kafe İşletmeciliği
Piknik ve dinlenme yeri işletmeciliği
Kreş ve Gündüz Bakımevi işletmeciliği
Lokal işletmeciliği
Mantar üretimi
Masaj Salonu işletmeciliği
Panayır Sirk ve Lunapark işletmeciliği
Plaj işletmeciliği
Seracılık (sera ürünleri yetiştiriciliği)
Ses ve sahne sanatçılığı
Sigorta acenteliğ
Sinema tiyatro ve gösteri merkezi işletmeciliğ
Spor salonu- halı saha ve vücut geliştirme aerobik salonu vb.
su ürünleri avcılığı
Şans oyunları (milli piyango,loto,toto,ganyan bayii vb.)
Toplantı düğün ve kokteyl vb salon işletmeciliği
Yaşlı bakım ve huzur evi işletmeciliği vb.
10 Kasım 2010 Çarşamba
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE SEYDİKÖY GAZİEMİR
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE SEYDİKÖY GAZİEMİR
Gaziemir–İzmir Yolunda Bir Roma Kitabesi Bulunuyor...
Yunanlıların ‘İzmir Yunan’dır’ iddiası doğru değil
Bilginler ve düşünürler yurdu Ege
Demokrasi Ege'de Doğdu
Anadolu, kültürlerin kaynaştığı yurt…
Türkler ve Yunanlılar Nasıl Düşman Oldu?
1081 Türkler İzmir'de
İzmirTicaret Merkezi oluyor
20. Yüzyılın başlarında İzmir’in semtleri
Seydiköy'ün Levantenleri
Salgın Hastalıklar ve Kitlesel Ölümler
Seydiköy'ün levanten aileleri
Demiryolu ve Kültürel Hayat
Seydiköy'ün Rumları
Seydiköy'ün Üzüm Bağları
Seydiköy'ün Rum Aileleri: Fotiadiler
Seydiköy'ün Rum Aileleri...
Seydiköy'deki Rum Okulları
Gaziemir Tarihinin kilometre taşları...
Levantenler neden Sevdiköy diyordu?
İzmir 1084 yılından beri Türkler’in…
Çok eski bir köy, Seydiköy…
Bir kitabenin söyledikleri...
15 ve 16. Yüzyıllarda Seydiköy
19. Yüzyılda Nüfus hareketleri
Seydköy Olayı nedir?
1910'larda Seydiköy’e elektrik geliyor
Seydiköy Ziraat Mektebi
Gaziemir–İzmir Yolunda Bir Roma Kitabesi Bulunuyor...
Yunanlıların ‘İzmir Yunan’dır’ iddiası doğru değil
Bilginler ve düşünürler yurdu Ege
Demokrasi Ege'de Doğdu
Anadolu, kültürlerin kaynaştığı yurt…
Türkler ve Yunanlılar Nasıl Düşman Oldu?
1081 Türkler İzmir'de
İzmirTicaret Merkezi oluyor
20. Yüzyılın başlarında İzmir’in semtleri
Seydiköy'ün Levantenleri
Salgın Hastalıklar ve Kitlesel Ölümler
Seydiköy'ün levanten aileleri
Demiryolu ve Kültürel Hayat
Seydiköy'ün Rumları
Seydiköy'ün Üzüm Bağları
Seydiköy'ün Rum Aileleri: Fotiadiler
Seydiköy'ün Rum Aileleri...
Seydiköy'deki Rum Okulları
Gaziemir Tarihinin kilometre taşları...
Levantenler neden Sevdiköy diyordu?
İzmir 1084 yılından beri Türkler’in…
Çok eski bir köy, Seydiköy…
Bir kitabenin söyledikleri...
15 ve 16. Yüzyıllarda Seydiköy
19. Yüzyılda Nüfus hareketleri
Seydköy Olayı nedir?
1910'larda Seydiköy’e elektrik geliyor
Seydiköy Ziraat Mektebi
Gaziemir Tarihi
Seydiköy ve civarı Türk hakimiyetine halk arasında Aydınoğulları Beyliği'nin kurucusu ve Umur Paşa olarak tanınan, Aydınoğlu Gazi Umur Bey döneminde geçmiştir. Seydiköy'de bulunan ve kuruluş tarihi kesin olarak bilinmeyen Seyyid Mükremeddin Zaviyesi ve Dizdar Hasan Ağa vakfiyesi bir cami ve çeşme, buradaki ilk Türk yerleşiminin çekirdeğini oluşturmuştur ve bunların ilki yerleşime ismini vermiştir. Seydiköy Türk yerleşimi ile ilgili en erken tarihli belge 1530 tarihli "tapu tahrir defteri"dir ve Seydiköy'ün Konya'dan göçmüş Yörük boyları taradından kurulmuş olduğuna işaret etmektedir.
18. yüzyıldan itibaren Batı Anadolu'nun zeytin/üzüm/incir/pamuk ihracatına dayalı olarak uluslararası boyutta gelişiminin bir sonucu olarak Seydiköy, Ege Adaları kaynaklı yoğun bir Rum nüfus akınına konu olmuş ve 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren, bir yandan İzmir'e güneyden giriş öncesinde kilit bir idari merkez olma özelliğine kavuşmuş, bir yandan da Türk nüfus ağırlığını kaybetmiştir. Bu gelişimin en önemli faktörlerden birisi, tren yolu ile birlikte bugünkü yerinde tesis edilmiş olan Gaziemir İstasyonu olmuştur. Yunan işgali sırasında yıkıma uğramış olduğu için ve 1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi sürecinde nahiye merkezi bir süre Cumaovası'na (bugünkü Menderes) taşınmıştır.
Kavala'dan mübadil olarak getirilip iskan edilen yaklaşık 2.500 kişi (529 aile) Seydiköy'ün yeniden imar ve inşası bakımından önemli rol oynamıştır. Bu nüfusa, 1944 başta olmak üzere, sonraki yıllarda iskan edilmiş olan Bulgaristan göçmenlerinin eklenmesiyle ilçe günümüzdeki sosyo-kültürel çehresine kavuşmuştur.
KAYNAK
Seydiköy'de Helenstik, Roma ve Bizans çağlarının da yaşanmış olduğu tarihi kayıtlardan anlaşılmaktadır.İzmir'in 1082 yılında Emir Çaka Bey tarafından alınmasından sonra Anadolu'dan başlayan Türk akınlarıyla İzmir'e yerleşen Seydi Mükremittin Sultanın babası olan Seydi Babanın yöreye gelip yerleşmesiyle o güne kadar "Aşk Köyü-Sevdi Köy" olan ismi Seydiköy olarak anılmaya başlamıştır.İzmir'in sayfiye yerlerinden biri olan Seydiköy bağ, bahçe ve zeytinlikler ile çevrilmiş idi.Cumhuriye sonrası bağlar bozularak tütün tarlası haline getirilmiştir.1970 yılına kadar geçimini tarımla (tütün ve zeytin) sağlamıştır.Bu yıllardan sonra sanayi gelişmiş, çevrede tekstil fabrikaları ve büyük alışveriş merkezleri kurulmuştur.Konut kooperatifçiliğinin ilçemizde artmasıyla ve Emlakbank konutlarının yapılması neticesinde modern ve örnek gösterilebilecek bir şehir merkezi olmuştur....
Gaziemir İzmir’in 13 Km güneyinde İzmir Aydın karayolu üzerinde yer almaktadır. Çatalkaya Dağı’nın eteğinde bulunan ilçenin yüzölçümü 59,722,000 m2 olup, denizden yüksekliği 114 m’dir. Akdeniz iklimi etkisindedir....
KAYNAK
About Gaziemir Today one of the metropolis communes of Izmir, Gaziemir’s history as a settlement landmark starts in the early of 14th century.
With its ancient name “Seydiköy”, in the time of Aydınoğulları Principality with the help of “Gazi Umur Bey”, Gaziemir’s being one of the “Seyyid Mükerremüddin Zaviyesi” foundation, in the 15th and 16th century it became one of the biggest village from demographic and economic angles.
Because of its size according to other settlements in the vincinity, Gaziemir became region-center in the second era of 19th century. Though it was halfly plundered, after the announcement of Republic, with the switched emigrants from Balkan countries, it was reconstructed and again it gained its becoming a center position.
Though the primary economic power was agriculture, with Gaziemir’s being city municipality in 1926, urbanization process started. The start of industrial and trading movements in the 1970’s, and in 1990’s with the help of Adnan Menderes Airport, Agean Free Zone, Emlak Bank residences, and big shopping halls Gaziemir’s appearance has started to change.
With Sarnıç (one of its small town hall) and its 4 parishes, total 16 parishes Gaziemir’s population became, according to the statics, 120.000 though it was 88.000 in 2000, and it is estimated that in the near future it will become 150.000. With its quick and systematic improvements, Gaziemir’s taking the attention of the people who are living outside of Gaziemir because of its life standarts is obviously seen.
Gaziemir today; with the modern town planning apprehension, systematic construction, cultural and sportive activities; peaceful social life, with its projects not only for municipality but for the city, Gaziemir is rising between the metropolis municipalities of Izmir.
Seydiköy ve civarı Türk hakimiyetine halk arasında Aydınoğulları Beyliği'nin kurucusu ve Umur Paşa olarak tanınan, Aydınoğlu Gazi Umur Bey döneminde geçmiştir. Seydiköy'de bulunan ve kuruluş tarihi kesin olarak bilinmeyen Seyyid Mükremeddin Zaviyesi ve Dizdar Hasan Ağa vakfiyesi bir cami ve çeşme, buradaki ilk Türk yerleşiminin çekirdeğini oluşturmuştur ve bunların ilki yerleşime ismini vermiştir. Seydiköy Türk yerleşimi ile ilgili en erken tarihli belge 1530 tarihli "tapu tahrir defteri"dir ve Seydiköy'ün Konya'dan göçmüş Yörük boyları taradından kurulmuş olduğuna işaret etmektedir.
18. yüzyıldan itibaren Batı Anadolu'nun zeytin/üzüm/incir/pamuk ihracatına dayalı olarak uluslararası boyutta gelişiminin bir sonucu olarak Seydiköy, Ege Adaları kaynaklı yoğun bir Rum nüfus akınına konu olmuş ve 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren, bir yandan İzmir'e güneyden giriş öncesinde kilit bir idari merkez olma özelliğine kavuşmuş, bir yandan da Türk nüfus ağırlığını kaybetmiştir. Bu gelişimin en önemli faktörlerden birisi, tren yolu ile birlikte bugünkü yerinde tesis edilmiş olan Gaziemir İstasyonu olmuştur. Yunan işgali sırasında yıkıma uğramış olduğu için ve 1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi sürecinde nahiye merkezi bir süre Cumaovası'na (bugünkü Menderes) taşınmıştır.
Kavala'dan mübadil olarak getirilip iskan edilen yaklaşık 2.500 kişi (529 aile) Seydiköy'ün yeniden imar ve inşası bakımından önemli rol oynamıştır. Bu nüfusa, 1944 başta olmak üzere, sonraki yıllarda iskan edilmiş olan Bulgaristan göçmenlerinin eklenmesiyle ilçe günümüzdeki sosyo-kültürel çehresine kavuşmuştur.
KAYNAK
Seydiköy'de Helenstik, Roma ve Bizans çağlarının da yaşanmış olduğu tarihi kayıtlardan anlaşılmaktadır.İzmir'in 1082 yılında Emir Çaka Bey tarafından alınmasından sonra Anadolu'dan başlayan Türk akınlarıyla İzmir'e yerleşen Seydi Mükremittin Sultanın babası olan Seydi Babanın yöreye gelip yerleşmesiyle o güne kadar "Aşk Köyü-Sevdi Köy" olan ismi Seydiköy olarak anılmaya başlamıştır.İzmir'in sayfiye yerlerinden biri olan Seydiköy bağ, bahçe ve zeytinlikler ile çevrilmiş idi.Cumhuriye sonrası bağlar bozularak tütün tarlası haline getirilmiştir.1970 yılına kadar geçimini tarımla (tütün ve zeytin) sağlamıştır.Bu yıllardan sonra sanayi gelişmiş, çevrede tekstil fabrikaları ve büyük alışveriş merkezleri kurulmuştur.Konut kooperatifçiliğinin ilçemizde artmasıyla ve Emlakbank konutlarının yapılması neticesinde modern ve örnek gösterilebilecek bir şehir merkezi olmuştur....
Gaziemir İzmir’in 13 Km güneyinde İzmir Aydın karayolu üzerinde yer almaktadır. Çatalkaya Dağı’nın eteğinde bulunan ilçenin yüzölçümü 59,722,000 m2 olup, denizden yüksekliği 114 m’dir. Akdeniz iklimi etkisindedir....
KAYNAK
About Gaziemir Today one of the metropolis communes of Izmir, Gaziemir’s history as a settlement landmark starts in the early of 14th century.
With its ancient name “Seydiköy”, in the time of Aydınoğulları Principality with the help of “Gazi Umur Bey”, Gaziemir’s being one of the “Seyyid Mükerremüddin Zaviyesi” foundation, in the 15th and 16th century it became one of the biggest village from demographic and economic angles.
Because of its size according to other settlements in the vincinity, Gaziemir became region-center in the second era of 19th century. Though it was halfly plundered, after the announcement of Republic, with the switched emigrants from Balkan countries, it was reconstructed and again it gained its becoming a center position.
Though the primary economic power was agriculture, with Gaziemir’s being city municipality in 1926, urbanization process started. The start of industrial and trading movements in the 1970’s, and in 1990’s with the help of Adnan Menderes Airport, Agean Free Zone, Emlak Bank residences, and big shopping halls Gaziemir’s appearance has started to change.
With Sarnıç (one of its small town hall) and its 4 parishes, total 16 parishes Gaziemir’s population became, according to the statics, 120.000 though it was 88.000 in 2000, and it is estimated that in the near future it will become 150.000. With its quick and systematic improvements, Gaziemir’s taking the attention of the people who are living outside of Gaziemir because of its life standarts is obviously seen.
Gaziemir today; with the modern town planning apprehension, systematic construction, cultural and sportive activities; peaceful social life, with its projects not only for municipality but for the city, Gaziemir is rising between the metropolis municipalities of Izmir.
HOMEROS NERELİDİR, NEREDE DOĞMUŞTUR?
HOMEROS NERELİDİR, NEREDE DOĞMUŞTUR?
ERCAN ÇOKBANKİRArkeologkaynak
Dünya da İncil’den sonra en çok okunan ve bilinen Homeros’un İlyada ve Odesia destanıdır. Homeros gelmiş geçmiş tüm ozanların ustası ve babasıdır. Onun eserleri tüm dünya insanlarının kitaplığını süsleyen başyapıttır.Bu nedenle onun doğduğu şehir elbette onurlanacak, dolayısıyla Homeros’un şehri olarak anılacaktır. Bu araştırmalar içinde onun İzmirli olduğuyla ilgili bilgiler birçok araştırmada öne çıkmaktadır. Odysseia ve İlyada isimli efsanevi eserleri günümüze kadar ulaşmış olan tarihin ilk batı edebiyatında yazılı dönemi başlatmış, en büyük şairi Homeros’tur. İzmir’de doğmuş olması vereceğimiz örneklerde en kuvvetli olasılıktır. Halikarnaslı(Bodrum) Tarihçi Heredot'a göre M.Ö.850 yıllarında yaşadığı ileri sürülen Homeros, gelmiş geçmiş tüm dünya halklarını etkilemiş, Yunan mitolojisi karakterlerini çizen kişilerden biridir. Tarih boyunca, Anadolulu vurgusunu yapmış olması da onun Batı Anadolu topraklarında ve İzmir’de yaşamış olma olasılığını pekiştirir.*** Homeros'un başyapıtı "İlyada" Destanı, Greklerle, Anadolulu Troia halkı arasında on yıl süren savaşların son kırk günlük bölümünü içerir. Yaklaşık 16.000 mısradan oluşmuştur. Yurt sevgisi ile tutuşan Homeros, bu destanında açık ve net olarak Troia’lıları tutar çünkü onlar ve Homeros Anadoluludur. Yunanlı önder ve savaşçıları gaddar ve saldırgan olarak göstermiştir. Onun Anadolulu olduğunu gösteren en büyük delil*de budur. Homeros'un ikinci yapıtı "Odysseia" Destanında ise, Troia savaşlarından on yıl sonraki*dönem anlatılır. Bu destanda, "Odysseus" isimli bir savaşçının yurduna dönmek için gösterdiği çaba*işlenir. Yaklaşık on iki bin mısradan oluşur.** Anadolu Uygarlıklarının en eski tarih ve kültür kaynakları olan "İlyada" ve "Odysseia" Destanları, Dünya Edebiyatının en çarpıcı metinleri ve ilk yazılı metinler olarak derlenmiş destanlar olup, günümüz yaşamında etkisini tüm şiirselliği ile sürdürmektedir.Anadolu’da yaşayan toplulukların yaratığı sanat eserlerinin Yunan sanatı, Yunan ekolü olarak adlandırılmasından çok rahatsız olan Sabahattin Eyüpoğlu,(1908-1973) Homeros için bakın “…bu Yunan eğilimine karşı bir fikir öne sürmüştür: eski Yunan okullarına gitmeye gerek yoktur, çünkü Homeros Anadoluludur, yani başlangıçtan itibaren -bizden birisidir- kapımızın önüne koyduğumuz ve ismini kitaplarımızdan sildiğimiz Anadolu çocuğu” bu yüzden okunmalıdır, demiştir. O yılların sanat ve edebiyatında Anadolu ve Anadoluluk egemendir. Homeros ile ilgili tüm yayın ve araştırmalarda ki bilgiler kesin değildir. Homeros’a birçok kent sahip çıkar. Tabii ki onun İzmirli, Kyme’li(Aliağa) veya Samos’lu olması o şehir için onur kaynağıdır. * Homeros'a yedi kent sahip çıkarak, kendi hemşehrileri olduğu onurunu yaşamak için iddia da bulunmuşlardır. Bu kentler içindeki Salamis, Argos, Atina ve Rodos'ta, Homeros'un yaşadığını ileri sürmek, bilim dışıdır. O çağlarda bu adı geçen şehirlerde ve dolaylarında bu kültür henüz gelişmemişti. Çünkü Homeros*destanlarını bir Anadolu lehçesi olan İonia’ca ile (Aoilia) sınır kenti İzmir'de yazmış olmalıdır. O çağlarda değindiğimiz gibi bu bölgelerde yazı henüz yoktur. Ayrıca o çağlarda bu eserleri Yunanistan'da değil yazılacak, okuyacak ve anlayacak bir kültür düzeyinin bulunduğu düşünülemez. Homeros'tan ancak 200 yıl* sonra örneğin Sokrates okuma yazmayı Smyrna’da öğrenmiştir.*** Homeros'un Sakızlı olduğunu iddia edenler, doğruluğunu ifade edecek bir kanıt ve belge de gösteremezler. Geçmişten bu yana Homeros destanlarını ezbere okuyan Samos’lu bir aile fertleri, köklerinin Homeros’tan geldiğini iddia ederler. Bunun yanında başka bir anlatımda, Homeros'un Sakız'a sürgün gittiğine dair söylentiler vardır, bu bağlamda adada Homeros Kayalıkları diye isimlendirilen bir yer bulunmaktadır. Geriye Kolophon (Değirmendere) ve Smyrna kalmaktadır.Homeros’un Anadolulu ve İzmirli olduğuna dair en güzel kanıt Strabon’un”Geographika” adlı eserinde “Homeros’un ksoanon’u(tahtadan yapılmış heykel) bulunan Homereion adı verilen dörtkenarlı bir portik bulunur. Bu nedenle Smyrna’lılar Homeros üzerinde özellikle hak iddia ederler ve gerçekten de kentin bir tip tunç sikkesi Homereion adını taşır.” diyerek Homeros’un İzmirli olduğunu kaydeder. Miletos’lu Hekataios’un söylediğine göre (M.Ö.VI:yüzyılda yaşamış),”İzmir körfezine Meles Çayı nedeniyle Meles Körfezi adı verilirdi”. Aristoteles(M.Ö.384-322)ve çağdaşı Kyme’li Ephoros, “Hemoros’un Meles kıyılarında doğmuş bulunduğu yolundaki atalardan kalma söylenceyi tekrarlayıp yaydılar; bu söylence, o doğum yerinin İzmir’den kısa bir yüryüş uzaklığında bulunduğu anlamına gelir” diye anlatır Cecil john Cadoux, İzmir anlatılarında, Meles Çayı, İzmir’in hemen dışında Kervan Köprüsü altından geçen çaydır. Güney yanda 10 mil ilerdeki tepelerde (İzmir-Gaziemir arasında) doğar, içinden geçerek aktığı verimli ve güzel, ama dar bir vadiyi doğudan (Buca’nın bulunduğu yandan) ve batıdan Paradiso/Kızılçulu/Şirinyer’in bulunduğu yandan sınırlayan ormanlık yamaçlardan gelen birkaç kolu alır. Yağmurlu mevsimde kabaran bir sel yatağına döndüğü halde yaz mevsiminde genellikle kuru yahut kuruya yakındır. Sanıldığına göre ilkçağ’da şimdikine göre suyu daha boldu, çünkü o zaman yörede ağaçlar çok daha fazlaydı, dolayısıyla yağmur daha sık yağardı. Bunun ağzının 3/4 mil kadar ilersinde, bu çay ile Artemis/Diana Hamamı(Halkapınar gölcüğü) arasında bugün Tepecik denen bir höyük yükseltisi vardır. Meles Çayının çıktığı ve denize kavuştuğu bölgeyi anlatır. Bu anlatımların en eskisi, (sözde Homeros’un yazmış olduğu), belki de M.Ö VI. yüzyılın- yani İzmir’in, olasılıkla körfezin kuzeydoğu köşesinde(yıkılmış ve sönükleşmiş durumda) bulunduğu dönemin- yapıtı olan “Artemis’e İlahi”de bulunur. (Bu eserde)tanrıça, İzmir’den geçerek, “derinlere kadar kamışların kök saldığı Meles’te atlarını suladıktan sonra” arabasını Kolophon yanındaki Klaraos’a sürdü diye anlatır.Plinius,(M.S.23-79) İzmir’i “pek uzak olmayan bir yerde doğan Meles’in nimetlerinden yararlanan kent” diye betimlemiştir. Ozan Statius (M.S.61-96) İzmir’de doğmuş olan birinin suyunu içtiği akarsu diye, pek ünlü kaynağı olan Meles’ten söz eder. Araştırmacı Cecil John Cadoux,“Yaşamı M.S IV.yüzyılda geçen bir sofist, Himerios, ( ekte görüleceği gibi, Nikoy Kapapa’nın Seydiköy kitabında ki 1920 yılına ait bir yerleşim planı ile 1900 yıllarında çizilmiş bir Seydiköy vaziyet planında da Meles Çayı kaynağına verilen bir isim olarak görülecektir) Meles’in İzmir’in dış mahallerinde, birbirine çok yakın birçok kaynaktan çıktığını ve hemen orada kayıkların girebileceği, kürek çekmeye olanak verecek kadar yeterli derinlikte geniş bir göl oluşturduğunu, sonra kamışların, servilerin kapladığı kıyılar arasından aktığını yavaşça ve sessizce “en çok sevdiği oğlanın yanında olma fırsatını bir şey çalarcasına elde etmek isteyen bir sevdalı imiş gibi” denize karıştığını anlatıyor. Aristotales, Homeros'un doğumunu şöyle anlatır: "Anadolu'ya İyon göçleri sırasında İos Adası'nın bir kızı olan Kriteis, bir ilah tarafından hamile bırakılır. Bu kadın Egina'ya kaçarsa da, korsanlar, kadını İzmir'de Lidya Kralı Maion'a sunarlar. Kral, kadına aşık olur ve onunla evlenir. Bir süre sonra Kriteis, Meles Çayı kenarında Homeros'u doğurur ve akabinde ölür. Maion bu kendinden olmayan çocuğu büyütür ve ona doğduğu yeri vurgulayan "Melesigenes" (Meles'in çocuğu) ismini verir.*********** Antik çağın çeşitli yazarları Homeros'un yaşantısı hakkında farklı şeyler söylemelerine karşın birleştikleri iki önemli konu vardır: Kör olan Homeros, İzmir doğumludur ve bu şair Meles Çayı'nın kıyısında şiirlerini söylemiş, çayın denize kavuşmak için kıvrıla fışkıra ilerlediği yörelerde*lir çalarak*destanlar şakımıştır...*** Eski yazarlar, Meles Çayı'nın günümüzdeki Halkapınar Çayı olduğu konusunda birleşmişlerdir.*Ancak, modern çağın yazarları, tarihçileri ve arkeologları, Meles Çayı'nın Kemer Çayı olduğuna dair eğilime sahiptirler...*** Deniz perilerine ismini veren ve kaynağından denize kadar yatağını kazan Meles, kentin kapıları*önünde kolunu uzatır. Kaynadığı yer, denize doğru suları akan bir hamamdır. (Diana Hamamları) Meles, mağaraların, evlerin ve ağaçlık korulukların arasından geçip gider. Meles çağıldamaz, bunun dalgaları sessiz ve usulca denize kavuşur. Bazen, denizin dalgaları köpürünce Meles'in dalgaları geri bile çekilir. Meles'in her tarafı balıkla doludur. Yaz, kış aynı seviyededir. Ne kurur ve ne de kükrer. Meles, serseri değildir, yatağını terk etmez, çünkü İzmir'in aşığıdır. Onun amacı, şehri öpe koklaya, yavaş-yavaş sevişerek, denize ulaşmaktır..." Araştırmacı işte böyle bahseder Homeros ve doğduğu yerden.*Meles Çayı ile özdeşleşmiş olan Homeros’un ikinci adı da “Meles kıyıları yöresinde doğmuş” anlamında Melesigenes’tir. Bu nedenle meles isminin etimolojisini bilmekte yarar vardır. Meles adı Luvi dilinde Mela anlamına gelmektedir. Anlamını Bilge Umar, M(a)-Ela, “Ana Tanrıça-Geçidi” yani “Ana Tanrıça tapkısı yerine giden geçit, boğaz” anlamına geldiğini ifade eder.Pausanias’ın yapıtının bir yerinde Meles ile ilgili şöyle diyor: “Smyrna’lıların ülkesinde Melés, çok güzel bir akarsudur. Kaynak yerinde bir mağara vardır. Oméros, şiirli öykülerini orada yaratmış imiş.”Homeros’u İzmirli olarak kabul edenler için kentin neresinden olduğu önemli değildir. İster Gaziemirli, ister Bornovalı isterse Halkapınar’dan olsun. Hiç önemli değildir. Yeter ki İzmirli olsun. Bu nedenle bu konunun araştırılmasının bazıları için önemli olmayacağını düşünürüm. Homeros’un yeter ki İzmirli olduğu herkes tarafından kabul görsün.Tarih boyu İzmir’i ziyaret eden seyyah ve gezginler, İzmir’de onu ararlar. “Meraklılar, ‘Homeros’un Mağaraları’ denilen yeri ziyaret ederler. Gezgin Anacharsis yalnızca bir mağaradan söz eder. Onun tanıklığına göre o mağara, Homeros’un yapıtlarını orada yazdığını ileri süren eski İzmir’liler için kutsaldır.”d’Estourmel’den de ilginç bir sav işitiriz. “Bir saatlik uzaklıkta ve yabanıl bir yörede, su perilerinin mağarasını, daha doğrusu mağaralarını buldum.”diye bahseder. Burası acaba Seydiköy olamaz mı, merak etmediniz mi? Neden İzmir’i ziyaret eden tüm gezginler Seydiköy’e(Sevdiköy) uğruyorlardı? Hangisi uğramadı ki, 1698 yılında İzmir’i ziyaret eden C.de. Bruyn Seydiköy’de Hollanda Konsolosunun yaşadığından bahseder. Hollandalı ailelerden ‘Madama Han Hoschpied, Van Lennep ve Wilkamann’ ailelerinin İzmir’de tercihi Seydiköy olmuştur. XVIII. Yüzyıl seyyahlarından Angelicus Maria Myler, Limaens Charles, Choiseul Gouffier aklımıza gelenlerdir. Richard Chandler İngiliz ailelerden By. Death, Crowly’li yanında Fransız gezginlerin bu uğrak yerinden bahsederler. Karl Von Scherzer’de 1873 yıllarında İzmir’e ziyarete gelenlerin yanında İzmirli Rumların ‘Homeros Bilim Derneğini” konu eder. İzmir’in kurulduğu günden bu yana hemşehrisi olan Homeros’u ziyaret için gelenlerin uğrak yeri olan Seydiköy’ünde, Fransa’nın meşhur botanikçisi Sherard yaşamına buralarda devam etme kararını verir. Yine Lamartine Seydiköy’ün neyine vurulmuştu ki İzmir’e her gelişinde Meles Çayının kaynağının bulunduğu bu toprakları ziyaret ediyordu. Çünkü ziyaret edenler, Homeros’un yaşadığı havayı teneffüs etmek, onun yaşadığı topraklarda yürümek istiyorlardı. *** Meles Çayını iyi tanıyan biri olarak burada bazı ekler yapmak yerinde olacaktır. Meles Çayı Gaziemir (Seydiköy) den çıkar. Çıktığı yer Çatalkaya’dır. Bu kısımlardan itibaren çağlayarak Seydi Babanın (Seyd-i Mükremüddün) altından kıvrıla-kıvrıla akarak şimdiki Serbest Bölge içinden geçerek, Hava Eğitim Okulunun altından kaynayarak gelen Yobaz Deresi ile birleşir Şirinyer, Gürçeşme’den geçerek İzmir Körfezine dökülür. Şimdi burada bir saptama yapalım. Yunanlı yazar Nikos Kapapa, TO EEBNTİKİOİ” adlı kitabının 186. sayfasında 1920 yılında hazırlanmış Seydiköy yerleşim planının Çatalkaya’dan kaynayan Kuzey-batı kısmından geçen bu dereye Himeros adını vermesi bir tesadüf olabilir mi? Yazarın bu kitabında Seydiköy’ü anlatırken XIX. yüzyıl sonlarında Seydiköy’de yaz-kış devamlı akan altı tane dereden bahseder. Yine Homeros ile ilgili bilgilerde Meles Çayının doğduğu yerlerde bir mağarada dünyaya geldiği ifadesi geçmektedir. Düşündüğümüz zaman Meles Çayının geçtiği alanlarda mağara yoktur. Çatalkaya’da mağara çoktur. Yine Homeros Vadisi olarak anlatılan yerleri gezerseniz, anlatılan Homeros Vadisine en uygun yerin Gaziemir’den inen Himeros Çayının Çatalkaya kısımları buna uygun yer olmalıdır.
ERCAN ÇOKBANKİRArkeologkaynak
ERCAN ÇOKBANKİRArkeologkaynak
Dünya da İncil’den sonra en çok okunan ve bilinen Homeros’un İlyada ve Odesia destanıdır. Homeros gelmiş geçmiş tüm ozanların ustası ve babasıdır. Onun eserleri tüm dünya insanlarının kitaplığını süsleyen başyapıttır.Bu nedenle onun doğduğu şehir elbette onurlanacak, dolayısıyla Homeros’un şehri olarak anılacaktır. Bu araştırmalar içinde onun İzmirli olduğuyla ilgili bilgiler birçok araştırmada öne çıkmaktadır. Odysseia ve İlyada isimli efsanevi eserleri günümüze kadar ulaşmış olan tarihin ilk batı edebiyatında yazılı dönemi başlatmış, en büyük şairi Homeros’tur. İzmir’de doğmuş olması vereceğimiz örneklerde en kuvvetli olasılıktır. Halikarnaslı(Bodrum) Tarihçi Heredot'a göre M.Ö.850 yıllarında yaşadığı ileri sürülen Homeros, gelmiş geçmiş tüm dünya halklarını etkilemiş, Yunan mitolojisi karakterlerini çizen kişilerden biridir. Tarih boyunca, Anadolulu vurgusunu yapmış olması da onun Batı Anadolu topraklarında ve İzmir’de yaşamış olma olasılığını pekiştirir.*** Homeros'un başyapıtı "İlyada" Destanı, Greklerle, Anadolulu Troia halkı arasında on yıl süren savaşların son kırk günlük bölümünü içerir. Yaklaşık 16.000 mısradan oluşmuştur. Yurt sevgisi ile tutuşan Homeros, bu destanında açık ve net olarak Troia’lıları tutar çünkü onlar ve Homeros Anadoluludur. Yunanlı önder ve savaşçıları gaddar ve saldırgan olarak göstermiştir. Onun Anadolulu olduğunu gösteren en büyük delil*de budur. Homeros'un ikinci yapıtı "Odysseia" Destanında ise, Troia savaşlarından on yıl sonraki*dönem anlatılır. Bu destanda, "Odysseus" isimli bir savaşçının yurduna dönmek için gösterdiği çaba*işlenir. Yaklaşık on iki bin mısradan oluşur.** Anadolu Uygarlıklarının en eski tarih ve kültür kaynakları olan "İlyada" ve "Odysseia" Destanları, Dünya Edebiyatının en çarpıcı metinleri ve ilk yazılı metinler olarak derlenmiş destanlar olup, günümüz yaşamında etkisini tüm şiirselliği ile sürdürmektedir.Anadolu’da yaşayan toplulukların yaratığı sanat eserlerinin Yunan sanatı, Yunan ekolü olarak adlandırılmasından çok rahatsız olan Sabahattin Eyüpoğlu,(1908-1973) Homeros için bakın “…bu Yunan eğilimine karşı bir fikir öne sürmüştür: eski Yunan okullarına gitmeye gerek yoktur, çünkü Homeros Anadoluludur, yani başlangıçtan itibaren -bizden birisidir- kapımızın önüne koyduğumuz ve ismini kitaplarımızdan sildiğimiz Anadolu çocuğu” bu yüzden okunmalıdır, demiştir. O yılların sanat ve edebiyatında Anadolu ve Anadoluluk egemendir. Homeros ile ilgili tüm yayın ve araştırmalarda ki bilgiler kesin değildir. Homeros’a birçok kent sahip çıkar. Tabii ki onun İzmirli, Kyme’li(Aliağa) veya Samos’lu olması o şehir için onur kaynağıdır. * Homeros'a yedi kent sahip çıkarak, kendi hemşehrileri olduğu onurunu yaşamak için iddia da bulunmuşlardır. Bu kentler içindeki Salamis, Argos, Atina ve Rodos'ta, Homeros'un yaşadığını ileri sürmek, bilim dışıdır. O çağlarda bu adı geçen şehirlerde ve dolaylarında bu kültür henüz gelişmemişti. Çünkü Homeros*destanlarını bir Anadolu lehçesi olan İonia’ca ile (Aoilia) sınır kenti İzmir'de yazmış olmalıdır. O çağlarda değindiğimiz gibi bu bölgelerde yazı henüz yoktur. Ayrıca o çağlarda bu eserleri Yunanistan'da değil yazılacak, okuyacak ve anlayacak bir kültür düzeyinin bulunduğu düşünülemez. Homeros'tan ancak 200 yıl* sonra örneğin Sokrates okuma yazmayı Smyrna’da öğrenmiştir.*** Homeros'un Sakızlı olduğunu iddia edenler, doğruluğunu ifade edecek bir kanıt ve belge de gösteremezler. Geçmişten bu yana Homeros destanlarını ezbere okuyan Samos’lu bir aile fertleri, köklerinin Homeros’tan geldiğini iddia ederler. Bunun yanında başka bir anlatımda, Homeros'un Sakız'a sürgün gittiğine dair söylentiler vardır, bu bağlamda adada Homeros Kayalıkları diye isimlendirilen bir yer bulunmaktadır. Geriye Kolophon (Değirmendere) ve Smyrna kalmaktadır.Homeros’un Anadolulu ve İzmirli olduğuna dair en güzel kanıt Strabon’un”Geographika” adlı eserinde “Homeros’un ksoanon’u(tahtadan yapılmış heykel) bulunan Homereion adı verilen dörtkenarlı bir portik bulunur. Bu nedenle Smyrna’lılar Homeros üzerinde özellikle hak iddia ederler ve gerçekten de kentin bir tip tunç sikkesi Homereion adını taşır.” diyerek Homeros’un İzmirli olduğunu kaydeder. Miletos’lu Hekataios’un söylediğine göre (M.Ö.VI:yüzyılda yaşamış),”İzmir körfezine Meles Çayı nedeniyle Meles Körfezi adı verilirdi”. Aristoteles(M.Ö.384-322)ve çağdaşı Kyme’li Ephoros, “Hemoros’un Meles kıyılarında doğmuş bulunduğu yolundaki atalardan kalma söylenceyi tekrarlayıp yaydılar; bu söylence, o doğum yerinin İzmir’den kısa bir yüryüş uzaklığında bulunduğu anlamına gelir” diye anlatır Cecil john Cadoux, İzmir anlatılarında, Meles Çayı, İzmir’in hemen dışında Kervan Köprüsü altından geçen çaydır. Güney yanda 10 mil ilerdeki tepelerde (İzmir-Gaziemir arasında) doğar, içinden geçerek aktığı verimli ve güzel, ama dar bir vadiyi doğudan (Buca’nın bulunduğu yandan) ve batıdan Paradiso/Kızılçulu/Şirinyer’in bulunduğu yandan sınırlayan ormanlık yamaçlardan gelen birkaç kolu alır. Yağmurlu mevsimde kabaran bir sel yatağına döndüğü halde yaz mevsiminde genellikle kuru yahut kuruya yakındır. Sanıldığına göre ilkçağ’da şimdikine göre suyu daha boldu, çünkü o zaman yörede ağaçlar çok daha fazlaydı, dolayısıyla yağmur daha sık yağardı. Bunun ağzının 3/4 mil kadar ilersinde, bu çay ile Artemis/Diana Hamamı(Halkapınar gölcüğü) arasında bugün Tepecik denen bir höyük yükseltisi vardır. Meles Çayının çıktığı ve denize kavuştuğu bölgeyi anlatır. Bu anlatımların en eskisi, (sözde Homeros’un yazmış olduğu), belki de M.Ö VI. yüzyılın- yani İzmir’in, olasılıkla körfezin kuzeydoğu köşesinde(yıkılmış ve sönükleşmiş durumda) bulunduğu dönemin- yapıtı olan “Artemis’e İlahi”de bulunur. (Bu eserde)tanrıça, İzmir’den geçerek, “derinlere kadar kamışların kök saldığı Meles’te atlarını suladıktan sonra” arabasını Kolophon yanındaki Klaraos’a sürdü diye anlatır.Plinius,(M.S.23-79) İzmir’i “pek uzak olmayan bir yerde doğan Meles’in nimetlerinden yararlanan kent” diye betimlemiştir. Ozan Statius (M.S.61-96) İzmir’de doğmuş olan birinin suyunu içtiği akarsu diye, pek ünlü kaynağı olan Meles’ten söz eder. Araştırmacı Cecil John Cadoux,“Yaşamı M.S IV.yüzyılda geçen bir sofist, Himerios, ( ekte görüleceği gibi, Nikoy Kapapa’nın Seydiköy kitabında ki 1920 yılına ait bir yerleşim planı ile 1900 yıllarında çizilmiş bir Seydiköy vaziyet planında da Meles Çayı kaynağına verilen bir isim olarak görülecektir) Meles’in İzmir’in dış mahallerinde, birbirine çok yakın birçok kaynaktan çıktığını ve hemen orada kayıkların girebileceği, kürek çekmeye olanak verecek kadar yeterli derinlikte geniş bir göl oluşturduğunu, sonra kamışların, servilerin kapladığı kıyılar arasından aktığını yavaşça ve sessizce “en çok sevdiği oğlanın yanında olma fırsatını bir şey çalarcasına elde etmek isteyen bir sevdalı imiş gibi” denize karıştığını anlatıyor. Aristotales, Homeros'un doğumunu şöyle anlatır: "Anadolu'ya İyon göçleri sırasında İos Adası'nın bir kızı olan Kriteis, bir ilah tarafından hamile bırakılır. Bu kadın Egina'ya kaçarsa da, korsanlar, kadını İzmir'de Lidya Kralı Maion'a sunarlar. Kral, kadına aşık olur ve onunla evlenir. Bir süre sonra Kriteis, Meles Çayı kenarında Homeros'u doğurur ve akabinde ölür. Maion bu kendinden olmayan çocuğu büyütür ve ona doğduğu yeri vurgulayan "Melesigenes" (Meles'in çocuğu) ismini verir.*********** Antik çağın çeşitli yazarları Homeros'un yaşantısı hakkında farklı şeyler söylemelerine karşın birleştikleri iki önemli konu vardır: Kör olan Homeros, İzmir doğumludur ve bu şair Meles Çayı'nın kıyısında şiirlerini söylemiş, çayın denize kavuşmak için kıvrıla fışkıra ilerlediği yörelerde*lir çalarak*destanlar şakımıştır...*** Eski yazarlar, Meles Çayı'nın günümüzdeki Halkapınar Çayı olduğu konusunda birleşmişlerdir.*Ancak, modern çağın yazarları, tarihçileri ve arkeologları, Meles Çayı'nın Kemer Çayı olduğuna dair eğilime sahiptirler...*** Deniz perilerine ismini veren ve kaynağından denize kadar yatağını kazan Meles, kentin kapıları*önünde kolunu uzatır. Kaynadığı yer, denize doğru suları akan bir hamamdır. (Diana Hamamları) Meles, mağaraların, evlerin ve ağaçlık korulukların arasından geçip gider. Meles çağıldamaz, bunun dalgaları sessiz ve usulca denize kavuşur. Bazen, denizin dalgaları köpürünce Meles'in dalgaları geri bile çekilir. Meles'in her tarafı balıkla doludur. Yaz, kış aynı seviyededir. Ne kurur ve ne de kükrer. Meles, serseri değildir, yatağını terk etmez, çünkü İzmir'in aşığıdır. Onun amacı, şehri öpe koklaya, yavaş-yavaş sevişerek, denize ulaşmaktır..." Araştırmacı işte böyle bahseder Homeros ve doğduğu yerden.*Meles Çayı ile özdeşleşmiş olan Homeros’un ikinci adı da “Meles kıyıları yöresinde doğmuş” anlamında Melesigenes’tir. Bu nedenle meles isminin etimolojisini bilmekte yarar vardır. Meles adı Luvi dilinde Mela anlamına gelmektedir. Anlamını Bilge Umar, M(a)-Ela, “Ana Tanrıça-Geçidi” yani “Ana Tanrıça tapkısı yerine giden geçit, boğaz” anlamına geldiğini ifade eder.Pausanias’ın yapıtının bir yerinde Meles ile ilgili şöyle diyor: “Smyrna’lıların ülkesinde Melés, çok güzel bir akarsudur. Kaynak yerinde bir mağara vardır. Oméros, şiirli öykülerini orada yaratmış imiş.”Homeros’u İzmirli olarak kabul edenler için kentin neresinden olduğu önemli değildir. İster Gaziemirli, ister Bornovalı isterse Halkapınar’dan olsun. Hiç önemli değildir. Yeter ki İzmirli olsun. Bu nedenle bu konunun araştırılmasının bazıları için önemli olmayacağını düşünürüm. Homeros’un yeter ki İzmirli olduğu herkes tarafından kabul görsün.Tarih boyu İzmir’i ziyaret eden seyyah ve gezginler, İzmir’de onu ararlar. “Meraklılar, ‘Homeros’un Mağaraları’ denilen yeri ziyaret ederler. Gezgin Anacharsis yalnızca bir mağaradan söz eder. Onun tanıklığına göre o mağara, Homeros’un yapıtlarını orada yazdığını ileri süren eski İzmir’liler için kutsaldır.”d’Estourmel’den de ilginç bir sav işitiriz. “Bir saatlik uzaklıkta ve yabanıl bir yörede, su perilerinin mağarasını, daha doğrusu mağaralarını buldum.”diye bahseder. Burası acaba Seydiköy olamaz mı, merak etmediniz mi? Neden İzmir’i ziyaret eden tüm gezginler Seydiköy’e(Sevdiköy) uğruyorlardı? Hangisi uğramadı ki, 1698 yılında İzmir’i ziyaret eden C.de. Bruyn Seydiköy’de Hollanda Konsolosunun yaşadığından bahseder. Hollandalı ailelerden ‘Madama Han Hoschpied, Van Lennep ve Wilkamann’ ailelerinin İzmir’de tercihi Seydiköy olmuştur. XVIII. Yüzyıl seyyahlarından Angelicus Maria Myler, Limaens Charles, Choiseul Gouffier aklımıza gelenlerdir. Richard Chandler İngiliz ailelerden By. Death, Crowly’li yanında Fransız gezginlerin bu uğrak yerinden bahsederler. Karl Von Scherzer’de 1873 yıllarında İzmir’e ziyarete gelenlerin yanında İzmirli Rumların ‘Homeros Bilim Derneğini” konu eder. İzmir’in kurulduğu günden bu yana hemşehrisi olan Homeros’u ziyaret için gelenlerin uğrak yeri olan Seydiköy’ünde, Fransa’nın meşhur botanikçisi Sherard yaşamına buralarda devam etme kararını verir. Yine Lamartine Seydiköy’ün neyine vurulmuştu ki İzmir’e her gelişinde Meles Çayının kaynağının bulunduğu bu toprakları ziyaret ediyordu. Çünkü ziyaret edenler, Homeros’un yaşadığı havayı teneffüs etmek, onun yaşadığı topraklarda yürümek istiyorlardı. *** Meles Çayını iyi tanıyan biri olarak burada bazı ekler yapmak yerinde olacaktır. Meles Çayı Gaziemir (Seydiköy) den çıkar. Çıktığı yer Çatalkaya’dır. Bu kısımlardan itibaren çağlayarak Seydi Babanın (Seyd-i Mükremüddün) altından kıvrıla-kıvrıla akarak şimdiki Serbest Bölge içinden geçerek, Hava Eğitim Okulunun altından kaynayarak gelen Yobaz Deresi ile birleşir Şirinyer, Gürçeşme’den geçerek İzmir Körfezine dökülür. Şimdi burada bir saptama yapalım. Yunanlı yazar Nikos Kapapa, TO EEBNTİKİOİ” adlı kitabının 186. sayfasında 1920 yılında hazırlanmış Seydiköy yerleşim planının Çatalkaya’dan kaynayan Kuzey-batı kısmından geçen bu dereye Himeros adını vermesi bir tesadüf olabilir mi? Yazarın bu kitabında Seydiköy’ü anlatırken XIX. yüzyıl sonlarında Seydiköy’de yaz-kış devamlı akan altı tane dereden bahseder. Yine Homeros ile ilgili bilgilerde Meles Çayının doğduğu yerlerde bir mağarada dünyaya geldiği ifadesi geçmektedir. Düşündüğümüz zaman Meles Çayının geçtiği alanlarda mağara yoktur. Çatalkaya’da mağara çoktur. Yine Homeros Vadisi olarak anlatılan yerleri gezerseniz, anlatılan Homeros Vadisine en uygun yerin Gaziemir’den inen Himeros Çayının Çatalkaya kısımları buna uygun yer olmalıdır.
ERCAN ÇOKBANKİRArkeologkaynak
Balkanlar Türklerinin Kökleri : Arnavutlar Boşnaklar Pomaklar
Balkanlar Türklerinin Kökleri : Arnavutlar Boşnaklar Pomaklar
Ercan Çokbankir
ETKİ (5/2008)
Isbn: 9944127833 , 240 sayfa
Tanıtım Balkanlar, çok eski zamanlardan beri kaynayan bir kazan... Kaynayan o kazanın ateşi ise yüzyıllar öncesinden yakılmış. Arkeolog araştırmacı Ercan Çokbankir'in bu kitapta yaptığı, işte bu! Yüzyıllar, hatta bin yıllar öncesinden yanıp gelen o ateşin temel nedenlerini, günümüzü de uzanıp gelen sonuçlarını gözler önüne sermek... Yalnız bu kadar da değil: Çokbankir, bu temelde yeni tartışmalar da açmaktan çekinmiyor; Arnavutlar'ın, Pomaklar'ın ve Boşnaklar'ın tarihsel köklerine yeni yaklaşımlar getiriyor.
Ercan Çokbankir
ETKİ (5/2008)
Isbn: 9944127833 , 240 sayfa
Tanıtım Balkanlar, çok eski zamanlardan beri kaynayan bir kazan... Kaynayan o kazanın ateşi ise yüzyıllar öncesinden yakılmış. Arkeolog araştırmacı Ercan Çokbankir'in bu kitapta yaptığı, işte bu! Yüzyıllar, hatta bin yıllar öncesinden yanıp gelen o ateşin temel nedenlerini, günümüzü de uzanıp gelen sonuçlarını gözler önüne sermek... Yalnız bu kadar da değil: Çokbankir, bu temelde yeni tartışmalar da açmaktan çekinmiyor; Arnavutlar'ın, Pomaklar'ın ve Boşnaklar'ın tarihsel köklerine yeni yaklaşımlar getiriyor.
YouTUBE GAZİEMİR videoları
YouTUBE GAZİEMİR videoları
http://www.youtube.com/results?search_query=gaziemir&aq=f
http://www.youtube.com/results?search_query=gaziemir&aq=f
Flickr GAZİEMİR FOTOĞRAFLARI
Flickr GAZİEMİR FOTOĞRAFLARI
http://www.flickr.com/search/?q=gaziemir&m=text
http://www.flickr.com/search/?q=gaziemir&m=text
Gaziemir'de Kent Konseyi
Gaziemir'de Kent Konseyi kuruldu
KENT KONSEYİ YÖNETMELİĞİ
http://rega.basbakanlik.gov.tr/eskiler/2006/10/20061008-5.htm
http://www.konak.bel.tr/includes/kentkonsey/kentyonetmelik.pdf
KENT KONSEYİ YÖNETMELİĞİ
http://rega.basbakanlik.gov.tr/eskiler/2006/10/20061008-5.htm
http://www.konak.bel.tr/includes/kentkonsey/kentyonetmelik.pdf
GAZİEMİR HARİTASI
GAZİEMİR HARİTASI
http://www.netkayit.com/turkiye-haritasi.php?l=38.32381440752017,27.127046585
http://www.netkayit.com/turkiye-haritasi.php?l=38.32381440752017,27.127046585
Engin ÇOKBANKİR / Ercan ÇOKBANKİR
Engin ÇOKBANKİR / Ercan ÇOKBANKİR Arkeolog çift Engin ve Ercan Çokbankir
Seydiköy / Gaziemir tarihini anlatıyor.
Çokbankir çiftinin yaşamöyküleri ve sunuş...
Create a Free Slideshow
Bn. Engin Çokbankir
1949 yılı Kırıkkale doğumludur.
Kırıkkale Silah Fabrikası kurucularından,
Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler”
kitabında kendisinden söz edilen Topçubaşı
Ahmet Gürsoy Ustanın torunudur. İlk, orta
ve lise öğrenimini Kırıkkale’de tamamladı.
Yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi Dil
Ve Tarih Coğrafya Fakültesini Arkeoloji
Bölümünü 1973 yılında bitirmiştir.1981
yılına kadar İzmir Turizm Bölge Müdürlüğünde
çalıştı. Aynı yıllarda İzmir Otelcilik Meslek
Okulu Müdürlüğü görevinde de bulundu.
Ercan Çokbankir
1945 yılında İzmir-Seydiköy de doğdu.
İlkokulu Seydiköy Yahya Kemal Beyatlı İlk
Okulunda, orta ve liseyi İzmir Namık Kemal
lisesinde bitirdi. Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih Coğrafya FakültesiArkeoloji Bölümünden
1971 yılında mezun oldu.1968-69yıllarında
Fakülte Öğrenci Derneği yönetiminde ve
Ankara’daki İzmir Öğrenim Derneği ve
Yurdu Başkanlığında iki dönem bulundu.
Ankara Sosyal Demokrasi Dernekleri kurucusu,
1969–1970 yıllarında C.H.P Genel Merkez
Gençlik Kolları Üyeliği yaptı.
1971–1974 yıllarında Konya Mevlana
Müzesinde Arkeolog Asistan olarak görev yaptı.
Datça - Knidos(Pensilivania Üniversitesi Prof
Dr.İriece C.Love), Polatlı - Gordion
Pensilivania Üniversitesi Prof.Dr. Rodney S.Young),
Polatlı-Yassıhöyük (Eski Eserler Müzeler Genel
Müdür Yardımcısı Burhan Tezcan)ve Erzincan-
Altıntepe (Prof.Dr. Tahsin Özgüç- Prof.Dr.
Nimet Özgüç) Başkanlığında yapılan kazılarda
Kültür Bakanlığını temsilen asistan olarak görev
yaptı.
1964–65 yıllarında İzmir Namık Kemal Lisesinde “Genç Kalemler Dergisi”ni günümüzün yazar ve şairlerinden Refik Durbaş ile çıkardılar. Dergide araştırma yazıları,1974 yılında da “Türk Arkeoloji Dergisi”nde makaleleri yayımlanmıştır.
1980 öncesi C.H.P İzmir İl Yönetim Kurulu ve Disiplin Kurulu Üyeliği 1983 yılında da SODEP kuruluşunda görev alarak 1990-1991 yıllarında SHP Kurultay Delegeliği yaptı.1974-1998 yılları arasında Gaziemir’ de ticari faaliyette bulundu. İki dönem Gaziemir Esnaf Odası Başkanlığı ve Gaziemir Gençlik Spor Kulübü Başkanlığı,1984–1989 ve 1989–1994 yıllarında Gaziemir’in metropol belediye sınırları içine alınması nedeniyle Gaziemir’i temsilen Konak Belediye Meclis, Encümen Üyeliği ve Konak Belediye Başkan Vekilliği görevlerinde bulundu.
ÇATALKAYA’NIN KIZILLIĞI
Bahar geçti.
Zakkumlar çiçek açtı Çatalkaya eteklerinde
kesildi ak saçlı bulutların ağlaması
bahar bitti artık.
Sararan dişleri arasından
altın dişini gösteremeyecek artık.
Ümmüş abanın daresi de sustu.
Mürselle’nin türküsü artık söylenmeyecek.
Güneşin dört rengi
çam yeşili, deniz mavisi, tütün sarısı ve ateş kızılı
hepsinden kötüsü yaz da bitti.
Kulaklarımı artık
demir tekerlekli at arabalarının sesleri çınlatmayacak
tarlada tütün de bitti.
Güz serinliğinin durgun sularına karışan
son bahar da geçiyor.
Bekleyip duruyorum.
Güneşin sıcaklığının acılarımı onarmasını
nafile boş bir ömrün
Çatalkaya eteklerinde
beklesin istedim beni
Gençliğim.
Ercan Çokbankir
Sunuş
Dedemin, babamın, benim ve çocuklarımın yaşamını sürdürdüğü, doğup büyüdüğümüz bu güzel ve şirin ilçemizin tarihi, Bornova, Buca ve Karşıyaka gibi araştırılmamıştı. Aslında 1850 yıllarında bu ilçelerin nüfusları 5.binin altındayken Seydiköy nüfusu 10.binleri aşıyordu. Tanınmamasının nedeni herkes Seydiköy’ü mübadele sonrası yerleşimlerinden biri olarak görmüştür. Ama öyle değildir. Seydiköy okuyacağınız gibi İzmir’ tarihinde ve günümüzde de önemli bir yerleşim yeri olmuştur. 1550 yıllarında İzmir’in Türk nüfusu 2.500 iken Seydiköy’ün nüfusu 820 Türk’ten oluşmaktadır. Seydiköy-Gaziemir tarihiyle ilgili Ege Üniversitesi asistanları tarafından hazırlanan bir araştırma kitabı yayımlandı. Eşimle beraber amatörce hazırladığımız “Geçmişten günümüze Seydiköy-Gaziemir’” kitabının birinci baskısını 2000 yılında yazmıştık. Aradan geçen beş yıl içinde, eski Seydiköy’lü Rum dostlarımızın getirdiği yayın ve belgelerin ilavesiyle,kitabımızın ikinci baskısını hazırladık.
Yıllar önce eşimle, merakla başladığımız bu araştırmayı birçok kitap, dergi ve belgeyi araştırarak, yaşlı Seydiköylüleri ve Yunanistan’a giderek Seydiköylü Rumları dinleyerek yazdık. Umarım yine Seydiköy’ün 10 Eylül 1922 günlerine kadar olan kısmını bir Yunanlı Yazar Nikov Kapapa’nın “To Eebntikıoı” adlı eserinden, Yunanlıların meşhur “Exodos”undan(Büyük Göç) Seydiköy’e ait kısımlarından ve Yunanlı Sia Anagnostopoulou adlı bir öğretim üyesinin Seydiköy üzerine doktora tezinden faydalanarak çok daha geniş kapsamlı bir araştırma yapılacaktır. Gümülcine’li 9 Eylül Üniversitesi öğrencisi Mümin Mümin’in Yunan kaynaklarından tercüme yaptığı, TO EEBNTİKIOI / SEVDİKÖY adlı kitaptan, olanaklarımız ölçüsünde hazırladığımız bu yeni kitabı, eski kitabımızın ikinci baskısı olarak, daha geniş bir anlatımla Seydiköy tarihini aydınlatmaya çalışacağız.
Bulgularımız sonucunda Seydiköy’ün kuruluşu, sanıldığı ve bazı araştırmacıların yanıldığı gibi 400 – 450 yıl öncesine değil, 7.000 yıldır var olan İzmir tarihi yanında yaklaşık 2.600 yıl öncesine dayanmaktadır. Bunları belge ve kaynaklarıyla beraber sunuyoruz.
Bu güzel yörenin tarihini geçmişten günümüze getirerek sizlerle paylaşmak istedik. Araştırmamıza İzmir tarihi ile başladık ve Seydiköy tarihini günümüze kadar getirdik. Çünkü ilerideki bölümlerde okuyacağımız üzere Seydiköy, Lidyalıların İzmir’i işgali sırasında kaçabilenler ve o yıllarda (M.Ö 400) İzmir’in savunmasında önemli bir rol oynayan Akça kaya (Serbest Bölgenin batısında) kale ve yerleşimiyle kurulmuştur (Prof.Dr. Ersin Doğer). Bu nedenle güzel İzmir’imizin tarihiyle “Aşk Köyü / Sevdi Köy / Seydiköy” tarihiyle iç içe alıyor ve sizlere sunuyoruz.
Seydiköy ile ilgili araştırmalarımızda bize yardımlarını esirgemeyen okul arkadaşımız Prof.Dr. Ersin Doğer’e, adını rahmetle andığımız Büyük Şehir Başkanımız Ahmet Piriştina, Kent Müzesi uzmanlarından Sayın Züleyha Yördem ve Sayın Uğur Sağıroğlu ve sevgili Mümin Mümin’e, Seydiköy den göçen Rumların kurduğu İzmir- Seydiköy’lüler Derneği Başkanı Dimitrios Roumeliotis, bu çalışma için beni yüreklendiren Gaziemir’in Genç iş adamlarından Hakan Süvari, Hasan Fildiş, Salih Esen'e ve burada adını anamadığımız bütün dostlara; İlçemiz Kaymakamı Sn. Kemal Karadağ ile kitabımızın ve Gaziemir Kent arşivi için yeni bir bina yaptıran, bu arşivle ilgili bilgilerin temininde ve hazırlanmasında bize her türlü maddi ve manevi desteği veren Belediye Başkanı Sn. Adnan Yüksel’e teşekkürü borç biliriz.
Arkeolog Engin ve Ercan Çokbankir
GAZİEMİR GAZİEMİR
Copyright © 2008 gaziemirtarihi | Tüm Hakları saklıdır.| gaziemirtarihi@gmail.com
Portalımızda yayınlanan fotoğraflar Ercan ÇOKBANKİR'in arşivindendir.
Kaynak gösterilerek ve portalımızın ilgili sayfasına link verilerek yayınlanabilir.
Designed by E. Ç.
Seydiköy / Gaziemir tarihini anlatıyor.
Çokbankir çiftinin yaşamöyküleri ve sunuş...
Create a Free Slideshow
Bn. Engin Çokbankir
1949 yılı Kırıkkale doğumludur.
Kırıkkale Silah Fabrikası kurucularından,
Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler”
kitabında kendisinden söz edilen Topçubaşı
Ahmet Gürsoy Ustanın torunudur. İlk, orta
ve lise öğrenimini Kırıkkale’de tamamladı.
Yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi Dil
Ve Tarih Coğrafya Fakültesini Arkeoloji
Bölümünü 1973 yılında bitirmiştir.1981
yılına kadar İzmir Turizm Bölge Müdürlüğünde
çalıştı. Aynı yıllarda İzmir Otelcilik Meslek
Okulu Müdürlüğü görevinde de bulundu.
Ercan Çokbankir
1945 yılında İzmir-Seydiköy de doğdu.
İlkokulu Seydiköy Yahya Kemal Beyatlı İlk
Okulunda, orta ve liseyi İzmir Namık Kemal
lisesinde bitirdi. Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih Coğrafya FakültesiArkeoloji Bölümünden
1971 yılında mezun oldu.1968-69yıllarında
Fakülte Öğrenci Derneği yönetiminde ve
Ankara’daki İzmir Öğrenim Derneği ve
Yurdu Başkanlığında iki dönem bulundu.
Ankara Sosyal Demokrasi Dernekleri kurucusu,
1969–1970 yıllarında C.H.P Genel Merkez
Gençlik Kolları Üyeliği yaptı.
1971–1974 yıllarında Konya Mevlana
Müzesinde Arkeolog Asistan olarak görev yaptı.
Datça - Knidos(Pensilivania Üniversitesi Prof
Dr.İriece C.Love), Polatlı - Gordion
Pensilivania Üniversitesi Prof.Dr. Rodney S.Young),
Polatlı-Yassıhöyük (Eski Eserler Müzeler Genel
Müdür Yardımcısı Burhan Tezcan)ve Erzincan-
Altıntepe (Prof.Dr. Tahsin Özgüç- Prof.Dr.
Nimet Özgüç) Başkanlığında yapılan kazılarda
Kültür Bakanlığını temsilen asistan olarak görev
yaptı.
1964–65 yıllarında İzmir Namık Kemal Lisesinde “Genç Kalemler Dergisi”ni günümüzün yazar ve şairlerinden Refik Durbaş ile çıkardılar. Dergide araştırma yazıları,1974 yılında da “Türk Arkeoloji Dergisi”nde makaleleri yayımlanmıştır.
1980 öncesi C.H.P İzmir İl Yönetim Kurulu ve Disiplin Kurulu Üyeliği 1983 yılında da SODEP kuruluşunda görev alarak 1990-1991 yıllarında SHP Kurultay Delegeliği yaptı.1974-1998 yılları arasında Gaziemir’ de ticari faaliyette bulundu. İki dönem Gaziemir Esnaf Odası Başkanlığı ve Gaziemir Gençlik Spor Kulübü Başkanlığı,1984–1989 ve 1989–1994 yıllarında Gaziemir’in metropol belediye sınırları içine alınması nedeniyle Gaziemir’i temsilen Konak Belediye Meclis, Encümen Üyeliği ve Konak Belediye Başkan Vekilliği görevlerinde bulundu.
ÇATALKAYA’NIN KIZILLIĞI
Bahar geçti.
Zakkumlar çiçek açtı Çatalkaya eteklerinde
kesildi ak saçlı bulutların ağlaması
bahar bitti artık.
Sararan dişleri arasından
altın dişini gösteremeyecek artık.
Ümmüş abanın daresi de sustu.
Mürselle’nin türküsü artık söylenmeyecek.
Güneşin dört rengi
çam yeşili, deniz mavisi, tütün sarısı ve ateş kızılı
hepsinden kötüsü yaz da bitti.
Kulaklarımı artık
demir tekerlekli at arabalarının sesleri çınlatmayacak
tarlada tütün de bitti.
Güz serinliğinin durgun sularına karışan
son bahar da geçiyor.
Bekleyip duruyorum.
Güneşin sıcaklığının acılarımı onarmasını
nafile boş bir ömrün
Çatalkaya eteklerinde
beklesin istedim beni
Gençliğim.
Ercan Çokbankir
Sunuş
Dedemin, babamın, benim ve çocuklarımın yaşamını sürdürdüğü, doğup büyüdüğümüz bu güzel ve şirin ilçemizin tarihi, Bornova, Buca ve Karşıyaka gibi araştırılmamıştı. Aslında 1850 yıllarında bu ilçelerin nüfusları 5.binin altındayken Seydiköy nüfusu 10.binleri aşıyordu. Tanınmamasının nedeni herkes Seydiköy’ü mübadele sonrası yerleşimlerinden biri olarak görmüştür. Ama öyle değildir. Seydiköy okuyacağınız gibi İzmir’ tarihinde ve günümüzde de önemli bir yerleşim yeri olmuştur. 1550 yıllarında İzmir’in Türk nüfusu 2.500 iken Seydiköy’ün nüfusu 820 Türk’ten oluşmaktadır. Seydiköy-Gaziemir tarihiyle ilgili Ege Üniversitesi asistanları tarafından hazırlanan bir araştırma kitabı yayımlandı. Eşimle beraber amatörce hazırladığımız “Geçmişten günümüze Seydiköy-Gaziemir’” kitabının birinci baskısını 2000 yılında yazmıştık. Aradan geçen beş yıl içinde, eski Seydiköy’lü Rum dostlarımızın getirdiği yayın ve belgelerin ilavesiyle,kitabımızın ikinci baskısını hazırladık.
Yıllar önce eşimle, merakla başladığımız bu araştırmayı birçok kitap, dergi ve belgeyi araştırarak, yaşlı Seydiköylüleri ve Yunanistan’a giderek Seydiköylü Rumları dinleyerek yazdık. Umarım yine Seydiköy’ün 10 Eylül 1922 günlerine kadar olan kısmını bir Yunanlı Yazar Nikov Kapapa’nın “To Eebntikıoı” adlı eserinden, Yunanlıların meşhur “Exodos”undan(Büyük Göç) Seydiköy’e ait kısımlarından ve Yunanlı Sia Anagnostopoulou adlı bir öğretim üyesinin Seydiköy üzerine doktora tezinden faydalanarak çok daha geniş kapsamlı bir araştırma yapılacaktır. Gümülcine’li 9 Eylül Üniversitesi öğrencisi Mümin Mümin’in Yunan kaynaklarından tercüme yaptığı, TO EEBNTİKIOI / SEVDİKÖY adlı kitaptan, olanaklarımız ölçüsünde hazırladığımız bu yeni kitabı, eski kitabımızın ikinci baskısı olarak, daha geniş bir anlatımla Seydiköy tarihini aydınlatmaya çalışacağız.
Bulgularımız sonucunda Seydiköy’ün kuruluşu, sanıldığı ve bazı araştırmacıların yanıldığı gibi 400 – 450 yıl öncesine değil, 7.000 yıldır var olan İzmir tarihi yanında yaklaşık 2.600 yıl öncesine dayanmaktadır. Bunları belge ve kaynaklarıyla beraber sunuyoruz.
Bu güzel yörenin tarihini geçmişten günümüze getirerek sizlerle paylaşmak istedik. Araştırmamıza İzmir tarihi ile başladık ve Seydiköy tarihini günümüze kadar getirdik. Çünkü ilerideki bölümlerde okuyacağımız üzere Seydiköy, Lidyalıların İzmir’i işgali sırasında kaçabilenler ve o yıllarda (M.Ö 400) İzmir’in savunmasında önemli bir rol oynayan Akça kaya (Serbest Bölgenin batısında) kale ve yerleşimiyle kurulmuştur (Prof.Dr. Ersin Doğer). Bu nedenle güzel İzmir’imizin tarihiyle “Aşk Köyü / Sevdi Köy / Seydiköy” tarihiyle iç içe alıyor ve sizlere sunuyoruz.
Seydiköy ile ilgili araştırmalarımızda bize yardımlarını esirgemeyen okul arkadaşımız Prof.Dr. Ersin Doğer’e, adını rahmetle andığımız Büyük Şehir Başkanımız Ahmet Piriştina, Kent Müzesi uzmanlarından Sayın Züleyha Yördem ve Sayın Uğur Sağıroğlu ve sevgili Mümin Mümin’e, Seydiköy den göçen Rumların kurduğu İzmir- Seydiköy’lüler Derneği Başkanı Dimitrios Roumeliotis, bu çalışma için beni yüreklendiren Gaziemir’in Genç iş adamlarından Hakan Süvari, Hasan Fildiş, Salih Esen'e ve burada adını anamadığımız bütün dostlara; İlçemiz Kaymakamı Sn. Kemal Karadağ ile kitabımızın ve Gaziemir Kent arşivi için yeni bir bina yaptıran, bu arşivle ilgili bilgilerin temininde ve hazırlanmasında bize her türlü maddi ve manevi desteği veren Belediye Başkanı Sn. Adnan Yüksel’e teşekkürü borç biliriz.
Arkeolog Engin ve Ercan Çokbankir
GAZİEMİR GAZİEMİR
Copyright © 2008 gaziemirtarihi | Tüm Hakları saklıdır.| gaziemirtarihi@gmail.com
Portalımızda yayınlanan fotoğraflar Ercan ÇOKBANKİR'in arşivindendir.
Kaynak gösterilerek ve portalımızın ilgili sayfasına link verilerek yayınlanabilir.
Designed by E. Ç.
gaziemir tarihi slide show
gaziemir tarihi slide show
http://www.slideroll.com/show.php?s=7h69x083
Seydiköy - Gaziemir Tarihi Ana Sayfa
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/home
Gaziemir ve Atatürk
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/ataturk
Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemirtarihi
Engin ÇOKBANKİR Ercan ÇOKBANKİR
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/ercancokbankir
Foto Galeri - 1 -
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/fotogaleri1
Foto Galeri -2-
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/fotogaleri2
Foto Galeri -3-
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/fotogaleri3
Foto Galeri -4-
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/fotogaleri4
Foto Galeri -5-
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/fotogaleri5
Foto Galeri -6-
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/fotogaleri6
Gaziemir Kent Konseyi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemirkentkonseyi
1. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemir1
2. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemir2
3. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemir3
4. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemir4
5. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemir5
6. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemir6
7. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemir7
8. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemir8
9. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemir9
10. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemir10
11. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
12. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
13. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
14. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
15. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
16. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
17. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
18. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
19. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
20. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
21. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
22. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
23. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
24. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
25. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
26. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
27. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
28. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
GAZİEMİR GAZİEMİR
http://www.slideroll.com/show.php?s=7h69x083
Seydiköy - Gaziemir Tarihi Ana Sayfa
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/home
Gaziemir ve Atatürk
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/ataturk
Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemirtarihi
Engin ÇOKBANKİR Ercan ÇOKBANKİR
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/ercancokbankir
Foto Galeri - 1 -
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/fotogaleri1
Foto Galeri -2-
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/fotogaleri2
Foto Galeri -3-
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/fotogaleri3
Foto Galeri -4-
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/fotogaleri4
Foto Galeri -5-
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/fotogaleri5
Foto Galeri -6-
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/fotogaleri6
Gaziemir Kent Konseyi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemirkentkonseyi
1. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemir1
2. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemir2
3. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemir3
4. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemir4
5. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemir5
6. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemir6
7. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemir7
8. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemir8
9. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemir9
10. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://gaziemirtarihi.googlepages.com/gaziemir10
11. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
12. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
13. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
14. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
15. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
16. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
17. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
18. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
19. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
20. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
21. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
22. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
23. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
24. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
25. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
26. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
27. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
28. Bölüm - Gaziemir Tarihi
http://
GAZİEMİR GAZİEMİR
1 / Gaziemir – İzmir Yolunda Bir Roma Kitabesi...
1 / Gaziemir – İzmir Yolunda
Bir Roma Kitabesi...
Gaziemir–İzmir Yolunda
Bir Roma Kitabesi
Bulunuyor…
7.000 yıllık
İzmir tarihi içinde,
M.Ö 600 yılından
itibaren Seydiköy
ismine aşağıda
okuyacağınız
kayıtlarda rastlıyoruz. Seydiköy’ün bizlerce
bilinen tarihi Beylikler dönemi Anadolu tarihinde
İzmir’i ilk Türkler tarafından alan Emir Caka Bey
ile başlamaktadır. Seyyid Mükremüddün
soyundan Seydi Baba dan gelen ismiyle,
Aydınoğlu Beylerinden Gazi Umur Beyin
kurduğu bir vakıf köyü olarak da anılmaktadır.
Prof.Dr. Ersin Doğer, Seydiköy-Akçakaya Kalesi
ve yerleşiminin M.Ö 400 yıllarından itibaren
varlığından bahseder. Iconomus, F.Slaars
”İzmir Üzerine Tetkikat” adlı kitabında
yine Akçakaya’daki yerleşimi anlatır.
Seydiköy tarihini okumadan önce İzmir
tarihine kısaca bir göz atmak istiyoruz.
Gaziemir – İzmir Yolunda Bir Roma
Kitabesi Bulunuyor…
Nikoy Kapapa’nın TO EEBNTIKIOI adlı
kitabında Evangelos Çiliadi’nin Seydiköy -
İzmir yolunda bulduğu 1.76 x 0.58 cm.
boyutlarındaki kitabede Sezar,
Vespasianus isimleri ve M.Ö 75
tarihleri geçmektedir. Yine bu
kitabe’ den anlaşılacağı gibi,
”Yönetim ve Belediye Başkanlığı dönemi
ST, İMPARATOR İG yazıları bulunan
Roma Çağına ait bilgiler vardır. Bu Yunan
kaynaklarından öğrendiğimiz kadarıyla, G.
Earinon adlı kişi Gülnar Camii (Çift
Çeşme yanında olmalıdır) yakınındaki
mezarlıkta bulduğu başka bir yapıtta da
Sezar ve Vespasianus isimlerinin okunduğu
bir kitabe daha bulmuşlardır. İzmir’i Efes’e
bağlıyan yol şimdiki yolun yakınlarından
geçmekte imiş. Yazar Amaltia, 14 / 27
1908 yılında Seydiköy de açık bir alanda
yapılan kazıda eski kalıntı ve yapıtlar
bulunduğundan bahseder. Bu kitabelerden
Roma Çağında Seydiköy de yerleşim
olduğu kanısına varıyoruz. Seydiköy ile ilgili
bu bilgilerden sonra İzmir tarihini kısaca
incelemek istiyoruz.
İzmir adı nereden geliyor?
Kitabımızın birinci baskısında İzmir tarihini M.Ö 3.bin yıllarına yani günümüzden 5. bin yıl öncesine tarihlemiştik. 2005 yılında yapılan arkeolojik araştırmalarda Urla - Klazomenia Prof.Dr. Hayal Erkanal (1) ve İzmir Yeşilova höyüğünde Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Yrd. Doç. Dr. Zafer Derin başkanlığında yapılan kazılarda M.Ö 5.bin yıl öncesine ait buluntulara rastlanmıştır (2). Bu da İzmir tarihinin 7 bin yıl öncesine tarihlenmesine sebep olmuştur. İzmir tarihini incelerken yine günümüzden 5 bin yıl önce Bayraklı-Tepekule nin varlığının da biliyoruz. (3) İlk yerleşenlerin Luvi ve Leleg dediğimiz kavimler olduğu kalıntılardan anlaşılmaktadır. Daha sonra yöreye Doğu Karadeniz Bölgesinden gelen Amazonlar yerleşir. Amazonlar tarihte erkek kölelerden çocuk sahibi olduktan sonra onları adak olarak sunan tek göğüslü kadın savaşçılar olarak anılır. Amazonların hâkimiyeti Elektdi kavminin saldırıları sonunda yıkılır. (4) Son Amazon kraliçesi Smyrna, Elektdi Kralı These ile evlenir. İzmir ismi o günden beri bazı değişikliklere uğrayarak kraliçe Smyrna dan gelmektedir.
Efsanelere göre İzmir kentinin ismi Smyrna adındaki bu Amazon kraliçesinden gelmektedir. Smyrna, Smyrne, Zmirni, Zmirna, İsmire, Lesmir, Esmire, Yezmir, Somornia… olarak isimlendirilmiştir. Eski Yunanlılarca Samornia olarak söylenen bu isim aslında Yunanca değildir. Prof.Dr. Ekrem Akurgal, Smyrna isminin Anadolu kökenli olduğunu iddia eder. M.Ö II. bin yıllarında Kültepe-Kayseri yazılı tabletleri arasında Tismurna adının geçtiğini tespit eder. “Bu isim bir yerleşim adıdır. (5)Tismurna ismindeki ‘Ti’ bir ön ektir. Böylece Smurna yer adının M.Ö XVIII. yüzyıldan bu yana kullanılan bir yerleşim ismidir.” diye yazmaktadır. Zaman içinde Fransızlar tarafından Smyrne, Yunanca da Smyrni, İtalyanca da Smirne şeklinde kullanılmıştır. Prof.Dr. Tuncer Baykara ise “İzmir şekli Türklerin genel söyleyişidir. Türkler başlangıçtan beri, bu şehri İzmir olarak adlandırmışlardır.” demektedir (6). İzmirli büyük Şair Homeros'un “Gök kubbenin altındaki en güzel şehir”, Büyük İskender’in hocası Aristo’nun İskender’e “Görmezsen eksik kalırsın” dediği şehir İzmir’dir. Yine Roma İmparatorları Gordianus ve Gallienus’un bastırdıkları paralara “Küçük Asya’nın başşehri” unvanlarını verdikleri şehir de, İzmir’dir.
İzmir’e Kimler Egemen Oldu?
İzmir civarında Karabel (Torbalı - Kemalpaşa arasında) ve Manisa Spil dağındaki Kybele kabartması bu bölgedeki Luvi hâkimiyetinin göstergesidir. (7) Bazı arkeologlar Luviler ile Hititleri akraba bir kavim olarak görürler. Bayraklı kazılarında da Hitit çanak çömleğine benzer seramikler bulunmuştur. Hititlerin Anadolu da hâkimiyetlerini kaybedip M.Ö 1200 yıllarında tarih sahnesinden silinmesiyle, İzmir M.Ö 650 yılına kadar Frigya krallığının hâkimiyetine girer. (8) Tabii ki bu yıllar Ege nin Trakya ve Yunanistan’dan büyük göçler aldığı yıllar olacaktır.
Frigler Ankara yakınlarında Polatlı - Eskişehir-Kütahya civarında hüküm sürmüşlerdir. Frigya krallığının merkezi olan Gordion yakınlarında kral mezarları (Tümülüs - yığma mezar) günümüze kalan nadide eserlerdir (9). Bu mezar şekli Tümülüs daha sonraları Helenistik ve Roma çağlarında da devam edecektir. Tarihte ‘Eşek kulaklı Midas’ olarak bilinen Frigya kralı dokunduğu her şeyi altın yapması ile ünlüdür. Frigya kralı Midas’ı, kuzeyden gelen Kimmerlerin akınlarıyla Gordion un düşmesi sonucu öküz kanı içerek hayatına son veren onurlu bir kral olarak biliyoruz.
Friglerden sonra İzmir ve çevresi M.Ö 600 yıllarında Lidyalıların saldırılarına uğrar. Lidya kralı Alyattes İzmir'i çok kanlı bir şekilde ele geçirir ve şehir çok tahrip olur. Bu katliamdan sonra İzmirliler kent dışına kaçmaya başlarlar. Bornova, Buca, Seydiköy ve Pınarbaşı’nın bu tarihlerde kurulduğunu tarihi kayıtlardan öğreniyoruz (10). Prof.Dr. Ersin Doğer Akçakaya (Serbest Bölgenin Batısında) da İzmir in doğu yakasından gelen akıncıların önünü kesmek için burada M.Ö 400 yıllarında bir kale ve yerleşimin bulunduğundan bahseder (11).
Lidya istilasından sonra bölge Pers (İran) saldırılarına maruz kalır. İlk paranın basıldığı yer olan Lidya krallığının merkezi Sardes (Salihli yakınlarında, dünyada ilk Musevi sinagoglarından birinin olması ile ünlüdür ) zenginliği ile ilgi odağı olmuş, diğer devletlerin iştahını kabartmıştır. Lidyalıların Preslerle yaptığı savaşlar uzun yıllar sürmüştür. M.Ö 585 yılının 28 Mayıs günü meydana gelen güneş tutulması, savaşan iki taraf için tanrıların barış çağrısı olarak algılanır ve savaşa son verilir (12) .
Persler İzmir de M.Ö 546- 334 yılları arasında hüküm sürerler. Halka zalimce eziyet ederler. Perslere karşı büyük bir sefer başlatan Makedonyalı Büyük İskender ilerde anlatacağımız nedenlerden dolayı İzmir kentini Bayraklı’dan Kadifekale çevresine taşıyacaktır (13).
(Fotoğraf: Büyük İskender'in bir heykeli)
Sonraki bölüm: Yunanlıları 'İzmir Yunandır' iddiası doğru mu?
Tüm bölümler
Create a Free Slideshow GAZİEMİR GAZİEMİR
Copyright © 2008 gaziemirtarihi | Tüm Hakları saklıdır.| gaziemirtarihi@gmail.com
Portalımızda yayınlanan fotoğraflar Ercan ÇOKBANKİR'in arşivindendir.
Kaynak gösterilerek ve portalımızın ilgili sayfasına link verilerek yayınlanabilir.
Designed by E. Ç.
Bir Roma Kitabesi...
Gaziemir–İzmir Yolunda
Bir Roma Kitabesi
Bulunuyor…
7.000 yıllık
İzmir tarihi içinde,
M.Ö 600 yılından
itibaren Seydiköy
ismine aşağıda
okuyacağınız
kayıtlarda rastlıyoruz. Seydiköy’ün bizlerce
bilinen tarihi Beylikler dönemi Anadolu tarihinde
İzmir’i ilk Türkler tarafından alan Emir Caka Bey
ile başlamaktadır. Seyyid Mükremüddün
soyundan Seydi Baba dan gelen ismiyle,
Aydınoğlu Beylerinden Gazi Umur Beyin
kurduğu bir vakıf köyü olarak da anılmaktadır.
Prof.Dr. Ersin Doğer, Seydiköy-Akçakaya Kalesi
ve yerleşiminin M.Ö 400 yıllarından itibaren
varlığından bahseder. Iconomus, F.Slaars
”İzmir Üzerine Tetkikat” adlı kitabında
yine Akçakaya’daki yerleşimi anlatır.
Seydiköy tarihini okumadan önce İzmir
tarihine kısaca bir göz atmak istiyoruz.
Gaziemir – İzmir Yolunda Bir Roma
Kitabesi Bulunuyor…
Nikoy Kapapa’nın TO EEBNTIKIOI adlı
kitabında Evangelos Çiliadi’nin Seydiköy -
İzmir yolunda bulduğu 1.76 x 0.58 cm.
boyutlarındaki kitabede Sezar,
Vespasianus isimleri ve M.Ö 75
tarihleri geçmektedir. Yine bu
kitabe’ den anlaşılacağı gibi,
”Yönetim ve Belediye Başkanlığı dönemi
ST, İMPARATOR İG yazıları bulunan
Roma Çağına ait bilgiler vardır. Bu Yunan
kaynaklarından öğrendiğimiz kadarıyla, G.
Earinon adlı kişi Gülnar Camii (Çift
Çeşme yanında olmalıdır) yakınındaki
mezarlıkta bulduğu başka bir yapıtta da
Sezar ve Vespasianus isimlerinin okunduğu
bir kitabe daha bulmuşlardır. İzmir’i Efes’e
bağlıyan yol şimdiki yolun yakınlarından
geçmekte imiş. Yazar Amaltia, 14 / 27
1908 yılında Seydiköy de açık bir alanda
yapılan kazıda eski kalıntı ve yapıtlar
bulunduğundan bahseder. Bu kitabelerden
Roma Çağında Seydiköy de yerleşim
olduğu kanısına varıyoruz. Seydiköy ile ilgili
bu bilgilerden sonra İzmir tarihini kısaca
incelemek istiyoruz.
İzmir adı nereden geliyor?
Kitabımızın birinci baskısında İzmir tarihini M.Ö 3.bin yıllarına yani günümüzden 5. bin yıl öncesine tarihlemiştik. 2005 yılında yapılan arkeolojik araştırmalarda Urla - Klazomenia Prof.Dr. Hayal Erkanal (1) ve İzmir Yeşilova höyüğünde Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Yrd. Doç. Dr. Zafer Derin başkanlığında yapılan kazılarda M.Ö 5.bin yıl öncesine ait buluntulara rastlanmıştır (2). Bu da İzmir tarihinin 7 bin yıl öncesine tarihlenmesine sebep olmuştur. İzmir tarihini incelerken yine günümüzden 5 bin yıl önce Bayraklı-Tepekule nin varlığının da biliyoruz. (3) İlk yerleşenlerin Luvi ve Leleg dediğimiz kavimler olduğu kalıntılardan anlaşılmaktadır. Daha sonra yöreye Doğu Karadeniz Bölgesinden gelen Amazonlar yerleşir. Amazonlar tarihte erkek kölelerden çocuk sahibi olduktan sonra onları adak olarak sunan tek göğüslü kadın savaşçılar olarak anılır. Amazonların hâkimiyeti Elektdi kavminin saldırıları sonunda yıkılır. (4) Son Amazon kraliçesi Smyrna, Elektdi Kralı These ile evlenir. İzmir ismi o günden beri bazı değişikliklere uğrayarak kraliçe Smyrna dan gelmektedir.
Efsanelere göre İzmir kentinin ismi Smyrna adındaki bu Amazon kraliçesinden gelmektedir. Smyrna, Smyrne, Zmirni, Zmirna, İsmire, Lesmir, Esmire, Yezmir, Somornia… olarak isimlendirilmiştir. Eski Yunanlılarca Samornia olarak söylenen bu isim aslında Yunanca değildir. Prof.Dr. Ekrem Akurgal, Smyrna isminin Anadolu kökenli olduğunu iddia eder. M.Ö II. bin yıllarında Kültepe-Kayseri yazılı tabletleri arasında Tismurna adının geçtiğini tespit eder. “Bu isim bir yerleşim adıdır. (5)Tismurna ismindeki ‘Ti’ bir ön ektir. Böylece Smurna yer adının M.Ö XVIII. yüzyıldan bu yana kullanılan bir yerleşim ismidir.” diye yazmaktadır. Zaman içinde Fransızlar tarafından Smyrne, Yunanca da Smyrni, İtalyanca da Smirne şeklinde kullanılmıştır. Prof.Dr. Tuncer Baykara ise “İzmir şekli Türklerin genel söyleyişidir. Türkler başlangıçtan beri, bu şehri İzmir olarak adlandırmışlardır.” demektedir (6). İzmirli büyük Şair Homeros'un “Gök kubbenin altındaki en güzel şehir”, Büyük İskender’in hocası Aristo’nun İskender’e “Görmezsen eksik kalırsın” dediği şehir İzmir’dir. Yine Roma İmparatorları Gordianus ve Gallienus’un bastırdıkları paralara “Küçük Asya’nın başşehri” unvanlarını verdikleri şehir de, İzmir’dir.
İzmir’e Kimler Egemen Oldu?
İzmir civarında Karabel (Torbalı - Kemalpaşa arasında) ve Manisa Spil dağındaki Kybele kabartması bu bölgedeki Luvi hâkimiyetinin göstergesidir. (7) Bazı arkeologlar Luviler ile Hititleri akraba bir kavim olarak görürler. Bayraklı kazılarında da Hitit çanak çömleğine benzer seramikler bulunmuştur. Hititlerin Anadolu da hâkimiyetlerini kaybedip M.Ö 1200 yıllarında tarih sahnesinden silinmesiyle, İzmir M.Ö 650 yılına kadar Frigya krallığının hâkimiyetine girer. (8) Tabii ki bu yıllar Ege nin Trakya ve Yunanistan’dan büyük göçler aldığı yıllar olacaktır.
Frigler Ankara yakınlarında Polatlı - Eskişehir-Kütahya civarında hüküm sürmüşlerdir. Frigya krallığının merkezi olan Gordion yakınlarında kral mezarları (Tümülüs - yığma mezar) günümüze kalan nadide eserlerdir (9). Bu mezar şekli Tümülüs daha sonraları Helenistik ve Roma çağlarında da devam edecektir. Tarihte ‘Eşek kulaklı Midas’ olarak bilinen Frigya kralı dokunduğu her şeyi altın yapması ile ünlüdür. Frigya kralı Midas’ı, kuzeyden gelen Kimmerlerin akınlarıyla Gordion un düşmesi sonucu öküz kanı içerek hayatına son veren onurlu bir kral olarak biliyoruz.
Friglerden sonra İzmir ve çevresi M.Ö 600 yıllarında Lidyalıların saldırılarına uğrar. Lidya kralı Alyattes İzmir'i çok kanlı bir şekilde ele geçirir ve şehir çok tahrip olur. Bu katliamdan sonra İzmirliler kent dışına kaçmaya başlarlar. Bornova, Buca, Seydiköy ve Pınarbaşı’nın bu tarihlerde kurulduğunu tarihi kayıtlardan öğreniyoruz (10). Prof.Dr. Ersin Doğer Akçakaya (Serbest Bölgenin Batısında) da İzmir in doğu yakasından gelen akıncıların önünü kesmek için burada M.Ö 400 yıllarında bir kale ve yerleşimin bulunduğundan bahseder (11).
Lidya istilasından sonra bölge Pers (İran) saldırılarına maruz kalır. İlk paranın basıldığı yer olan Lidya krallığının merkezi Sardes (Salihli yakınlarında, dünyada ilk Musevi sinagoglarından birinin olması ile ünlüdür ) zenginliği ile ilgi odağı olmuş, diğer devletlerin iştahını kabartmıştır. Lidyalıların Preslerle yaptığı savaşlar uzun yıllar sürmüştür. M.Ö 585 yılının 28 Mayıs günü meydana gelen güneş tutulması, savaşan iki taraf için tanrıların barış çağrısı olarak algılanır ve savaşa son verilir (12) .
Persler İzmir de M.Ö 546- 334 yılları arasında hüküm sürerler. Halka zalimce eziyet ederler. Perslere karşı büyük bir sefer başlatan Makedonyalı Büyük İskender ilerde anlatacağımız nedenlerden dolayı İzmir kentini Bayraklı’dan Kadifekale çevresine taşıyacaktır (13).
(Fotoğraf: Büyük İskender'in bir heykeli)
Sonraki bölüm: Yunanlıları 'İzmir Yunandır' iddiası doğru mu?
Tüm bölümler
Create a Free Slideshow GAZİEMİR GAZİEMİR
Copyright © 2008 gaziemirtarihi | Tüm Hakları saklıdır.| gaziemirtarihi@gmail.com
Portalımızda yayınlanan fotoğraflar Ercan ÇOKBANKİR'in arşivindendir.
Kaynak gösterilerek ve portalımızın ilgili sayfasına link verilerek yayınlanabilir.
Designed by E. Ç.
2- Yunanlıların ‘İzmir Yunan’dır’ iddiası...
2- Yunanlıların ‘İzmir Yunan’dır’ iddiası...
Yunanlıların iddia ettiği gibi Ege Yunan değildir...
Yunanlıların ‘İzmir Yunan’dır’ iddiası doğru değil
Ege Bölgesine, Hititlerin yıkıldığı yıllarda M.Ö 1200 de Yunan yarım adasından çeşitli kavimler göç eder. İlerde de temas edeceğimiz gibi Yunan yarım adasından gelen bu göçlerden önce okuduğunuz gibi Anadolu ve Ege kıyılarında yaşayan yerli bir halk vardır. Yunanlıların iddia ettiği gibi Ege Yunan değildir. Zaten Yunan yarımadası dağlık taşlıktır ve Ege kadar tarıma elverişli toprağı azdır. Ege kıyıları ise o dönemin en verimli toprak ve madenlerine sahiptir. Her taraf zeytin, incir ağaçları ve üzüm bağları ile doludur. Bu verimli bölge fakir Yunan yarımadasındaki kavimlerin buraya yerleşmesine ve buralardaki üstün medeniyetten pay almalarına sebep olmuştur. Yunan yarımadasına kuzeyden gelen Dor kavminin istilasından kaçan Akalar güneye inerek Biga yarımadasından İzmir’in kuzeyine kadar olan bölgeye yerleşirler. Çandarlı (Pitane), İzmir (Smyrna), Midilli (Lesbos), Bozcaada (Tenedos) ve Bergama’nın (Pergamun) yer aldığı bu bölgeye Aiol ya (Aol) adı verilir. (14)
Yunan yarımadasından güneye inen bir başka grup da İzmir’den Büyük Menderes e kadar olan bölgeye yerleşir. Efes (Ephesos), Milet (Miletos), Değirmendere (Kolophon), Urla (Klazomenia), Gümüldür (Lebedos), Sisam (Samos), Ildır - Çeşme (Erthria) ve Sığacık - Seferihisar (Teos) un yer aldığı bölgeye de İonia adı verilir. (15)
İzmir önce Aiol bölgesinin bir şehri sayılmışken ismi daha sonra İonia (İyon) şehirleri arasında geçer. M.Ö 800 yıllarından itibaren İzmir en görkemli dönemini yaşamaya başlar. M.Ö 650 - 545 yılları arası İyon uygarlığının en verimli dönemidir. İzmir de bu dönemi çok parlak geçirir. Tarımı bırakıp deniz ticaretine başlar. Ekonomik yönden güçlenerek, bölgesel bir güç olacaktır.
Bu görkemli şehir Lidya ve Pers istilaları sonucunda çok tahrip olur. Pers ve Yunan savaşları sonunda Perslerin yenilgisi (M.Ö 479) ile Batı Anadolu kıyı kentleri rahatlayarak yeniden gelişme gösterirler. Eski İzmir ve çevresinde yüz yıl aradan sonra yine kuzeyden gelen Makedon akınları ile birlikte bu defa yeni bir dönem açılacaktır.
Büyük İskender’in Rolü
Tarihte “Çağ Açan Kral” olarak anılan Büyük İskender in İzmir e gelmesiyle şehrin tarihi yeniden yazılır. İskender İzmir’e geldiği zaman Pagos (Kadifekale) tepelerinden İzmir’i seyreder ve güzelliğine hayran olur. Pagos Tepelerine avlanmaya çıkar bu esnada bir ağacın altında uyuya kalır. Rüyasında periler ona yepyeni bir İzmir için bulunduğu tepenin eteklerinde şehri inşa etmelerini söyler. Rüyasını Klaros (Ahmetbeyli) kâhinlerine anlatır. Klaros kâhinleri ile ünlü bir şehirdir. İskender, Klaros kâhinlerinden “Meles çayı kenarlarında, Pagos dağı eteklerinde yerleşen İzmirliler eskisinden dört kat daha mutlu olacaklardır.” diye yanıt alınca komutanı Antiagones ve Lysimachos’a kenti burada kurmaları için emir verir. Böylece kent Bayraklı’dan Kadifekale eteklerine taşınır. Meles çayının denize döküldüğü, bugün İZSU’nun Yenişehir deki merkez binasının bulunduğu alan yeni yerleşim bölgesi olur. Surlar, tiyatro, mabetler ve agora bu döneme ait eserlerdir. Şehri Kadifekale civarına taşınması ile Tepekule önemini yitirmiştir. Oysa ki Bayraklı - Tepekule en eski Athena Tapınağının, en eski evlerin, batı uygarlığının ilk ızgara tipi kent planının ve en eski kral mezarının (Kral Tantalos) bulunduğu yerleşim yeri olarak önemli bir antik kenttir. (16) Burayı yarım asır boyunca kazan ve gün ışığına çıkaran dünyaca ünlü Arkeolog Ord. Prof.Dr. Ekrem Akurgal hocamızı yeri gelmişken rahmetle anıyoruz. (Fotoğraf Milliyet'ten alınmıştır)
Sonraki bölüm: Bilginler Yurdu Ege
Tüm bölümler
Create a Free Slideshow GAZİEMİR GAZİEMİR
Copyright © 2008 gaziemirtarihi | Tüm Hakları saklıdır.| gaziemirtarihi@gmail.com
Portalımızda yayınlanan fotoğraflar Ercan ÇOKBANKİR'in arşivindendir.
Kaynak gösterilerek ve portalımızın ilgili sayfasına link verilerek yayınlanabilir.
Designed by E. Ç.
Yunanlıların iddia ettiği gibi Ege Yunan değildir...
Yunanlıların ‘İzmir Yunan’dır’ iddiası doğru değil
Ege Bölgesine, Hititlerin yıkıldığı yıllarda M.Ö 1200 de Yunan yarım adasından çeşitli kavimler göç eder. İlerde de temas edeceğimiz gibi Yunan yarım adasından gelen bu göçlerden önce okuduğunuz gibi Anadolu ve Ege kıyılarında yaşayan yerli bir halk vardır. Yunanlıların iddia ettiği gibi Ege Yunan değildir. Zaten Yunan yarımadası dağlık taşlıktır ve Ege kadar tarıma elverişli toprağı azdır. Ege kıyıları ise o dönemin en verimli toprak ve madenlerine sahiptir. Her taraf zeytin, incir ağaçları ve üzüm bağları ile doludur. Bu verimli bölge fakir Yunan yarımadasındaki kavimlerin buraya yerleşmesine ve buralardaki üstün medeniyetten pay almalarına sebep olmuştur. Yunan yarımadasına kuzeyden gelen Dor kavminin istilasından kaçan Akalar güneye inerek Biga yarımadasından İzmir’in kuzeyine kadar olan bölgeye yerleşirler. Çandarlı (Pitane), İzmir (Smyrna), Midilli (Lesbos), Bozcaada (Tenedos) ve Bergama’nın (Pergamun) yer aldığı bu bölgeye Aiol ya (Aol) adı verilir. (14)
Yunan yarımadasından güneye inen bir başka grup da İzmir’den Büyük Menderes e kadar olan bölgeye yerleşir. Efes (Ephesos), Milet (Miletos), Değirmendere (Kolophon), Urla (Klazomenia), Gümüldür (Lebedos), Sisam (Samos), Ildır - Çeşme (Erthria) ve Sığacık - Seferihisar (Teos) un yer aldığı bölgeye de İonia adı verilir. (15)
İzmir önce Aiol bölgesinin bir şehri sayılmışken ismi daha sonra İonia (İyon) şehirleri arasında geçer. M.Ö 800 yıllarından itibaren İzmir en görkemli dönemini yaşamaya başlar. M.Ö 650 - 545 yılları arası İyon uygarlığının en verimli dönemidir. İzmir de bu dönemi çok parlak geçirir. Tarımı bırakıp deniz ticaretine başlar. Ekonomik yönden güçlenerek, bölgesel bir güç olacaktır.
Bu görkemli şehir Lidya ve Pers istilaları sonucunda çok tahrip olur. Pers ve Yunan savaşları sonunda Perslerin yenilgisi (M.Ö 479) ile Batı Anadolu kıyı kentleri rahatlayarak yeniden gelişme gösterirler. Eski İzmir ve çevresinde yüz yıl aradan sonra yine kuzeyden gelen Makedon akınları ile birlikte bu defa yeni bir dönem açılacaktır.
Büyük İskender’in Rolü
Tarihte “Çağ Açan Kral” olarak anılan Büyük İskender in İzmir e gelmesiyle şehrin tarihi yeniden yazılır. İskender İzmir’e geldiği zaman Pagos (Kadifekale) tepelerinden İzmir’i seyreder ve güzelliğine hayran olur. Pagos Tepelerine avlanmaya çıkar bu esnada bir ağacın altında uyuya kalır. Rüyasında periler ona yepyeni bir İzmir için bulunduğu tepenin eteklerinde şehri inşa etmelerini söyler. Rüyasını Klaros (Ahmetbeyli) kâhinlerine anlatır. Klaros kâhinleri ile ünlü bir şehirdir. İskender, Klaros kâhinlerinden “Meles çayı kenarlarında, Pagos dağı eteklerinde yerleşen İzmirliler eskisinden dört kat daha mutlu olacaklardır.” diye yanıt alınca komutanı Antiagones ve Lysimachos’a kenti burada kurmaları için emir verir. Böylece kent Bayraklı’dan Kadifekale eteklerine taşınır. Meles çayının denize döküldüğü, bugün İZSU’nun Yenişehir deki merkez binasının bulunduğu alan yeni yerleşim bölgesi olur. Surlar, tiyatro, mabetler ve agora bu döneme ait eserlerdir. Şehri Kadifekale civarına taşınması ile Tepekule önemini yitirmiştir. Oysa ki Bayraklı - Tepekule en eski Athena Tapınağının, en eski evlerin, batı uygarlığının ilk ızgara tipi kent planının ve en eski kral mezarının (Kral Tantalos) bulunduğu yerleşim yeri olarak önemli bir antik kenttir. (16) Burayı yarım asır boyunca kazan ve gün ışığına çıkaran dünyaca ünlü Arkeolog Ord. Prof.Dr. Ekrem Akurgal hocamızı yeri gelmişken rahmetle anıyoruz. (Fotoğraf Milliyet'ten alınmıştır)
Sonraki bölüm: Bilginler Yurdu Ege
Tüm bölümler
Create a Free Slideshow GAZİEMİR GAZİEMİR
Copyright © 2008 gaziemirtarihi | Tüm Hakları saklıdır.| gaziemirtarihi@gmail.com
Portalımızda yayınlanan fotoğraflar Ercan ÇOKBANKİR'in arşivindendir.
Kaynak gösterilerek ve portalımızın ilgili sayfasına link verilerek yayınlanabilir.
Designed by E. Ç.
4- Demokrasi Ege'de Doğdu
4- Demokrasi Ege'de Doğdu
ABD Federal Sistemine model olan bir uygulama...
Demokrasinin ilk adımları Ege deki kent devletçiklerinde atılmıştır. M. Ö. 7. yüzyılda orta sınıf, soylulara karşı çıkmaya başlamıştı. Dönemin ozanları sert şiirleriyle onlara katılıyordu. Valiler (Tryan) acımasız yönetimleriyle bu tepkiyi iyice azdırmaktaydı. Bu valilere karşı baş gösteren hareketler, demokrasi yolunda ilk adımlarının atılmasına neden olmuştur. M.Ö 7 yüzyılda Lesbos (Midilli) Tyranı Pittakos’un başlattığı demokrasi girişiminden sonra politikayı kendi isteğiyle bırakması örnek bir davranış oldu. Böylece Ege Bölgesi demokrasinin gelişmesinde Yunanistan a örnek olmuştur. İlk demokrasi girişimini Yunanistan da M.Ö 594 de Solon gerçekleştirmiştir. Ancak yaptığı anayasa soyluları çok kızdırdı. (20) Bu hareketin olumlu sonuçları M.Ö 508 tarihinde ilk demokratik devlet Atina da Kleisthenes (21) tarafından kurulmuştur.
Günümüz demokrasilerine örnek teşkil eden Ege demokrasisi, çağımızdaki ABD demokrasisine de örnek olmuştur. Likyalıların idari yapısı, bugünkü Amerikan demokrasisinin ilham kaynağıdır. ABD anayasası Patara’da doğdu dense yeridir. New York Times gazetesinin 19 Eylül 2005 tarihli sayısında verilen haberde ABD anayasasının Patara’da doğduğu söyleniyordu. “Türkiye’nin Kumlarına Gömülmüş Bir Kongre” başlıklı habere göre, 3 bin yıl önce Patara’da kurulu olan Likyalıların idari yapısı, ABD federal sisteminin de temelini oluşturuyor. ABD Anayasası taslağını yazanların örnek aldığı antik Likya Federasyonu, bir ilk örnek olma özelliğini taşımakta. Haberde, 23 şehrin federatif yapıyla merkezi idareye bağlanmasından oluşan Likya Birliği’nin, temsili demokrasinin antik çağdaki ender örneklerinden biri olduğu ve bunun ABD meclisine temel olduğu belirtiliyor.
Edebiyat Yukarıda da bahsettiğimiz gibi eserleri dünya klasikleri arasında yer alan Homeros, Mimnernos, Simonides ve Kallinos o dönemin meşhur Egeli ozanlarıdır. (22)
Tıp: Bütün dünyada, günümüzde olduğu gibi, o tarihlerde de üfürükçülük ve muskacılık vardı. Bugünkü tıp İstanköylü Hipokrates’ in yolunda yürümektedir. (23) Günümüz hekimleri diplomalarını Hipokrates tarafından saptanmış olan yemini yaparak meslek hayatına başlamaktadır. Yine Bursalı Asclepiadis o dönemin meşhur hekimlerindendir. O dönemde dünyanın sayılı büyük hastanesi de Bergama da bulunmaktaydı.
Bu bilgileri eski Yunan ve Anadolu düşünür ve bilim adamlarının kıyaslanması için veriyoruz Aslında verdiğimiz örnekleri çoğaltmak mümkündür.
İzmir’de Roma İmparatorları Dönemi
İzmir de Roma İmparatorluğu dönemi M.Ö 133-M.S 395 yılları arasında yine büyük bir medeniyetin meyvelerini toplamıştır. Yani Helenistik dönemin her şey devamı gibi olmuştur. Sezar, Oktavanius, Marcus Aurelius, Brutus, Hadrian, Maximillien, Gordianus ve Gallienius gibi Roma imparatorları ve ileri gelenleri zamanında Smyrna, Klaros, Teos, Pergamun, Magnesia, Ephesos, Lebedos, Tralles ve Kolophon en ihtişamlı dönemlerini yaşamışlardır. İzmir’deki tersaneler ve Afrodisias’taki (Karacasu) heykel okulları çok desteklenmiştir. Yine İzmir’ de Asya Olimpiyatları yapılırdı. Coğrafyacı Strabon “ İzmir Roma İmparatorluğu döneminin en güzel şehirlerinden biridir” der. Tapınaklar, kültür Sarayları, okullar, hastaneler, geniş caddeler ve caddelerdeki taklar, jimnasyum ve agorası ile ün yapmıştır. Bazilika ve mahkeme salonlarının bulunuşu agoranın önemini gösterir. Yine termal suyun şifa kaynağı olduğu Agamemnon ve günümüzdeki Karakoç (Doğanbey) kaplıcalarındaki hamam hala dimdik ayakta duran eserlerdir. Hastalara şifa kaynağıdır. Urla yakınlarındaki Klazomenia ve Torbalı yakınlarındaki Metropolis, antik şehirleri devrin ihtişamını gösterir.
GAZİEMİR GAZİEMİR
Copyright © 2008 gaziemirtarihi | Tüm Hakları saklıdır.| gaziemirtarihi@gmail.com
Portalımızda yayınlanan fotoğraflar Ercan ÇOKBANKİR'in arşivindendir.
Kaynak gösterilerek ve portalımızın ilgili sayfasına link verilerek yayınlanabilir.
Designed by E. Ç.
ABD Federal Sistemine model olan bir uygulama...
Demokrasinin ilk adımları Ege deki kent devletçiklerinde atılmıştır. M. Ö. 7. yüzyılda orta sınıf, soylulara karşı çıkmaya başlamıştı. Dönemin ozanları sert şiirleriyle onlara katılıyordu. Valiler (Tryan) acımasız yönetimleriyle bu tepkiyi iyice azdırmaktaydı. Bu valilere karşı baş gösteren hareketler, demokrasi yolunda ilk adımlarının atılmasına neden olmuştur. M.Ö 7 yüzyılda Lesbos (Midilli) Tyranı Pittakos’un başlattığı demokrasi girişiminden sonra politikayı kendi isteğiyle bırakması örnek bir davranış oldu. Böylece Ege Bölgesi demokrasinin gelişmesinde Yunanistan a örnek olmuştur. İlk demokrasi girişimini Yunanistan da M.Ö 594 de Solon gerçekleştirmiştir. Ancak yaptığı anayasa soyluları çok kızdırdı. (20) Bu hareketin olumlu sonuçları M.Ö 508 tarihinde ilk demokratik devlet Atina da Kleisthenes (21) tarafından kurulmuştur.
Günümüz demokrasilerine örnek teşkil eden Ege demokrasisi, çağımızdaki ABD demokrasisine de örnek olmuştur. Likyalıların idari yapısı, bugünkü Amerikan demokrasisinin ilham kaynağıdır. ABD anayasası Patara’da doğdu dense yeridir. New York Times gazetesinin 19 Eylül 2005 tarihli sayısında verilen haberde ABD anayasasının Patara’da doğduğu söyleniyordu. “Türkiye’nin Kumlarına Gömülmüş Bir Kongre” başlıklı habere göre, 3 bin yıl önce Patara’da kurulu olan Likyalıların idari yapısı, ABD federal sisteminin de temelini oluşturuyor. ABD Anayasası taslağını yazanların örnek aldığı antik Likya Federasyonu, bir ilk örnek olma özelliğini taşımakta. Haberde, 23 şehrin federatif yapıyla merkezi idareye bağlanmasından oluşan Likya Birliği’nin, temsili demokrasinin antik çağdaki ender örneklerinden biri olduğu ve bunun ABD meclisine temel olduğu belirtiliyor.
Edebiyat Yukarıda da bahsettiğimiz gibi eserleri dünya klasikleri arasında yer alan Homeros, Mimnernos, Simonides ve Kallinos o dönemin meşhur Egeli ozanlarıdır. (22)
Tıp: Bütün dünyada, günümüzde olduğu gibi, o tarihlerde de üfürükçülük ve muskacılık vardı. Bugünkü tıp İstanköylü Hipokrates’ in yolunda yürümektedir. (23) Günümüz hekimleri diplomalarını Hipokrates tarafından saptanmış olan yemini yaparak meslek hayatına başlamaktadır. Yine Bursalı Asclepiadis o dönemin meşhur hekimlerindendir. O dönemde dünyanın sayılı büyük hastanesi de Bergama da bulunmaktaydı.
Bu bilgileri eski Yunan ve Anadolu düşünür ve bilim adamlarının kıyaslanması için veriyoruz Aslında verdiğimiz örnekleri çoğaltmak mümkündür.
İzmir’de Roma İmparatorları Dönemi
İzmir de Roma İmparatorluğu dönemi M.Ö 133-M.S 395 yılları arasında yine büyük bir medeniyetin meyvelerini toplamıştır. Yani Helenistik dönemin her şey devamı gibi olmuştur. Sezar, Oktavanius, Marcus Aurelius, Brutus, Hadrian, Maximillien, Gordianus ve Gallienius gibi Roma imparatorları ve ileri gelenleri zamanında Smyrna, Klaros, Teos, Pergamun, Magnesia, Ephesos, Lebedos, Tralles ve Kolophon en ihtişamlı dönemlerini yaşamışlardır. İzmir’deki tersaneler ve Afrodisias’taki (Karacasu) heykel okulları çok desteklenmiştir. Yine İzmir’ de Asya Olimpiyatları yapılırdı. Coğrafyacı Strabon “ İzmir Roma İmparatorluğu döneminin en güzel şehirlerinden biridir” der. Tapınaklar, kültür Sarayları, okullar, hastaneler, geniş caddeler ve caddelerdeki taklar, jimnasyum ve agorası ile ün yapmıştır. Bazilika ve mahkeme salonlarının bulunuşu agoranın önemini gösterir. Yine termal suyun şifa kaynağı olduğu Agamemnon ve günümüzdeki Karakoç (Doğanbey) kaplıcalarındaki hamam hala dimdik ayakta duran eserlerdir. Hastalara şifa kaynağıdır. Urla yakınlarındaki Klazomenia ve Torbalı yakınlarındaki Metropolis, antik şehirleri devrin ihtişamını gösterir.
GAZİEMİR GAZİEMİR
Copyright © 2008 gaziemirtarihi | Tüm Hakları saklıdır.| gaziemirtarihi@gmail.com
Portalımızda yayınlanan fotoğraflar Ercan ÇOKBANKİR'in arşivindendir.
Kaynak gösterilerek ve portalımızın ilgili sayfasına link verilerek yayınlanabilir.
Designed by E. Ç.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)